Hikayeler

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
364
Baskı Tarihi
Kasım 1999
Baskı Sayısı
4
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergâh

Kaynaktan Diğer Alıntılar

Başlık Altı Çizili Satır Sayfa Artan sıralama
Zaman... İstediğimiz anda, hatta değil kendimizin, başkalarının, bizden çok evvelkilerin yaşadıkları zamanı bile kendimizde hazır bulduktan sonra, geçici bir zamanı kabul etmek adeta gülünç oluyor. 285
Gerçek sevilen... Düşüncesine devam etti: "O halde niçin bu noktadan hareket etmemeli; mesela sevilen ayrılığına en az tahammül edilendir; yahut gerçekten sevilen bizim kainatla birleşme noktamız oluyor demeli!..." 283
Aklın serhaddi Uzun zaman bir uçurum kenarında en tehlikeli adımlarla yürümüş bir adam gibi başı dönüyordu. Hiçbir zaman aklın serhaddi dediğimiz bıçak sırtında bu kadar uzun uzadıya dolaşmamıştı. 171
Sarahât Gece yarısı zindanında uyanan mahpus, yatağında terleyen ümitsiz hasta, bir zillet tufanında kendisini her an boğulmuş sanan biçâre, velhasıl her cinsten muztarip, sabah güneşini bir şifa gibi bekler. 171
Hasta yatağı Yatak oldukça geniş...Ben bir kenarında uzanıyorum,o bir kenarına...O, yani hastalığım.Bundan evvel de geniş yataklarda yattım; yanımda yine yatak arkadaşlarım vardı;ümitlerim, hülyalarım, vehimlerim, 96
Deprem Toprağın sarsıntısı denizin fırtınasına benzemiyor,büsbütün ayrı bir şey; denizde her zaman müteyakkız bulunuyoruz;deniz,biliyoruz ki insanoğlu için güvenilecek bir unsur değildir.Onu başından düşman aldığımız için su bizde mukavemet , müdafa ve zafer sevkitabii ihtiyaçlarını uyandırıyor... Halbuki toprak böyle değil;o insanlığın en güvendiği unsurdur.Saadetini ,refahını , emniyetini ona bağlamıştır.Onun her zaman itiaatli, müşfik veyahut hiç olmazsa lakayt ve sakin görmeğe alışmışızdır.Toprağın sarsılması işte bu emniyetin yıkılmasıdır ve bir dost tarafından hançerlenmeğe benzer vahim bir hali vardır. Onun için denizden gelen tehlike karşısında atik ve cesaretli kesilen insan, topraktan gelen tehlike karşısında maneviyatını kaybetmiş bir sürü şekline giriyor. 85
Kabus gibi bir hayat Hayatımın üzerinde düşünmeğe başlamıştım. Bütün iradem,bütün gayretim bir daha o eski sukuneti bana iade ettiremedi.Gündelik hayatımla arama,yaşanmamış rüyaların azabı girmişti.Hayat oyunun en büyük ciddiyetle oynamaya hazırlandığım bir anda geçmiş yıllar ,karşıma dikiliyor ve benden hesabını soruyordu.O günden sonra artık bir an bile yalnız değildim;soframda,yatağımda,çalışma masamda bir misafir,dişleri hiddet ve kinden kısık,gözlerinde boşa gitmiş bir ömrün bütün bıkkınlığı toplanan bir zavallı vardı ve bana pişmanlığın şuuruyla kısılmış sesi durmadan fısıldıyordu: 79
İnsanın yüzündeki mana Bir insan yüzünün en manalı bir alem olduğunu, ben o geceye kadar anlayamamıştım. Hayat dediğimiz o girift oyunun, aktörlerini bu kadar kuvvetle benimseyeceğini,onların her hal ve tavrına kendi akışının damgasını bu kadar kuvvetle vuracağını hiç düşünmemiştim. Yüz buruşuğunun, göz altındaki herhangi bir çizginin, dudak kenarındaki bir kıvrımın, ne bileyim, konuşmadan evvelki bir saniyelik tereddüdün, küçük bir el işaretinin manasız ve ehemmiyetsiz bir bakışın, bir gülüşün, bir omuz düşüklüğünün bütün bir ömrü en ince, en karışık, en nufüz edilmez taraflarından anlatacak birer emare birer işaret olduğunu hiç düşündünüz mü? 78
Suyumdan içmeyin Birdenbire kulağına açık kalmış bir musluk sesi ,bir su şarıltısı geldi.İlerledi,bir kapıyı açtı;bir başka odaya girdi.Hiçbir yere bakmadan ortadaki masanın üstünde kenarları buğulanmış sürahiye doğru 48
Manzara Tepeden beraberce denize baktılar. Manzara her an uçmaya hazır büyük, renkli bir kuşa benziyordu. 48