kapitalizm

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
456
Baskı Tarihi
2016
Yazılış Tarihi
2016
ISBN
9786055029630
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kolektif Kitap
Editörü
Öykü Özçinik
Mütercimi
Poyzan Nur Taneli
Orijinal Adı
Homo Deus: A Brief History of Tomorrow

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens kitabıyla insan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu anlatan Harari, Homo Deus'ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor. İnsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu bilim, tarih ve felsefe ışığında incelediği bu çalışmasında, insanın bambaşka bir türe, Homo deus'a evrildiği bir gelecek kurguluyor.

Yola "önemsiz bir hayvan" olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor?

Anlamdan vazgeçmek

Sonuç olarak modern sözleşme eşi benzeri görülmemiş bir kudret vaadinde bulundu ve sözünü de tuttu. Peki bedeli ne oldu? Modern sözleşme güce karşılık anlamdan vazgeçmemizi istiyor. İnsanlar bu korkutucu taleple nasıl başa çıkabilir?

Anlamdan vazgeçmek dünyayı ahlak, güzellik ve merhametten mahrum, karanlık bir yere dönüştürecektir şüphesiz. Ancak insanevladının bugün sadece hiç olmadığı kadar güçlü değil aynı zamanda bir o kadar da uyum ve işbirliği becerisine sahip olduğu gerçeği de ortada. İnsanlar bununla nasıl baş ediyor? Ahlak, güzellik, hatta merhamet; tanrıların, cennetin ve cehennemin olmadığı bir dünyada nasıl var olacak?

Kapitalistler bu soruyu yanıtlarken, her zaman olduğu gibi, piyasanın görünmez elini övmekten geri kalmıyor. Ne var ki piyasanın eli sadece görünmez değil aynı zaman da kör de; bu yüzden insan toplumunu tek başına kurtarması mümkün değil. Tek bir ülke pazarı bile bir tür tanrı, kral ya da dini kurum olmadan kendini idame edemez. Mahkemeler ve polis dahil olmak üzere her şey satılığa çıktığında güven uçar gider, krediler çarçur olur, işletmeler batar.


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
456
Baskı Tarihi
2016
Yazılış Tarihi
2016
ISBN
9786055029630
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kolektif Kitap
Editörü
Öykü Özçinik
Mütercimi
Poyzan Nur Taneli
Orijinal Adı
Homo Deus: A Brief History of Tomorrow

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens kitabıyla insan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu anlatan Harari, Homo Deus'ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor. İnsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu bilim, tarih ve felsefe ışığında incelediği bu çalışmasında, insanın bambaşka bir türe, Homo deus'a evrildiği bir gelecek kurguluyor.

Yola "önemsiz bir hayvan" olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor?

Serbest piyasa kapitalizmi

Serbest piyasa kapitalizmi, sebep olduğu kaygıları büyük ölçüde yatıştırma gücüne sahip olduğu için bu kadar yaygın bir ideoloji hâline geldi. Kapitalist düşünürler durmadan bizi telkin etti: “Merak etmeyin her şey yoluna girecek. Ekonomi büyüdüğü sürece piyasanın görünmeyen eli her şeyin çaresine bakacak.” Böylece kimse ne olduğunu, nereye gittiğimizi anlamadan göz açıp kapayıncaya kadar büyüyen, gözü doymayan bu kaotik sistem kutsandı.

 (Komünizm de büyümeye inanıyordu ama bir farkla: Kaosu engelleyebileceğini ve devlet planlamasıyla büyümeyi kontrol edebileceğini iddia ediyordu. Fakat ilk etapta başarılı olsa da serbest pazar karşısında tutunamadı.)


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
128
Baskı Tarihi
2021
ISBN
978-605-8029-583
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
İnka
Mütercimi
Çağlar Tanyeri

"Ne var ki, kapitalizmi bu denli yıkıcı kılan akıldışı büyüme zorlamasını neyin açığa çıkardığı sorusu yanıtsız kalmaktadır. Kapitalizmi kör bir sermaye birikimine zorlayan şey nedir? Burada ölüm gündeme gelir. Kapitalizm ölümün olumsuzlanmasına dayanıyor. Sermaye mutlak bir kayıp olan ölüme karşı biriktirilmektedir. Üretim ve büyüme zorlamasını meydana getiren şey ölümdür."

