Batılılık

Paris ve Londra'da geçirilen birkaç yılın, "Batı tipi" devlet okullarında okumaya oranla, çağdaş Batı uygarlığının değer ve kurumlarını özümsemekte daha etkili bir deneyim olacağı kabul edilmelidir. Yukarıdaki tablodan, Osmanlı sadrazamlarının Genç Türklere oranla "Batılı dünya görüşüne" daha açık oldukları sonucu çıkmaktadır. İkinci düzeydeki siyasi şahsiyetleri bir yana bırakıp sadece "lider"leri ele alacak olursak, aradaki fark daha belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Tanzimat döneminin üç büyük siyasi önderinin (Mustafa Reşit, Âli ve Fuad Paşalar) üçü de altışar yılı aşkın sürelerle Avrupa'da yaşamışlardır. Birinci Meşrutiyetin siyasi lideri Mithat Paşa altı ay kadar Avrupa'da bulunmuştur. Talat ve Cemal Paşalar, iktidarı kesinlikle ele geçirdikleri 1913 yılından önce yurt dışında bulunmamışlardır. Enver ise 1909'da üç ay kadar Berlin'de askeri ataşelik görevinde bulunmuştur. Mustafa Kemal Paşa yaşamı boyunca toplam üç kez Batı ülkelerini ziyaret etmiştir: 1910: Picardie manevralarında Türk ordusunu temsilen (süre belirsiz – birkaç gün) 1917-18: Veliahdın maiyetinde resmi Almanya ziyareti (20 gün) 1918: Viyana ve Karlsbad kaplıcalarında tedavi (birbuçuk ay) Paşanın 1913-14'te bir yıl askeri ataşe olarak bulunduğu Sofya'yı bir Batı kültürel merkezinden ziyade, bir Balkan taşra kasabası (1910 nüfusu: 102.000) olarak değerlendirmek daha doğru olur. İsmet İnönü, yaşamında ilk kez Lausanne görüşmeleri münasebetiyle yurt dışına çıkmıştır. Celal Bayar'ın 1937'de başvekâlete gelişinden önce yurt dışında bulunduğuna ilişkin bir kayıt yoktur.
Sevan Nişanyan - Yanlış Cumhuriyet Atatürk ve Kemalizm Üzerine 51 Soru - Sayfa 271

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir." Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."