bilgi

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
263
Baskı Tarihi
Nisan 2013
Yazılış Tarihi
1995
ISBN
978-975-7501-81-7
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
Ankara
Yayın Evi
Dost Kitabevi Yayınları
Editörü
Ferhat Babacan
Mütercimi
Mehmet Küçük
Orijinal Adı
From Post-Industrial to Post-Modern Society: New Theories of the Contemporary World, Second Edition

Bu kitapta tartıştığımız kuramlar çokluk batı toplumları üzerinde odaklanmıştır. Ama batı, daha önce hiç olmadığı ölçüde, dünyanın geri kalanının bir parçası olmuştur. Bu dünyanın hatırı sayılır bir kısmını, ister iyi diyelim ister kötü, batı denetlemektedir. İncelediğimiz sanayi sonrası toplum kuramlarının bu durumun tamamen farkında oldukları söylenebilir.

Değerin kaynağı artık emek değil, bilgidir

"Biz şimdi, geçmişte otomobilleri kitlesel olarak ürettiğimiz gibi enformasyonu da kitlesel olarak üretiyoruz…. bu, bilgi ekonominin itici gücüdür" (Naisbitt, 1984: 7). Enformasyon toplumu, yandaşlarına bakılırsa, toplumun en temel düzeyinde değişime neden olur. Yeni bir üretim tarzını başlatır. Tam da zenginlik yaratımının kaynağını ve üretimdeki egemen etkenleri değiştirir. Sanayi toplumunun merkezi değişkenleri olan emek ve sermayenin yerini, temel değişkenler olarak enformasyon ve bilgi alır. Locke ve Smith’den Ricardo ve Marx’a dek birbirinin peşi sıra gelen düşünürler tarafından formülleştirilen klasik emek değer kuramı, yerini bir "bilgi değer kuramı"na bırakmalıdır. Şimdi, "değerin kaynağı emek değil, bilgidir" (Bell, 1980a: 506). Hazel Henderson, "mikro işlemcinin, sonunda emek-değer kuramını iptal ettiğini söyler (Henderson, 1978:


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
263
Baskı Tarihi
Nisan 2013
Yazılış Tarihi
1995
ISBN
978-975-7501-81-7
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
Ankara
Yayın Evi
Dost Kitabevi Yayınları
Editörü
Ferhat Babacan
Mütercimi
Mehmet Küçük
Orijinal Adı
From Post-Industrial to Post-Modern Society: New Theories of the Contemporary World, Second Edition

Bu kitapta tartıştığımız kuramlar çokluk batı toplumları üzerinde odaklanmıştır. Ama batı, daha önce hiç olmadığı ölçüde, dünyanın geri kalanının bir parçası olmuştur. Bu dünyanın hatırı sayılır bir kısmını, ister iyi diyelim ister kötü, batı denetlemektedir. İncelediğimiz sanayi sonrası toplum kuramlarının bu durumun tamamen farkında oldukları söylenebilir.

Enformasyon Toplumunda Bilgi

Bilgi, daha önce benzeri görülmedik ölçüde teknik yenilenmeyi ve ekonomik büyümeyi basitçe yönetmekle kalmamaktadır; kendisi de hızla ekonominin temel faaliyeti ve mesleki değişimin temel belirleyicisi haline gelmektedir.


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
263
Baskı Tarihi
Nisan 2013
Yazılış Tarihi
1995
ISBN
978-975-7501-81-7
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
Ankara
Yayın Evi
Dost Kitabevi Yayınları
Editörü
Ferhat Babacan
Mütercimi
Mehmet Küçük
Orijinal Adı
From Post-Industrial to Post-Modern Society: New Theories of the Contemporary World, Second Edition

Bu kitapta tartıştığımız kuramlar çokluk batı toplumları üzerinde odaklanmıştır. Ama batı, daha önce hiç olmadığı ölçüde, dünyanın geri kalanının bir parçası olmuştur. Bu dünyanın hatırı sayılır bir kısmını, ister iyi diyelim ister kötü, batı denetlemektedir. İncelediğimiz sanayi sonrası toplum kuramlarının bu durumun tamamen farkında oldukları söylenebilir.

