Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
138
Baskı Tarihi
2007
ISBN
978-975-342-226-0
Baskı Sayısı
9. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Metis
Editörü
Müge Gürsoy Sökmen
"Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nda baskı, bir dış etken, insan eliyle oluşturulduğunda ne denli bilinse de bir tür kıran gibi ortaya çıkar. Bizans'ta 'resimkırıcılık' diye adlandırılan baskı dönemi başlatılırken genç keşiş Andronikos'un kendi kendine sorduğu soru şudur: Birey olarak bu baskı karşısında, benimsemediğim, ama bana zorla benimsetilmek istenen bu yeni inanç karşısında ne yapmalıyım? İnsan içerikleri, toplumdan topluma, dönemden döneme, çağdan çağa değişebiliyor.

Oyuncak

İnsanı insana oyuncak olsun diye yaratmamış Tanrı.Evet, ama ya şeytanın içimize saldığı gururla öyle düşünmek hoşumuza gidiyorsa...

Eksik Şiir

Türü
Şiir
Sayfa Sayısı
211
Baskı Tarihi
2006
Yazılış Tarihi
2006
ISBN
975-342-588-0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Metis Yayınları
Editörü
Müge Gürsoy Sökmen
Neden Altını Çizdim?
Hayatı anlattığı için bu satırların altını çiziyorum.

BİLİYORSUN

Hayat bazen öyle insafsız ki Küçük bir boşluğundan yakalar Hissettirmez en zayıf anında Seni ta yüreğinden yaralar Ellerin,kolların bağlansa da Başında kasırgalar kopsa da Sen tüm gücünle karşı koysanda Seni acımasız sevdaya salar

Mecid Mecidi Röportaj

Türü
Köşe Yazısı
Sayfa Sayısı
1
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2007
Baskı Sayısı
0. Baskı

Doğu-Batı arasındaki anlayış farkı

batının trajik dünya görüşünde insan ,doğanın ve şartların esiridir;hareketlerini belirleyen dış koşullardır.Fakat bizim inancımızda insan şartları değiştirebilir.kelam'daki tabiriyle insan ''muhtar'',yani irade sahibidir.Yine batıda insanın mecbur kaldığında hırsızlık yapması adam öldürmesi hatta katliam gerçekleştirilmesi meşrulaştırılabilir. bizim inancımızda ise insan ne kadar zor durumda olursa olsun, değerlerine bağlı kalmalıdır.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
128
Baskı Tarihi
2009
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Parıltı Yayınları
Editörü
Murat Kartal
"Ahmet Haşim'in ince, zarif, nükteli, sanatlı, işlenmiş, kadife gibi yumuşak ve açılmış çiçekler gibi olgun nesrini methetmek için ne söylense az gelir. Ekseriyetle pek zeki ve bazen de için için alaycı olan bu nesir hakikaten ne güzeldir! Ahmet Haşim bunlarla 'Bize Göre' hisler ve fikirler yazmıştır... Hatırlıyorum, Ahmet Haşim, İkdam'da bir 'Bize Göre' parçasının fikrinden ve kalbinden sızdıra sızdıra bütün yarım gününü geçirecek, akşama doğru bitirir ve imzalardı. En evvel, yazdıklarını birer birer herkese, İkdam'ın her yazarına ve her gelen misafirine okurdu.

Kürk

Nereden geldiği ve nasıl başladığı meçhul bir kürk modası, istanbul'un hemen bütün kadın kesimlerine yayıldı. Bu moda,dedelerimizin ve ninelerimizim mahut kürkü çevirip sırta geçirmek ve kurt veya goril gibi, iri cüsseli bir hayvana benzemek tuhaflığından ibarettir. Bu moda o kadar yayılmış ki, şimdi kastor mantosu olmayan hanımın, hiç olmazsa kedi veya fare derisinden bir kürkü olması gerekiyor. Tırnaklarını uzatıp sivrilten ve vücudunu baştan başa tüylü göstermek isteyen kadın, belli ki bir hayvana benzemek için uğraşıyor.kadınlarda bu insan şeklinden uzaklaşma arzusunun sebepleri ne olsa gerek?"

