Başkaldıran İnsan

Yazarı
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
ISBN
978-975-510-577-2
Baskı Sayısı
0
Yayın Evi
Can yayınları
Mütercimi
Tahsin Yücel
1957 yılında kırk dört yaşında Nobel Ödülünü alan Albert Camus (1913-1960), yaşamı boyunca şu sorunun yanıtını aradı: "İnsan toprakla nasıl bağdaşabilir, yoksulluğu yüzünden acı çekerek, ama güzelliğini koruyarak saçma ve yücelik için nasıl yaşayabilir?" Camus'ye göre sanat `yalancı bir lüks' ve bencil bir edebiyatçının yapıtı değildir. Sanat yaşayabilir, kullanılabilir bir durumdadır; gerçeğe sadık ve onun üzerinde olduğu için, hiç uysallaşmayan saçmalığı ve hiç yok olmayan umudu ile insanın durumunu tepeden tırnağa kapsar. Başkaldıran İnsan, başkaldırının kendisidir, ama ılımlı ve insanın boyutlarında. Başkaldıran İnsan, adalete ve özellikle doğruluğa vurgundur, mutlak olan'ın iğvasından, mitoslardan, gurur, horlanma ve kanın romantik baş dönmelerinden uzak durur. Ama insan, ne ise, o olmaya yanaşmayan tek yaratıktır. Bu yadsıma onu intihara mı, yoksa bir başkasını öldürmeye mi götürür? "Hayır!" demeyi bilen insandır Başkaldıran İnsan; ama kime, neye, nerede, nasıl? Başkaldıran insanı kuşatan `hayır'ın içeriği nedir? Bunun yanıtı Başkaldıran İnsan'da... Kapaktaki resim: MICHAEL FADOLLONE

Kaynaktan Diğer Alıntılar

Başlık Altı Çizili Satır Sayfa Artan sıralama
Marx-Engels Enstitüsü On dokuzuncu yüzyıl İngiltere'sinde, toprağa dayalı sermayeden sanayi sermayesine geçmenin yol açtığı acılar ve korkunç yokluklar içinde, ilkel kapitalizmin göz kamaştırıcı bir çözümleimesini yapmak i 185
Yazgı

Yazgı değer yargılarına yer vermez.

56
İktidar

Her güç tek ve yalnız olmaya yönelir.

53
Kabil'in Çocukları İlkçağ evreninde, öldürme açıklanmaz ve cezası çekilmez bir şeydir. Lukretius'ta evet, daha o zamandan, insanın öldürmesi tanrının öldürmesine bir karşılıktan başka bir şey değildir. Lukretius'un şiirinin şişmiş vebalı cesetleriyle dolu tanrısal sunaklar gibi olağanüstü bir imgeyle bitmesi bir rastlantı değildir. Bu yeni dil Epikurus'un, Lukretius'un çağdaşlarının duyarlılığında yavaş yavaş biçimlenmeye başlayan bir kişisel tanrı kavramı göz önüne alınmadan anlaşılamaz. Başkaldırı kişisel tanrıdan kişisel olarak hesap sorabilir. O egemenliğini sürdürmeye başlar başlamaz, başkaldırı en azgın kararlılığıyla dikilir, kesin hayırı çıkarır ağzından. Bugün yaşadığımız biçimiyle başkaldırının tarihi Prometheusun öğrencilerinden çok Kabil'in çocuklarının başkaldırısıdır. Bu bakımdan herşeyden önce Tevrat hız verecektir bu başkaldırıcı güce. Buna karşılık Pascal gibi başkaldırmış us, yolunu tamamlayınca İbrahim'in İshak'ın ve Yakub'un Tanrısına boyun eğmek gerekecektir. En çok kuşkuyu duyan ruh en büyük yazgıcılığa sarılacaktır. Bu açıdan, Tanrının görünüşünü yumuşatmasıyla, onunla insan arasına bir aracı koymasıyla, İncil dünyanın bütün Kabillerini önceden yanıtlama çabası olarak görülebilir. İsa başlıca iki sorunu, başkaldırmışların da sorunu olan kötülük ve ölüm sorunlarını çözmeye gelmiştir. 41
Doğaötesi başkaldırı Doğaötesi başkaldırı insanın kendi koşulunun ve bütün evrenin karşısına dikilmesidir. İnsanın ve evrenin ereklerini yadsıdığı için doğaötesidir. Köle durumu içinde kendisine verilen koşula karşı çıkar; doğaötesi başkaldıransa, insan olarak kendisine verilen koşula. Ayaklanmış köle benliğinde efendisinin kendisine davranışını yadsıyan birşey bulunduğunu kesinler; doğaötesi başkaldıransa, evrence yoksun bırakıldığını bildirir. Her ikisi için de yalnızca basit bir yadsıma söz konusu değildir.. Her ikisinde de bir deger yargısı buluruz, başkaldıran kişi işte bu değer yargısı adına yadsır durumunu benimsemeyi. 33
İnsan İnsan ne ise o olmaya yanaşmayan tek yaratıktır. 18
Uyumsuzluk Uyumsuz, kendi başına ele alındığı zaman bir çelişkidir. Yaşamı sürdürmek isterken değer yargılarını bir yana attığına göre, özünde bir çelişkidir uyumsuzluk, çünkü yaşamak kendi başına bir değer yargısıdır. Soluk almak yargılamaktır. Yaşamın sürekli bir seçme olduğunu söylemek yanlış olur kuşkusuz ama her türlü seçmeden de yoksun bir yaşam tasarlanamayacağı da ortada. [...] İnsanı yalnızlığı içinde anlatmaya kalkan uyumsuz onu bir ayna önünde yaşatır. İlk sızının bir rahatlığa dönüşme tehlikesi belirir o zaman. Bunca özenle kaşınan yara sonunda haz vermeye başlar. 16
Kötülük ve Erdem Hiçbir şeye inanılmıyorsa, hiçbir şeyin anlamı yoksa, hiçbir değere "evet" demiyorsak, herşey olanaklıdır, herşey önemsizdir. Ne evet kalır, ne hayır, katil ne haklıdır ne haksız. 13