tövbe

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
175
ISBN
6054056293
Baskı Sayısı
5. Baskı
Yayın Evi
Şule Yayınları
Bu kitap bence orijinal bir fikrin mahsülü. Yazar her harften -genellikle- bir kelime seçmiş, her kelimeye bir deneme yazmış. Ve bir kelimeyi aramış..

Tövbe

"Dönüş, tehiri terk etmektir" diyor onlardan biri. Bu tuhaf söz sahibiyle konuşma arzusu uyanıyor bende. Çekinerek yaklaşıyorum. -Adınız nedir? -Sehl b. Abdullah -Ne garip bir ad. Yabancısınız galiba. -Yabancı yada garip! -Tehiri terk etmek dediniz. -Evet. -Nasıl olacak bu? -Gecikmenin yolunu keserek. -Nereye gecikmenin? -Dönüşe! -Dönüşün anlamı ne? -Tövbe Bu söz üzerine koşuyorum kütüphaneye. Sözlüklerin bulunduğu rafları karıştırırken bir el omzuma dokunuyor. Kütüphane memuru olamaz bu! Bir minyatür kitabından dırlamış, başında sarık, sırtında cüppe. -Ne arıyordun. -Bir kelime... -Nedir o kelime? -Tövbe. -Tövbe dönüş demektir evlat. "Tâbe" fiilinden gelir."Tevbe yâ Rabbi hata Râhına gittiklerime/ Bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime." -Şair misiniz? -Evet. -Adınız ne? -Gaib! Ben de "Mağlup" demek geliyor içimden.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
Neden Altını Çizdim?
Bu tür hadiseler her zaman etkiliyor beni...

Sarhoşun Tövbesi

Dedem mezarlığa girer, okuyarak boydan boya geçerdi. Birisi, "Yahu deden ölülerle ahbap mıdır, nedir! Geçen gece baktım mezarlıktan çıkıyordu." demişti. Dolav mahallesinde "Kişiler" diye anılan, bir kasap ailesi vardı. Bunlardan "Kara Mehmed" diye, Allah rahmet eylesin, vurduğu vurduk, kırdığı kırdık belâlı bir adam vardı. Bu, Kara Mehmed anlatmıştı: Gece, meyhaneden çıktım, evime gidiyorum. Kabristanın içinden geçerken, bana doğru bir karaltı yürüdü. Acaba bir düşmanım mı, diye kendime geldim. O sırada uzaktan selâm verip yanıma yanaştı. Hacı Veyis Efendi imiş. "Oğlum, dedi; bugün Mevlevi Şeyhi Mesnevîhan, Sultan Selim Camii hatibi Sıdkı Dede vefat etti. Rahatsızdım, cenazesine gelemedim. Gel, seninle onu ziyaret edelim..." Beni peşine taktı, götürdü. Kabrin yanına oturdu, dua etti. Sonra: "Oğlum bir de filân hoca var, filân var, filân var... Gelmişken onları da ziyaret edelim." dedi; onları da dolaştık... Eve döndüğümde, sarhoşluğum geçmişti. Hanımı uyandırdım. "Hanım, kalk bana bir su ısıt" dedim. Boy abdesti aldım. Uyuyamadım. Dedeniz gözümün önünde... kalktım camiine gittim. Camide baktım, namazdan önce vaaz ediyor. Ben günahkâr insanım; şöyle arkaya bir yere oturayım dedim. Beni gördü, "Yakına gel oğlum, yakına gel!" diye çağırdı. Namazdan sonra, "Oğlum, gece ben sana çok dua ettim." dedi. Elini öptüm. Kendisine, "Hocam benim ömrüm gafletle geçti. Ben çok günah işledim. Bana dua edin." deyince, "Oğlum hepimiz geçmiş günahlarımıza tövbe edeceğiz. Bizim dinimiz öyle güzel bir din ki, tövbe eden, günahsız bir kimse gibi olur. Yeter ki, bundan sonra sebat et oğlum." Diye cevap verdi. Ondan sonra namazı bırakmadım. Dedenin arkasında namaz kılmaya gayret ettim. Onun kerametleri çoktur. Birisi de işte benim halimdir. Aman dedenizin hatırını kırmayın.