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
128
Baskı Tarihi
2009
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Parıltı Yayınları
Editörü
Murat Kartal
"Ahmet Haşim'in ince, zarif, nükteli, sanatlı, işlenmiş, kadife gibi yumuşak ve açılmış çiçekler gibi olgun nesrini methetmek için ne söylense az gelir. Ekseriyetle pek zeki ve bazen de için için alaycı olan bu nesir hakikaten ne güzeldir! Ahmet Haşim bunlarla 'Bize Göre' hisler ve fikirler yazmıştır... Hatırlıyorum, Ahmet Haşim, İkdam'da bir 'Bize Göre' parçasının fikrinden ve kalbinden sızdıra sızdıra bütün yarım gününü geçirecek, akşama doğru bitirir ve imzalardı. En evvel, yazdıklarını birer birer herkese, İkdam'ın her yazarına ve her gelen misafirine okurdu.

Kedi

Sanki karınlarını tıkabasa dolduran erimiş bir ateşi gözlerinden yeşil bir şule halinde akıtan bu garip yaratıkların arasından geçtikçe insan mukaddes bir karanlığın mahremiyetini dağıtıyorum vehmiyle adeta günah işlemiş gibi korkuyor .Sanki yere yıkılmış bir sema parçası üzerinde yürüyorsunuz ve sanki bütün bu yanan esrarangiz kedi gözleri, bu semanın yere dökülmüş hiddetli,korkunç yıldızlarıdır.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
128
Baskı Tarihi
2009
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Parıltı Yayınları
Editörü
Murat Kartal
"Ahmet Haşim'in ince, zarif, nükteli, sanatlı, işlenmiş, kadife gibi yumuşak ve açılmış çiçekler gibi olgun nesrini methetmek için ne söylense az gelir. Ekseriyetle pek zeki ve bazen de için için alaycı olan bu nesir hakikaten ne güzeldir! Ahmet Haşim bunlarla 'Bize Göre' hisler ve fikirler yazmıştır... Hatırlıyorum, Ahmet Haşim, İkdam'da bir 'Bize Göre' parçasının fikrinden ve kalbinden sızdıra sızdıra bütün yarım gününü geçirecek, akşama doğru bitirir ve imzalardı. En evvel, yazdıklarını birer birer herkese, İkdam'ın her yazarına ve her gelen misafirine okurdu.

Deniz Kıyısında

Güneşin hararetinde kaçanlar,deniz sularının serinliğine sığınıyor.Deniz ,tehlikeli deniz uslu bir fil gibi hortumunu toplamış,toprağının çıplak çoçuklarını sırtında eğlendiriyor. kumsallardan birine gittim ve koskoca denizle insan zerrelerinin dostça oynaşmalarını ,neşe bulmadan seyrettim. Denizin çıplak insana bu zelilane boyun eğişi ne gülünçtü! Morfinle sinirleri uyuşturulmuş,uyuklayan ve çoluk çoçuğa gösterilen bir kafes arslanı kadar gülünç. Büyük kuvvetlerin itaat halinde görünüşü ruha ne ağır bir eza veriyor! ölgün yaz denizini seyrederken bu ezayı, ruhu pençeleyen bir kuvettle hissetim Denizin bu halsizliği karşısında şehrin beyaz etli,kendinden zayıflara gücü yeten insanı ne cesur ve ne küstahtı! Sarkık etli iri karınlı kadınlar,saçı dökülmüş erkeklerle bu dişsiz tırnaksız sular içinde boğuşuyor,takla atıyor,batıyor çıkıyor ve bir arslan leşiyle oynayan sineklerin neşesiyle zıplıyordu. muazzam tekneleri ,hafif oyuncaklar gibi sallayan deniz,hakiki çoçuklarına tunçtan daha sert kırmızı bir ruh yoğuran deniz,geniş kollarıyla kıtaları birbirinden ayıran deniz,bin bir türlü ejderlerin vatanı deniz ; kalabalık bir şehrin nevrastenik halkına tehlikesiz bir havuz vazifesini görmeye razı oluşu ne hazindi! Denizi sevenler rüzgar ve fırtına mevsiminin gelişine kadar sahillere hiç uğramamalıdırlar

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
420
Baskı Tarihi
2005
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Klasik
Mütercimi
Hasan Tuncay Başoğlu
Bosna'nın özgürlük mücadelesiyle özdeşleşen Aliya İzzetbegoviç, siyasi bir figür olmanın yanında aynı zamanda çok önemli bir düşünür de. Onun eylemci kişiliğinin yanı sıra kendisini ele veren bilge kişiliği, öncülük ettiği özgürlük mücadelesinin karakterini belirlemiştir. Bu kitap, Aliya İzzetbegoviç'in bilge kişiliğinin billurlaştırdığı düşünce yoğunluklu metinlerden oluşmaktadır. Kısa ancak yoğun ve çarpıcı notlarda kendisini ele veren fikri derinlik, onun tarih kurucu kişiliğinin entelektüel boyutu hakkında zengin ipuçları vermektedir.