Kitleselliğinden arındırılmış medya çağı

Bilgideki artış yalnızca nicel değil, aynı zamanda niteldir. Eski kitle iletişim araçları standartlaştırılmış mesajları yeknesak bir izleyici kitlesine aktarıyordu. Yeni iletişim kanalları hem kablolu ve şifreli yayıncılığa hem de yayıncılığa (broadcasting) elverişlidir. Bilgisayara bağlanmış olan kablolu ve uydu yayını hem göndericilerin hem de alımlayıcıların birbirinden ayrı ve kopuk birimler halinde bölünmelerine izin verir. Bu durumda enformasyon en uzmanlaşmış en bireysel ihtiyaçlara göre işlenebilir, seçilebilir ve elden geçirilebilir."Böylece Üçüncü Dalga yeni bir çağı başlatır -kitleselliğinden arındırılmış medya çağı. Yeni tekno-kürenin yanı başında yeni enformasyon-küresi ortaya çıkmaktadır"


Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
263
Baskı Tarihi
Nisan 2013
Yazılış Tarihi
1995
ISBN
978-975-7501-81-7
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
Ankara
Yayın Evi
Dost Kitabevi Yayınları
Editörü
Ferhat Babacan
Mütercimi
Mehmet Küçük
Orijinal Adı
From Post-Industrial to Post-Modern Society: New Theories of the Contemporary World, Second Edition

Bu kitapta tartıştığımız kuramlar çokluk batı toplumları üzerinde odaklanmıştır. Ama batı, daha önce hiç olmadığı ölçüde, dünyanın geri kalanının bir parçası olmuştur. Bu dünyanın hatırı sayılır bir kısmını, ister iyi diyelim ister kötü, batı denetlemektedir. İncelediğimiz sanayi sonrası toplum kuramlarının bu durumun tamamen farkında oldukları söylenebilir.

Küreselleşme ve Enformasyon Toplumu

Marshall McLuhan televizyonun "küresel köy"ü doğurmasını bekliyordu; dünyanın tüm bölgelerini bağlantılandırmada iletişim uyduları çok daha başarılı oldu. "Sputnik’in gerçek önemi uzay çağını başlatmış olması değil, küresel uydu iletişim çağını gündeme getirmiş olmasıdır.  Uyduların, televizyonun, fiber optik kablonun ve mikroelektronik bilgisayarın bileşimi, dünyayı birleşik bir bilgi ağı halinde iç içe geçirdi. Bu bileşim "enformasyon akışını çökertti. Şimdi tarihte ilk kez hakikaten küresel bir ekonomimiz var, çünkü tarihte ilk kez yerküre üzerinde anında paylaşılan bilgi var.


Türü
Roman
Sayfa Sayısı
238
Baskı Tarihi
1995
Baskı Sayısı
14. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim

Bilgi tehlike ile ölçülür

Padişah: Bilgelik dedin ha. Sen bilgin misin yoksa? Hangi bilginin peşindesin?”

Casus: Evet, çok şey bilirim. Limanlarınıza girip çıkan gemilerin ne yük taşıdığını, yaptığınız gizli anlaşmaları, idareniz altında olan milletlerin isyana eğilimlerini, depolarınızdaki barutun miktarını, toplarınızın sayısını, her şeyi, her şeyi bilirim.

Padişah: Bre melun, sen bana bilgin olduğunu söyledin. İnsan bu anlattıklarını bilmekle hiç bilgin olur mu?

Casus: Sizin bilginleriniz ne bilirler?

Padişah: Müneccimlerimiz ilanı harp ve sünnet için uygun zamanı bilirler. Şeyhler gayb âlemine mahsus sırları, medrese âlimlerimiz neyin günah neyin sevap olduğunu bilirler.

Casus: Yüce padişah, eğer bu saydığın bilginler sadece anlattığın şeyleri biliyorlarsa onların pek fazla bir şey bildikleri söylenemez. Çünkü bilgi tehlike ile ölçülür. Bilgi doğru olmak zorundadır. Bilgin, hata yapmaktan ölümden korkar gibi korkmalıdır, sizin bilginleriniz hata yapmaktan korkarlar mı?

Padişah: Doğrusu bundan pek emin değilim.

Casus: Müneccimleriniz ve hocalarınız bir hata yaptıklarında cezaya çarptırılırlar mı? Hata yapmaktan korkmuyorlarsa belki de hatanın cezasından korkuyorlardır.

Padişah: Hayır, onlar cezaya çarptırılmaz, onlara saygı duyarız.

Casus: Öyleyse onların doğru düşünmeleri için yeterli şart yok demektir. Çünkü onlar doğru düşünseler de düşünmeseler de nasıl olsa saygı göreceklerini, tehlikeye düşmeyeceklerini bildiklerinden hatadan korkmazlar. Ama mesela tüccarlar öyle mi? Tüccarlar doğru düşünmedikleri anda iflas ederler. Benim gibi casuslar da hata yaptığında yakalanıp asılırlar. İşte bu yüzden, hata yaptığı anda servetini ve canını kaybedebilecek olmayan insanların fikrine güvenilmez. Çünkü malı, canı, sevdikleri tehlikede olmayan biri doğru düşünemez. Bilgi tehlike ile ölçülür dediğimde kastettiklerim bunlardı.


Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
253
Baskı Tarihi
Eylül 2009
ISBN
978-975-253-978-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Timaş
Editörü
Emine Eroğlu
Modern(leşmiş) okur-yazarların katı reflekslerinin aksine Hilmi Yavuz, şiirsel-düşünsel serüveninin başından beri çokyönlü okumalarıyla, kendine özgü bir yol üzerinde yürüyerek, özellikle tasavvuf irfanından devşirdiği birikimi ve inşa ettiği duyarlılığı hem şiiri hem de düzyazıları açısından temel bir kaynak haline getirmiştir. İslam’ın Zihin Tarihi de şiirden felsefeye, tasavvuf irfanından siyasete geniş bir ilgi alanına ilişkin tecessüsünü dersleriyle, söyleşileriyle ve yazılı tanıklıklarıyla dile getiren Hilmi Yavuz’un İslam üzerine yazdığı makalelerden oluşuyor.
Neden Altını Çizdim?
Wyn Davies'in "Knowing One Another: Shaping an Islamic Anthropology" isimli çalışmasını ve Tayfun Atay'ın eserlerini bulup okumak lazım.

Antropolojinin İslamîleştirilmesi

Antropolojinin İslamîleştirilmesine gelince, bu, Dr. Tayfun Atay'ın belirttiği gibi, Batılı "antropolojinin bir bilimsel disiplin olarak Batı-Hıristiyan dünyasının kültürel ve ideolojik öncüllerinden" kaynaklandığı görüşüne dayanır. Batılı antropoloji "halen varoluşunu borçlu olduğu Batı sömürgeciliğinin ve bu sömürgeciliğin özellikle Orta Doğu İslam toplumlarına bakışını biçimlendiren oryantalist zihniyetin (vurgu bana ait, H.Y.) damgasını vurduğu bir toplum ve insanlık anlayışına sahip" olduğu için reddedilmelidir. Antropolojinin İslamîleştirilmesi, işte, tastamam bu nedenle zorunlu ve kaçınılmazdır. Şüphesiz, özelde antropolojinim İslamîleştirilmesi, 'bilginin İslamîleştirilmesi' gibi genel bir kavramsal çerçeve içinde ele alınmalıdır. Elbette, öyledir! Ama çok dikkatli olmak ve bilginin İslamîleştirilmesi adına, mesela Ziya Ül Hakk'ın Pakistanında yapılan uygulamaların ortaya koyduğu türden vahim hatalara düşmemek şartıyla! Pervez Hoodbhoy, "İslam ve Bilim” adlı kitabında bu vahim hataları çarpıcı örneklerle anlatır. Hoodbhoy'un aktardığına göre, Pakistan Atom Enerjisi Komisyonu Müdürü Beşirüddin Mahmud, 1980 yılında, 'Ateşli yaratıklar olan cinlerin bedava enerji kaynağı olarak kullanılması' tavsiyesinde(I) bulunmuştur. Buna karşılık, özellikle sosyal bilimler alanında bilginin İslamîleştirilmesine ilişkin çok daha ciddi çalışmalar mevcuttur. Dr. Tayfun Atay'ın da belirttiği gibi, İslamî bir antropoloji talebiyle yola çıkan çalışmalardan hiçbiri İngiliz Müslüman Wyn Davies'in "Knowing One Another: Shaping an Islamic Anthropology" adlı çalışması ölçüsünde başarılı değildir. "Batı 'literati'si içinden gelen biri olarak Davies'in Batı toplumu, kültürü ve tarihi üzerine sahip olduğu derin bilgi birikimi, onun Batı toplumsal sistemi ve bu sistemin bir parçası olarak gördüğü antropolojiye karşı çıkışını ve yönelttiği eleştirileri daha temelli hale getirir. Davies, antropolojinin Batı medeniyetinin entelektüel gelenek ve söylemi içerisinde kurulduğunu, bunun yanı sıra objektif ve değer yargılarından arın(dırıl)mış bir bilim mitosunda hayat bulduğunu öne sürer. Böylesi özgün bir mekâna ve bu mekânda yerleşmiş bir düşünce geleneğine organik biçimde bağlı olan antropoloji ile Batılı olmayan toplum ya da halkların, hele ki Müslümanların alıp verecekleri bir şey yoktur; dolayısıyla onun topyekün reddi gerekir.” Davies'e göre, bu durumda yapılması gereken "İslam medeniyetinin sorunlar hakkında İslamî düşünme yeteneğini yeniden kazanması ve Batı entelektüel paradigmaları tarafından yüzyıllardır baskı altında tutulan kendilerine has bilim yapma (bilme) yollarını yeniden hayata geçirmesi"dir. "Bu ise, Davies'in biçimlendirmeye çalıştığı İslamî antropolojiye düşen bir görevdir. İslamî antropoloji arayışı, İslam'ın değer ve prensiplerine dönme arzusu ve isteğinin başlangıcını oluşturur. Böylece Davies, İslamî antropolojinin (...) 'bilginin lslamîleştirilmesi' (the Islamisation of knowledge) ile yükümlü olduğunu öne sürer.” Bu çalışmaların Müslümanlara sunduğu imkânların araştırılmasının bize geniş bir zihin ufku kazandıracağını düşünüyorum.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
147
Baskı Tarihi
2011
Yazılış Tarihi
2011
ISBN
978-975-8740-90-1
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Klasik
Editörü
Semih Atiş
Bu kitabın amacı İslâm-Osmanlı-Türk entelektüel tarihine ilişkin bir okumanın nasıl yapılabileceğini bir beyit üzerinden göstermeye çalışmak; edebî ve meşhur bir beyit olduğu için de, elden geldiğince, geniş bir kesimle irtibat kurabilmektir.