Büyüme

Günümüzde büyüme dediğimiz şey, aslında kanseri andıran, nereye gittiği belli olmayan hızlı bir çoğalma. Halihazırda ölüm esrikliği etkisi bırakan bir üretim ve büyüme esrikliği [Wachstumsrausch] yaşıyoruz. Ölümcül bir felaketin yaklaştığını örten bir canlılık yanılsaması yaratıyor bu esriklik. Üretim giderek daha fazla yıkıma benziyor. İnsanlığın kendine yabancılaşması belli bir raddeye, kendi imhasını ona estetik bir haz gibi yaşatma raddesine ulaştı muhtemelen. Walter Benjamin'in, zamanında faşizm hak kında söyledikleri bugün kapitalizm için geçerli.


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
412
Baskı Tarihi
Mart 2015
Yazılış Tarihi
2013
ISBN
978-605-5029-35-7
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kolektif Kitap
Editörü
Cihan Kara
Mütercimi
Ertuğrul Genç
Orijinal Adı
Sapiens A Brief History of Humankind

İsrailli Yazar ve Tarih Profesörü Yuval Noah Harari’nin kaleme aldığı Hayvanlardan Tanrılara Sapiens, son yılların en çok ses getiren kitapları arasında yer alıyor. Başlangıçtan bugüne insanın tarihsel yolculuğunu ele alan eser, bugünü meydana getiren tüm koşulları fenni ve sosyal bilimler ışığında detaylandırıyor.

Yatırım aracı olarak savaş

Savaşın kendisi de, tıpkı afyon gibi meta haline gelebiliyordu. 1821'de Yunanlar, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ayaklandılar. Bu ayaklanma İngiltere'nin liberal ve romantik çevrelerinde büyük sempati topladı, hatta şair Lord Byron isyancılarla birlikte savaşmak için Yunanistan'a gitti. Öte yandan, Londralı finansçılar burada bir fırsat da gördüler. İsyanın liderlerine Londra borsasında işlem görebilecek Yunan isyanı senetlerini teklif ettiler. Eğer bağımsızlık kazanılırsa Yunanlar bu senetleri faiziyle birlikte ödemeyi kabul edecekti. Bireysel yatırımcılar da kâr etmek için veya Yunanların davasına sempati duydukları için (ya da ikisi birden) bu senetlerden aldılar. Yunan isyanı senetlerinin Londra borsasındaki değeri, Yunanistan'ın savaş meydanındaki başarılarına ve başarısızlıklarına göre inip çıktı. Türklerin zamanla savaşta üstün geldiği ve isyancıların yenilmesi an meselesi olduğunda, hissedarlar tüm paralarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldılar. Onların çıkarı milli çıkar anlamına geldiğinden, İngilizler uluslararası bir filo hazırlayarak Osmanlı'nın ana donanmasını 1827'de Navarin'de batırdı. Sonuçta, yüzyıllardır süren boyunduruktan sonra Yunanistan nihayet özgürdü, ancak özgürlük ülkenin asla ödeyemeyeceği bir borç yükü karşılığında elde edilmişti. Bağımsızlıktan sonra Yunan ekonomisi, on yıllar boyunca İngiliz finansörlere bağımlı kaldı.


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
352
Baskı Tarihi
2016
ISBN
9786059801416
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Phoenix Yayınevi
Editörü
Ali Ergur

İnancın bireyselleştirilmesi

Modern kavramı altında özetlediğimiz kültür bağlamı, ticaret ve sanayinin gerektirdiği temel değerler üzerine inşa edilmiştir. Ticaret, diğer bir deyişle değişimden sonra birikimsel bir artı-değer üreten düzen, varlığını sürdürebilmek için temel iki ilkeye gereksinim duyar: Serbestlik ve öngörülebilirlik.