Özgürlüğe Kaçışım (Zindandan Notlar)

Cüretkar bir binaya bak: Onu betonların veya içine yerleştirilmiş çeliğin birarada tuttuğu doğrudur; ama esas doğru olan, onu birarada tutan şeyin temel denge ve oranları içindeki düşünce olduğudur.

Türü
Gazete
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Korsan Partisi ve Türkiye

Bu devlet başından beri mi böyleydi yoksa yolun bir yerinde mi sapıttı tam bilmiyorum ama kadroları ve gittikçe sırıtan saçmalıklarıyla bu devlet topluma yük. Bir devletin en yüce mahkemesi olan Yargıtay’ın başsavcısının konuşmasını geçen gün dinledik. Başsavcı öyle bir konuşma yaptı ki mantığın, aklın, zekânın bizim devlet görevlileri için hiçbir önemi olmadığını gösterdi. “Laiklik konusunu gündemden düşürmek için ekonomik kalkınma öne çıkartılıyormuş,” söylediği bu. Ne laikliği biliyor, ne muhafazakârlığı biliyor, ne ekonomiyi biliyor, ne de hukuku biliyor. Zaten bildiğini iddia eden, bu sözleri savunan kimse de çıkmadı. İyi de, bu adam Yargıtay Başsavcısı. İnsanların hatta ülkenin kaderi hakkında kararlar veriyor. Parti kapatma davaları açıyor. Böyle biri o makama nasıl geldi? Nasıl bir devlet yapısı, nasıl bir devlet mekanizması bu düzeydeki birini o mevkilere çıkartır? Bu devlet, bu toplumun çok gerisinde. Ayağımıza takılı bir pranga gibi. Devletin gücünü, kendi mantıksızlığına alet eden bu görevliler yüzünden Türkiye her attığı adımda çelmeleniyor. Gelişmişlikle Türkiye arasında bu insanlar duruyor. Ve, biz hayatımızı anlamsız tartışmalarla geçiriyoruz. Bu devletle hiçbir şey yapamayız. Devlet görevlilerinin düzeyini yükseltmek, bilgiyi, mantığı, zekâyı devlet için de önemli hale getirmeliyiz. Devlet görevlilerinin “saçmalama” özgürlüğünü bu insanların elinden almalıyız. Devlet darmadağınık bizde. Genelkurmay Başkanı da, Poyrazköy’de bulunan silahların “orduya ait” olmadığını söylemişti. Dün Star gazetesi, bu silahların çoğunun orduya ait olduğunu belgeledi. Elindeki silahların envanterini bilmeyen, hangi silahların kaybolduğunu takip edemeyen bir ordu. Bu ordunun başındaki general de bize “terörle yaşamaya” alışmamız gerektiğini söyleyerek Kürt sorununun çözüm ihtimalinin olmadığını vurguluyor. Devletin zirvelerinde, sorunların çözümünü değil aksine iyice çoğalmasını isteyen insanlar dolaşıyor. Gelişmek, kalkınmak, toplumun mutluluğu, barış, zenginlik umurlarında değil. Halkı “köleleri” gibi görüyorlar ve bizim bu kanlı çıkmazın içinde debelenmemizi istiyorlar. Ya gerçeklerden ve hayattan tümüyle kopuklar... Ya da bu ülkeye tümden düşmanlar. Bilinçli bir “düşmanlık” beslediklerini sanmam, galiba hayatı hiç anlamıyorlar, çağı kavramıyorlar, gerçekleri görmüyorlar. Ülkeyi de gerçeklerden kopartmaya uğraşıyorlar. Onların yüzünden biz de “hayatın” ne olduğunu göremez hale geldik. Halbuki yeryüzünün başka yerlerinde “başka” bir hayat yaşanıyor. İsveç’te yeni bir parti kuruldu. Korsan Partisi. Ve, bu parti Avrupa Parlamentosu’na üye soktu seçimlerde. Partinin programı ve amacı ne biliyor musunuz? İnternet özgürlüğünü ve internetteki bilgilerin, müziklerin, görüntülerin serbest paylaşımını sağlamak. Artık dünya siyasetinin konuları değişiyor. İnternet amaçlı partiler kuruluyor, bu partiler taraftar buluyor, seçimlere katılıyor, kazanıyor. Başka bir hayatın partileri bunlar. Biz ise hâlâ “laikliği”, Kürt sorununu, ekonomik kalkınmanın tehlikelerini, topraktan çıkan silahların sahibini tartışıyoruz. Ormanda unutulmuş “kurt çocuk” gibiyiz. Birtakım tuhaf sesler çıkartıyoruz. Ne söylediğimizi, ne dediğimizi, ne istediğimizi kimse anlamıyor. Böyle bir devletle ve böyle devlet görevlileriyle bizi anlamaları da mümkün değil. Hapishanede işkenceyle adam öldürüp sonra diğer mahkûmlara “sizin de sonunuz onlar gibi olur” diyen müdürler de, insanları enselerinden vuran subaylar da, daha sonra avukatlığa geçen ve “Kürtlerin ölmesini istemek fikir özgürlüğüdür” diyen eski yargıçlar da, ekonomik kalkınmayı laikliğin düşmanı sanan başsavcılar da, kendi silahlarının envanterini bilmeyen generaller de bu devletin içinde. Bu kadrolarla bu devlet çağa nasıl ayak uyduracak, değişimi nasıl algılayacak, Bilgi Çağı’nın ne anlama geldiğini, evrensel hukukun önemini, özgürlüğü nasıl anlayacak? Kendileri anlamadıkları gibi “anlayanları” da hain sanıyorlar. Bu devlet kendi kendini değiştiremez. Onu biz değiştireceğiz. Bunun ilk adımı da devlet görevlilerinin tuhaflığını görmemiz ve göstermemiz. Bıkmadan, usanmadan, buna karşı çıkmanın bile saçmalığın bir parçası olmak anlamına geldiğini bilmenin sıkıntısına kapılmadan, gerçekleri söyleyerek yapacağız bunu. Başka da bir çaresi yok gibi gözüküyor. 09.06.2009

