ekonomi

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
320
Baskı Tarihi
2015
ISBN
978-975-600-60-30
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
April Yayıncılık
Mütercimi
Murat Kayı
Orijinal Adı
Confessions of An Economic Hitman

ABD'de tam 24 yayınevinin yayınlamaya korktuğu, yazarın 5 kez yazmaya karar verip, her seferinde rüşvet ve tehdilerle vazgeçirildiği, yayınlandığı ülkelerde gündemi sarsan, tüyler ürperten gerçekler. 23. Ülke Türkiye Ve Dünya Uyanmaya Devam Ediyor…

Ekonomik Tetikçinin Görev Tanımı

Yayıncım, kendimize gerçekten ekonomik tetikçi deyip demediğimizi sorduğunda, genellikle sadece baş harfleriyle de olsa, öyle olduğunu söyledim. Aslında hocam Claudine ile çalışmaya başladığım 1971 yılındaki o gün bana, “Benim görevim seni bir ekonomik tetikçiye dönüştürmek,” demiş, sonra ciddileşip, “Bu işle ilgini hiç kimsenin, eşinin bile bilmemesi gerekiyor; bir kere girersen hayatın boyunca çıkamazsın,” diye eklemişti. O andan itibaren bu açık adı çok seyrek kullandı; bizler kısaca ET idik. 

Claudine’nin rolü, girdiğim işin temelinde yatan dalaverelerin çok güzel bir örneğiydi. Güzel, zeki ve çok etkindi; zayıf noktalarımı bulup, onları kendi yararına kullanmayı çok iyi başardı. Yaptığı iş ve onu yapış şekli, sistemin arkasındaki insanların kurnazlığının bir göstergesiydi. Benden yapmamı isteyecekleri işi anlatırken sözünü hiçbir zaman sakınmadı: “İşin, dünya liderlerini, ABD’nin ticari çıkarlarını gözeten büyük bir ağın parçası olmaya teşvik etmek. Sonunda bu liderler, sadakatlerini garanti edecek şekilde bir borç batağına saplanır. Sonra da onları politik, ekonomik ya da askeri ihtiyaçlarımız için ne zaman istersek kullanabiliriz. Karşılığında halklarına sanayi siteleri, elektrik santralleri ve havaalanları sağlayarak politik durumlarını güçlendirirler. Bu arada, Amerikan mühendislik ve inşaat firmaları da inanılmaz derecede zenginleşir.”


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
320
Baskı Tarihi
2015
ISBN
978-975-600-60-30
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
April Yayıncılık
Mütercimi
Murat Kayı
Orijinal Adı
Confessions of An Economic Hitman

ABD'de tam 24 yayınevinin yayınlamaya korktuğu, yazarın 5 kez yazmaya karar verip, her seferinde rüşvet ve tehdilerle vazgeçirildiği, yayınlandığı ülkelerde gündemi sarsan, tüyler ürperten gerçekler. 23. Ülke Türkiye Ve Dünya Uyanmaya Devam Ediyor…

Omar’ın ideali özgürlüktür!

Panama’nın Tocumen Uluslararası Havaalanı’na 1972 yılının bir Nisan akşamı geç saatlerde, tropik sağanak altında indim. O günlerde yaygın olduğu gibi, diğer yöneticilerle bir taksi paylaştık ve İspanyolca konuştuğum için şoförün yanına ben oturdum. Boş gözlerle camdan dışarıya bakıyordum. Yağmurun içinde farların aydınlattığı bir ilan panosunda, çıkık alınlı, gözleri ışıl ışıl yanan yakışıklı bir adamın portresini gördüm. Geniş kenarlı şapkasının bir yanı pervasız bir şekilde yukarıya kaldırılmıştı. Modern Panama’nın kahramanı Omar Torrijos’u tanıdım. Her zaman olduğu gibi o seyahate çıkmadan önce de Boston Halk Kütüphanesinin referans bölümünü ziyaret ederek hazırlanmıştım. Torrijos’un halk arasındaki popülerliğinin, Panama’nın kendini idare etme hakkının yanı sıra ülkesinin Panama Kanalı üzerindeki egemenlik talebinin sıkı bir savunucusu olmasından kaynaklandığını biliyordum. Ülkesinin, onun önderliği altında utanç verici geçmişindeki tuzaklara bir daha düşmemesi konusunda kararlıydı.

