İşkembe-İ Kübra Edebiyati

Türk edebiyatının yalnız bir gönül edebiyatı halinde kalması ve gönül işlerinden ayrı bir mesele kabul etmemesi, marifet vasıtasında bütün zekâ değil, yalnız gönül, yâni bir nevi aşk muhayyilesi oluşundandır. Üstüne zihnin pek az emeği geçen, bu gönülden dolma edebiyat, galip tarafiyle, hep gönül mevzuu içinde kalarak, dünya tefekkürünü ayaklandıran diğer birçok meseleleri düşünmeye hiç yanaşmadı, kültürsüzlüğü de bundandır. Kızıl bir edebiyat düşmanı olduğunu gizlemeyen her fizik ve riyaziye mualliminin öfkesi, işkembe-i kübrâ ilmi dedikleri bu gönül edebiyatına, edebiyatın bu emeksiz tembel harcı, kolay tarafına karşıdır. Sadelik cereyaniyle büsbütün kolaylaşan bu edebiyat, son yıllarda orta mektep çocuklarına kadar her gencin kumbarasını boşaltarak üç dört formalık birer şiir kitabı neşretmesindeki cesareti gün geçtikçe daha çok besliyor. Edebiyatın bir hayâl oyununa inhisar etmesindeki basitlikten doğan bu teşrik, o çocukcağızları okumaktan ziyade yazmaya, tam bir zihin cehdi yerine fantaziye doğru sürükledikçe edebî felâketimiz devam edecektir. Kültür Haftası, 18 Mart 1936
Peyami Safa - Sanat-Edebiyat-Tenkit - Sayfa 83

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
324
Baskı Tarihi
1999
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Bir sanat eseri, yaratıldığı devre göre ve o devrin hassasiyetini, zevkini ve anlayışını en iyi ifade ettiği için mi değer kazanır? Yoksa o devri aşan, her zaman için taze, hatta her zaman yeni güzelikleri keşfedilen ebedi değerlere mi sahiptir? Başka ve daha kestirme bir deyimle, bir eserin, bilhassa bir şaheserin değeri "tarihi" midir, "ebedi" mi? Batıda bu mesele çok münakaşa edilmiştir. Geçen asrın büyük Fransız tarihçisi ve filozofu Ernest Renan "İlmin Geleceği" adlı meşhur eserinde tarihi görüşü savunur. "Mutlak bir hayranlık daima sathidir.