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
391
Baskı Tarihi
2006
Yazılış Tarihi
1951
ISBN
978-975-437-057-7
Baskı Sayısı
16. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Peyami Safa, bu eserinde insanlığı materyalizmin kör çenberini kırmağa, kendini kaydettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır. Asrımızda insanın bütün problemleri bu noktada düğümlenmektedir. Ve Allah'ı bilmedikçe, insanlık buhrandan buhrana yuvarlanacak, huzur ve sükun bulamıyacaktır.

Gurur

En düşündüğümüz kelimeyi en az kullanmaya bizi mecbur eden gururumuzu aldatmak için,sevmek fiiline sözden başka ifade şekilleri ararız.

Kendini Devrimci Yetiştirmek

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
223
Baskı Tarihi
2007
ISBN
978-975-6004-38-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
Ankara
Yayın Evi
Fecr
Editörü
Doç.Dr.Hicabi Kırlangıç-Doç.Dr Derya Örs
Mütercimi
Doç.Dr. Ejder Okumuş
Orijinal Adı
Hudsazi İnkılabi
Tamamı 37 kitaptan müteşekkil Ali Şeriatî külliyatı’nın ikinci kitabı olarak yayımlanan bu eserin tercümesini değeri akademisyen Doç. Dr. Ejder OKUMUŞ yapmıştır. Kitap önsöz ve on bölümden oluşmaktadır.

Hür

"Hüsran ya da kurtuluş seçiminde bir insan. Hür ,bütün durumlarda hürdür.Başına bir zorluk,sıkıntı ve bela geldiğinde,yani zamanın balyozu ona bir darbe indirdiğinde,başını sabırlı bir örs yapar.Başına müsibetler isabet etse,boynuna esaret zincirleri vursalar ve kolaylıkların yerini zorluklar alsa; o yine kırılamaz,yenilemez ve yolundan döndürülemez.Bütün bu durumlar içerisinde de o,hürdür." İmam Sadık