Metalar arasında değişimin, yalnızca değişiliyor olmaktan kaynaklanan bir artı-değer üretebilmesi, feodal toprak düzenin sabit, yerel ve fevkalâde kısıtlı pazar sınırlarının çok daha fazla genişletilmesini gerektirmekteydi. Bu ise bir
ayrıcalıklar ve keskin hiyerarşiler toplamı olan feodal toplumun ne yetkeci örgütlenmesine, ne böyle bir eşitsizlik düzenini ideolojik olarak yeniden üreten din-gelenek ideolojik bağlamıyla uyumludur. O yüzden, ticaretin egemen
üretim biçimi haline dönüşmesi sürecinde, binyıllar boyu tarım toplumlarında toplumsal gündemin öncelikli bir maddesi olmayan özgürlük kavramı, kısa sürede felsefi temelleri inşa edilmeye başlanan bir talep haline dönüşmüştür.


Piyasanın eşitler arasında bir karşılaşma, değişimin serbest iradenin yöneliminde fikirlerin rekabeti olmadığı bir durumda birikim rejimi olanaksızdır. Ancak böyle bir serbesti halinin ideolojik olarak meşrulaşması için, tarım
toplumlarının örgütlenme biçimlerindeki en temel dayanaklardan birinin çözülmesi, din-devlet bütünleşmesinin bozulması gerekir. İnancın kolektif bir olgu olmaktan çıkıp bireye atfedilmesi, politikanın, ticaretin artı-değerini
kontrol etme ve (eşit olmayan şekilde) dağıtma aracı haline gelmesi, bireyin, cemaatin ve geleneklerin boyunduruğundan kurtulmasıyla mümkün olabilirdi. Seküler dünya anlayış, böyle bir temel gereksinim üzerinde gelişmiştir.


İnancı bireyselleştirmek, aynı zamanda bireyi bir irade birimi olarak tasavvur etmek anlamına gelir. Böylece en azından kuramsal-yasal olarak serbest olan piyasada, doğallaştırılmış ayrıcalıkların etkili olmadığı, eşitler arası bir rekabet mümkün olabilir. Ayrıca kapitalist birikim rejimin temeli olan yenilik gereksinimi, ancak bireyin bir özgür irade sahibi olabildiği toplumsal ortamda gerçekleşebilir.
 


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
187
Baskı Tarihi
1997
ISBN
975-7032-18-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergah

Hakikat aşkına sahip insanlar, cemiyetin içinde çoğalmadıkça, hakikat aşkı cemiyet içinde en yüksek ve muhterem yeri tutmadıkça ve hakikatin ihtirası cemaat içerisinde bir umumi cereyan, büyük bir hareket haline gelmedikçe, milli mektep gerçekten var olmayacaktır.

Yalnız iratlarıyle hayata hükmeden saltanat sahipleri

Hâlâ Abdülhamid devrinin artığı malikâneler ve alınteriyle kazanılmamış miraslar hayat sahnesinde iken yolumuzu yeni yeni kâşaneler tıkıyor ve yalnız iratlarıyle hayata hükmeden saltanat sahipleri, yeni devletliler her adımda önümüze çıkıyorlar.


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2016
ISBN
975-9000-45-5
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
Ankara
Yayın Evi
Kadim Yayınları
Sosyal ve siyasal sorunlara yaklaşımlarındaki farklılıklar, doğal olarak aydınlar arasında bölünmelere neden olmuştur. Her kimlik sınır çizer; içeride tutulmak istenenlere yapılan her vurgu, dışarıda tutulacakları da belirginleştirir. Osmanlı’da ondokuzuncu yüzyılda oluşan siyasal kimlikler sırayla Batıcılık, Muhafazakârlık ve İslâmcılık olmuştur. Bu üç kimliğin ortak özelliği, Osmanlıcılık kimliğini de içermeleridir. Yirminci yüzyılın başlarında bu kimliklere Türkçülük de eklenmiştir.

