okumak

Türü
Dergi
Baskı Sayısı
1. Baskı

Aşkar Dergisi

Ömer Faruk Dönmez Dosyası

Sayı:36

Ekim Kasım 2015

Kitaplar ve okuma yöntemleri

Çocukluğumdan bu yana, bıkmadan usanmadan, deli pösteki sayar gibi kitap okuyan arkadaşlarım oldu; bazısı günde bir kitap bitirir ve okudukları kitap hakkında en az iki saat konuşabilirlerdi. Oysa benim elimde bir kitap bazen haftalarca sürünürdü, masamda her zaman, başlanmış ve bitirilememiş kitaplar olurdu, kimini ancak bir ayda tamamlar, kimini ise yarım bırakırdım. Bayılarak okuduğum kitaplar da vardı tabi; ama kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım, kitaplardan, yazarlardan cümleler hatırlayıp konuşmamı bunlarla daha etkili hale getirmeyi pek beceremezdim; oysa o arkadaşlar, en ilgisiz gibi görünen mevzuda pat diye Aristo’dan, Gazali’den, Kierkeegard’dan bir cümle söyler ve herkesi kendilerine hayran bırakırlardı. Bunu, zaman zaman, hafızamın zayıflığına, zaman zaman, aklımın eksikliğine bağladım; ama yıllar içinde yavaş yavaş fark ettim ki, okuduğu kitaplardan cümleler söyleyerek konuşmasını süsleyen ve daha etkili hale getiren kimi arkadaşlar, aslında kitaplardaki ruhtan, duygudan, incelikten, çoğunlukla habersizdiler; kitabı, yazarı ve hatta onlardan edindikleri fikirleri, sadece bir nesne olarak görüp, onlarla sadece dışsal bir ilişki kurabiliyorlardı. Sanırım bu noktada şiirle ilgili bir sır var. Çok kitap okuduğu halde şiirle sıhhatli bir bağ kuramamış birçok insanda bu duygusuzluğu ve kabalığı gördüm ben. Deli gibi kitap okudukları halde şiirle sıhhatli bir bağları olmayan kimi arkadaşlarımın akıl yürütme biçimi -kendileri ‘ilkeli’ demeyi tercih etse de- aslında genelde köşeliydi, hükümlerini çoğunlukla insafsız bir kesinlikle verirlerdi; bu kadar kitap okuyan birinin normalde sahip olması gereken esneklik ve kıvraklıktan oldukça uzaktılar. Ancak nadiren, o da, iki arada bir derede kaldıklarında, esneklikten söz eder ve esnekliği överlerdi, ama bu da ehlinin gözünden kaçmazdı tabi.


Türü
Roman
Sayfa Sayısı
1
Baskı Tarihi
Aralık 2013
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
DOĞUBATI
Mütercimi
Ahmet EKEŞ
"Böyle kendi köşemde manevi yönden çürümüş, çevremden, gerçek yaşamdan kopmuş, kendi yer altı dünyamda kendi yarattığım nefrete boğulmuş olarak, yaşama nasıl yan çizdiğimi uzun uzadıya anlatmanın ne gereği var sanki? " Ben hasta bir adamım... Topraktan ve halkın temelinden kopmuş... Kendi kendime serüvenler uydurur... yaşama oyunları oynardım... İçimdeki sürekli kaynaşmayı dış etkilerle bastırmaya çalışırdım... ...Dünyada ikinci derecedeki bir rolü kendime yakıştıramıyor, bu nedenle de ikinci olmaktansa sonuncu olmaya seve seve katlanıyordum...

Okumak

"Evdeki en büyük uğraşım kitap okumaktı. İçimdeki sürekli kaynaşmayı dış etkilerle bastırmaya çalışırdım. Kullanabildiğim tek dış etki ise okumak, yalnızca okumaktı. En çok okumanın yardımı dokunuyordu bana; heyecan, zevk, acı... Arada bir canımı da son derece sıktığı oluyordu. Bazen yine de bir şeyler yapmak isteğini duyuyordum; o zaman da gözlerden uzak, karanlık, çirkin -sefahat bile denilemeyecek- bir sefahat âlemine kaptırıyordum kendimi. Her zamanki cılız hırçınlığım yüzünden tutku adını verebileceğim duygularım keskin ve yakıcı oluyordu. İsteri nöbetini andıran bunalımlar gözyaşlarıyla, çırpınmalarla birlikte geliyordu. Okumaktan başka ne yapabileceğim şey ne de gidebileceğim yer vardı. Çevremde saygı duyduğum, beni kendine çekebilecek bir uğraş bulamıyordum."