Torrijos ülkesinin orta ve alt sınıflarının değer verdiği, saygı duyduğu biriydi. Annesiyle babasının öğretmenlik yaptığı bir taşra kenti olan Santiago’da büyümüştü. 1960’larda fakir halk arasında giderek destek bulan Panama’nın en önemli askeri birliği konumundaki Milli Muhafızlar’da basamakları hızlı bir şekilde tırmanmıştı. Torrijos evsiz barksız takımına kulak vermekle de tanınmıştı; gecekondu mahallelerinin sokaklarında dolaşır, politikacıların girmeye cesaret edemediği kenar semtlerde toplantılar yapar, işsizlerin iş bulmalarına yardım eder ve sık sık kendi sınırlı mali kaynaklarını hastalık ya da başka bir felaketle karşılaşmış ailelere bağışlardı.

Hayata olan sevgisi ve insanlara gösterdiği sevecenlik, Panama sınırlarını bile aşmıştı. Ülkesini zulümden kaçan, Şili’nin Pinochet’sine karşı solcu muhaliflerden, Castro karşıtı sağcı gerillalara kadar her türlü politik görüşe sahip insanlar için sığınak haline getirmeye niyetliydi. Birçok insan onu bir barış elçisi olarak görüyor, bu da yarıkürede ona övgü ve saygınlık kazandırıyordu. Aynı zamanda kendini Honduras, Guatemala, El Salvador, Nikaragua, Küba, Kolombiya, Peru, Arjantin, Şili ve Paraguay gibi birçok Latin Amerika ülkesinin parçalanmasına neden olan çeşitli hiziplerin arasındaki farklılıkları gidermeye adamış bir lider olarak da ün yapmıştı. İki milyon nüfuslu küçük ülkesi, sosyal reform için bir model ve Sovyet Rusya’nın parçalanmasını planlayan işçi liderlerinden, Libya’nın Muammer Kaddafi’si gibi Müslüman militanlara kadar birçok çeşitli dünya lideri için bir esin kaynağı işlevi görüyordu.

Panama’daki ilk gecemde bir trafik ışığında durmuş, gürültüyle çalışan sileceklerin arasından dışarıyı seyrederken, o ilan panosundan bana gülerek bakan o yakışıklı, karizmatik ve cesur adamdan etkilenmiştim. Boston Halk Kütüphanesi’nde geçirdiğim saatlerden inançlarının arkasında duran bir insan olduğunu biliyordum. Panama, tarihinde ilk kez Washington’un ya da herhangi başka birinin kuklası değildi. Torrijos hiçbir zaman Moskova ya da Pekin’in önüne sürdüğü yeme kanmamıştı; sosyal reforma ve fakir olarak doğanlara yardıma inanırdı ama komünizm taraftarı değildi. Castro’nun aksine Torrijos, ABD’den bağımsızlığını, onun düşmanlarıyla işbirliğine girmeden kazanmaya kararlıydı.

Yakışıklı generali ilan panosunda görüp, altındaki ‘Omar’ın ideali özgürlüktür; bir ideali yok edecek füze henüz icat edilmemiştir!’ deyişini okuyunca ürperdim. İçimden bir his, Panama’nın 20. yüzyıldaki öyküsünün henüz bitmediğini ve Torrijos’un önünde güç, hatta trajik zamanlar olduğunu söylüyordu.