Kitap montaj hattında üretilen ilk endüstriyel üründür

Dil sorunu Protestanlar için bir iletişim sorunuyken, kapitalistler için pazar sorunudur. Matbaa, bilginin kitlesel üretimi ve yayılmasını sağlayarak, girdiği her yerde geleneksel düşünce ve yaşam tarzlarında köklü ve hızlı değişimlere neden olmuştur. Onbeşinci yüzyılın sonlarına kadar, kilisenin tekelinde olan seçkinci Avrupa düşüncesi gerileyerek, yerini kitlelere hitap eden yeni düşüncelere bırakmaya başlar. Başta Protestanlar olmak üzere, kilisenin düşünce üzerindeki seçkinci tekelinden rahatsız olan ve bu duruma karşı kitleleri bilinçlendirmeye çalışan çevreler, kendilerini ifade aracı olarak, halkın kolaylıkla anlayabileceği anadilleri kullanmayı tercih ettiler. Ne var ki, yazılı olmayan anadiller, coğrafî yakınlık ve ulaşılabilirliklerine bağlı olarak, “birbirleriyle iletişim kuran yerel ağızlar ya da lehçeler karmaşasıdır”. Farklı lehçeleri konuşan insanlar arasında iletişim sağlayacak konuşulan bir “ulusal dil” yoktur. Bu çeşitli dil ve lehçelerin her birinde yayın yapmak kapitalistler için, rasyonel bir yol değildi. Basılı ürünleri mümkün olan en geniş kitleye yayma arzusu kapitalistlerin diller ve lehçeler arasında bir seçim yapmasını gerekli kılıyordu.

Matbaa, yazarlar ve anadiller için olduğu kadar, üretim ve piyasa için de bir kitleselleşme olgusu yaratmıştır. Matbaa, “kitle üretiminin ilk biçimi” (McLuhan), kitap da montaj hattında üretilen ilk endüstriyel üründür.

Yeni bir iletişim teknolojisi olan matbaanın yeni bir üretim ilişkileri sistemi olan kapitalizmle etkileşimi, insanları siyasal coğrafyalar içinde mahkûm oldukları dilsel çeşitlilikten kurtaracak ve yeni toplumsal ilişkileri ortaya çıkaracak bir altüst edici etkileşimdir.


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
330
Baskı Tarihi
2002
ISBN
9757012254
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
YGS
Yalçın Küçük'le Şebeke Adlı Kitabı ve Edebiyat Üzerine Söyleşi... (Ahmet Yıldız) (Edebiyat ve Eleştiri, Ocak/Şubat 2002, sayı: 59) Ahmet Yıldız : Edebiyata ilginiz nereden geliyor? Bir iktisatçı ve bilim adamı olmanıza karşın sezgilerinizin bilgiden önce geldiğine inandığınızdan mı? Türk-İslam “taarruzu”na karşı saldırı için mi? Ayrıntı merakınızdan mı? Yoksa toplumsal değişme ve patlama önce edebiyatta sanatta başlar yargısından mı? Yalçın Küçük : Doğrusu sorularınızdan beni en çok yadırgatan bu soru oldu. Çünkü böyle bir soru ile karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim. Neden?

Matbuat Ve Kapitalizm

Matbuat, banka ve inşaat oligarşisi tarafından kapatılmış, kanlar gerçek anlamda kirli para kanalizasyonu haline gelmiş ve “büyük” gazeteciler, sadece ve sadece büyük devletlerin düdüğü olmuştur. Matbuat ve kanalların birinci vazifesi, her şerait altında, halkımızın bilincini dağıtmak, aklını bozmak ve oligarşinin en hasis ve en açgözlü çıkarlarını müdafaa etmektir, burada ölçü tanımadıklarını görüyoruz. Sanayileşmenin ve kalkınmanın tarihe gömüldüğü bir toplumda akıl bir lükstür; kapitalizm öncesinde ve tekelli düzende, bir rehber olarak, akla gerek olmadığını biliyoruz. Öyleyse akılsızın akıllıyı kovma süreci normal olmaktadır. Tefeciyi siyasetçinin esir aldığı bir toplumda da, en akılsızın en yüksek tepeye çıkması ve kütlesel olarak akıldan kaçış, yasadır ve bizde şimdi bu yasalar yürürlüktedir. Kamu gelirlerinin, fiilen tamamının faiz ödemelerine ayrıldığı bir ülkede tefeciler egemen demektir; insanı, tefeci ahlakının yönettiğini anlıyoruz.