Sıcak ekmek gibi hasreti türkünün |
"Bulut gelir pâre pâre
Dördü aktır, dördü kare
Sen açtın kalbime yâre
Yağma yağmur, esme bre deli rüzgar
Yarim yoldadır! |
303 |
|
Nevâkâr |
"Macide gökyüzüne bayılır." dedi. "Bulutlu olmamak şartıyla...Bulutlu olursa tahammül edemiyorum. O zaman hep kendi içime bakıyorum..."
Bunu kendisi için yavaşça söylemişti. |
243 |
|
Zalim Düşünceler |
Mehmet, yıpranmamış insanlıktı. inceliklerini kendisinde bulurdu. şimdi de cins horoz gibi lokantanın dibinde kendi kendine kibirleniyordu. bu, maddesine hürmet ve hayranlıktı. |
172 |
|
Zalim Düşünceler |
'' Mehmet, yıpranmamış insanlıktı. inceliklerini kendisinde bulurdu. şimdi de cins horoz gibi lokantanın dibinde kendi kendine kibirleniyordu. bu, maddesine hürmet ve hayranlıktı. |
172 |
|
Yalnız adam |
fakat işin garibi, aynı merhalelerden geçmelerine, içlerinde aynı zemberekler çalışmasına rağmen, kendisinde belki onlarla en iyi anlaşacak taraftan habersizdi. |
129 |
|
Huzur... |
fakat işin garibi, aynı merhalelerden geçmelerine, içlerinde aynı zemberekler çalışmasına rağmen, kendisinde belki onlarla en iyi anlaşacak taraftan habersizdi. |
129 |
|
Türkü |
Akşam oldu mu pencerenin yanına otururdu. Kaç gündür sokakta küçük bir çocuk peyda olmuştu. Her akşam elinde boş bir şişe veya başka bir kap, evlerinin önünden, türkü söyleyerek geçerdi. |
35 |
|
Boşluğun aynası |
Mümtaz, bu karanlık aynada henüz başlangıçta olan ömrünün dost hayallerini, babasının altında yattığı ağacı, olduğu gibi bıraktığı çocuk saatlerini, han odasında bâkir tenine çok derin bir aşı gibi ya |
32 |
|
Ölüm mayası |
Karanlıkta su sesi, insanın içindeki ölüm mayasının dilini konuşur. |
32 |
|
Kalabalık... |
Bu kalabalığın gündüz ışığında bile insanı ürperten bir manzarası vardı. |
32 |
|