Tropik yağmur arabanın ön camını dövmeye devam ederken, trafik ışığı yeşile döndü ve şoför kornaya bastı. Kendi durumumu düşündüm. Panama’ya MAIN’in ilk gerçekten kapsamlı ana kalkınma planını içeren anlaşmayı yapmak üzere gönderilmiştim. Bu plan Dünya Bankası, Inter-Amerikan Kalkınma Bankası ve USAID’in o minik ama çok önemli ülkenin enerji, ulaşım ve tarım sektörlerine milyarlarca dolarlık yatırım yapması için gerekçe oluşturacaktı. Tüm bunlar elbette birer bahane, Panama’yı sonsuza dek borçlu duruma düşürüp kukla statüsüne geri döndürmek için araçtı.


Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Fayda

Sizin dünyanızın öğrenme azmini kamçılayan tek şey vardır, o da bir şeyi biliyor olmanızın size sağlayacağı ekonomik fayda! Bu Avrupa’nın Asya’yı sömürgeleştirmeye kalktığı günden beri böyle olmuştur.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
400
Baskı Tarihi
1999
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Mütefekkir romancı bu eserde insan ruhunun derinliklerine büyük zekasının ışığını tutmaktadır. romanda asil bir ruhun insanın anlaşılmazlığı karşısındaki bunalımları, ikiyüzlülüğe ve bayağılıklara karşı isyanı verilmektedir. Harb yıllarının ahlâkı ve içtimâi hayanı verilmektedir. Harb yıllarının ahlâkı ve içtimâî hayatı perişan eden havası iinde dürüstlüğün ve ülkücülüğün savunması yapılmakta, kozmopolitliğe karşı milliyetçilik, materyalizme karşı maneviyatçılık bayraklaştırılmaktadır.

Iktisad

Büyük Harbi doğuran ihtilaf , sadece Avrupa milletleri arasında müstemleke paylaşmak için zuhur etmiş bir ihtilaf değildir.Avrupa milletleri yalnız şarkı paylaşmak için zuhur etmiş bir ihtilaf değildir.Avrupa milletleri yalnız şarkı paylaşmak için silaha sarılmamışlardır.Böyle bir iddia , Avrupa’nın siyasi tarihine göy yummak olur.Almanya’nın Alzas Loren üzerindeki iddiasında yalnız iktisadî değil , siyasî, içtimaî, dinî, millî, ırkî, birçok âmiller vardır.Gene eski münakaşaya döneceksin: Diyeceksin ki , her işin başı iktisadîdir.Yani her davayı işkembenin kaba iştahlarına irca edeceksin;bense bu ehemmiyetli tabiat âmilini hiçbir zaman inkar etmemekle beraber, onun yanında biraz evvel saydığım diğer tesirleri de - aynı derecede - ehemmiyetle nazarı itibara almak isteyeceğim.Sence bu tesirler merdivendir ki ilk basamağı insanın sevki tabiisi, menfaati, toprakla münasebeti,istihsal fonksiyonu, hulâsa iktisadî faaliyetidir;bence bu tesirler aşağıdan yukarıya , şakulî bir tarzda değil, ufkî bir çizgi üstünde, bir sıraya dizilidir.Bu tesirler birbirinden evvel ve birbirinden üstün olamaz.Bu evveliyet fikri , her şeyi milliyet münasebetleri içinde idrake mahkum , dar ve mahdut aklımızın bir aldanışıdır.İnsanın insanlığı, hayvanlığından daha mı azdır?Kafası işkembesinden daha mı sefildir?Menfaatinden başka mülahazası , itikadı yok mudur?Varsa da bu menfaatinden doğma iğreti bir ihtiras mıdır?Hayır! Senin nazariyen görünüşte insani olduğu halde insana ve insanlığa hakarettir.İşkembe müdaafası yalnız cahil ve masum halk tabakalarını kandırabilir ve onları neticesiz bir ihtilal kanına boyar.Çünkü dava bundan ibaret değildir.Seninle şu noktada beraberim: Türk milleti ve bütün mazlum Asya kavimleri, Avrupa emperyalizmine karşı ayaklanmalıdırlar.