İlim

Fazla teknik açıklamalara boğmadan, ilm kavramının hem köken(etimolojik) hem de terim anlamını belirlemeye çalışalım. İlm, Arapça'nın ortaya çıktığı coğrafyanın doğasına uygun olarak, çölde yolunu bulmak için bedevinin koyduğu (aynı kökten gelen) alâmetleri birleştirmesidir (akl etmesidir=bağlamasıdır). Türkçemiz için de benzer bir durum söz konusudur: Bilgi, ilmek, ilemek, ilik, iliklemek, ilmik, ilgi gibi sözcüklerin de gösterdiği gibi, Türkçe'nin ortaya çıktığı coğrafyaya uygun olarak, bozkırda konulan işaretlerin(ilmiklerin), 'B' harfinin toplayıcılığı imlediği üzere, b-irleştirilmesi, b-ir araya getirilmesidir. Dikkat edilirse, hem ilim -çünkü tüm alâmetlerin birliğidir- hem de bilgi -çünkü tüm ilmiklerin birliğidir- tümel olmayı da içerir.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
144
Baskı Tarihi
1986
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
İklim

Asıl Bilgi Kaynağı

Öteden beri, insanlar nesnelerle açıktan bir ilişkiye girerek hayatlarını anlamlı kılmaya çalışmışlar; nesnelere dayalı bilgi kuramlarını geliştirerek bilgiyi en geniş anlamlarıyla öğrenmeyi amaçlamışlardır. Buna erişebilmek için de, şeylerin kökeninin, kaynağının ve yapısının kavranmasını, ilke ve özünün bilinmesini şart koşmuşlardır. .......... S.102 Ne ki, ellerindeki bu bilgiler ve başvurdukları bilgi kaynakları, insanları yarı yolda yüzüstü bırakmıştır....... s.102 Kafir için “mutlak bilgi”ye inanmak diye ber şey söz konusu olmazken, Müslüman için “mutlak bilgi”ye inanmak büyük önem arzeder. S.104 İslami bir bilgi çeşidine sahip olmak, bu bilginin kıstaslarına bağımlı kalmak, idrak edip izaha çalışmak Müslümanların tek çıkar yoludur. Müslümanlar için insan ve alem hakkındaki bütün bilgi çeşitlerinin dayandığı, beslendiği “asli bilgi” merkezi İslami kıstaslardır. S.106 Hayatımızı anlamlı kılmamız, kul olabilmemiz, hem kendimizi hem de alemi anlayabilmemiz, yükümlülüklerimizi yerine getirebilmemiz, necata ermemiz ancak ona, o kutsal kitaba yönelmemizle mümkündür. Bu bilgi merkezinin dışındaki bilgi kaynaklarından yararlanmak, biraz rasyonalizm, biraz pozitivizm, biraz pragmatizm, biraz da empirizmden koparak beslenmek, sonra da müslümanca düşünüp müslümanca yaşıyorum demek biz müslümanları nereye götürür acaba? S.106