Mehmet Akif

Türü
Şiir
Sayfa Sayısı
528
Baskı Tarihi
şubat 2008
ISBN
978-975-01295-2-0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara
Yayın Evi
Yarımelma

İsdibdâd

O birkaç hayme halkından cihangîrâne bir devlet Çıkarmış, bir zaman dünyâyı lerzân eylemiş millet; Zaman gelsin de görsün böyle dünyâlar kadar zillet, Otuz üç yıl devâm etsin, başından gitmesin nekbet... Bu bir ibrettir ammâ olmıyaydık böyle biz ibret! Semâ peymâ iken râyâtımız tuttun zelîl ettin; Mefâhir bekleyen âbâdan evlâdı hacîl ettin; Ne âlî kavm idik; hayfâ ki sen geldin sefil ettin; Bütün ümmîd-i istikbâli artık müstahîl ettin; Rezîl olduk... Sen ey kâbûs-i hûnî, sen rezîl ettin! Hamiyyet gamz eden bir pâk alın her kimde gördünse, "Bu bir cânî!" dedin sürdün, ya mahkûm eyledin hapse. Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdâna, her hisse. Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye´se... Ne mel´unsun ki rahmetler okuttun rûh-i İblîs´e!

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
406
Baskı Tarihi
Haziran 2007
ISBN
9944-125-12-1
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
Gaziemir / İzmir
Yayın Evi
Kaynak Yayınları
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

Akif

Ya, Çanakkale'deki, Bir hilâl uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor! Bu nasıl söylenir? Bu ne demek yahu? Bu ilham... İnsanı vecde getirir, deli divane eder. Ben, yıkarca bunun tesiri altında kaldım... Mustafa Sabri Efendi böyle söyleyince, sordum: "Efendim, bunları Akif Bey'e de söylediniz mi?" "Aaa, kaç kere! Mütevazı insan. Ben şiirlerini medhederken, utanır, terler, mendiliyle alnını silerdi..."

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
330
Baskı Tarihi
2002
ISBN
9757012254
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
YGS
Yalçın Küçük'le Şebeke Adlı Kitabı ve Edebiyat Üzerine Söyleşi... (Ahmet Yıldız) (Edebiyat ve Eleştiri, Ocak/Şubat 2002, sayı: 59) Ahmet Yıldız : Edebiyata ilginiz nereden geliyor? Bir iktisatçı ve bilim adamı olmanıza karşın sezgilerinizin bilgiden önce geldiğine inandığınızdan mı? Türk-İslam “taarruzu”na karşı saldırı için mi? Ayrıntı merakınızdan mı? Yoksa toplumsal değişme ve patlama önce edebiyatta sanatta başlar yargısından mı? Yalçın Küçük : Doğrusu sorularınızdan beni en çok yadırgatan bu soru oldu. Çünkü böyle bir soru ile karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim. Neden?

Doğucular, Batıcılar..

Profesör Küçükömer’in nazarîyelerini anlatmayı bir özetle bitirmenin verimli olacağına inanıyorum; en iyisi Hoca’nın özetidir. İdris Hoca “Yukarıdaki Tablo” diyor ve “sınıf meselelerinin neden ortaya çıkmadığının anahtarını da vermektedir” yollu açıklamada bulunuyor. Devamı var: “Batıcı-laik bürokrat, batılaşma ile devleti kurtarmak isterken , yeterli derecede üretim güçleri yaratamadığından, tarihi büyük halk cephesiyle ters düşmektedir. Böylece iki cephe arasındaki mücadele kızışınca, laik batıcılar ile dindar doğucular arasında bir mücadeleye gelip dayanmaktadır. Bürokrat (sivil, subay) laik, güya ilerici sayılacak, emperyalist kıskacı içinde bürokrat oyunlarıyla içine kapanan İslamcı-doğucu kamp ise, gerici(mürteci) sayılacaktı!..” İdris Küçükömer, sivil-asker laik bürokratın,ilerici ve İslamcı-doğucu’nun da gerici kabul edilmesini reddetmektedir. Bunu temelli bir negasyon olarak anlıyoruz. Mantığını da bulabiliyoruz, “hem bürokratlar iktidar olarak artık üründen önemli bir pay almakta”, buna “sömürüyor” da diyebiliriz ve “hem de emperyalizm, çağına göre değişik usullerle ülkeyi yarı sömürge haline getirmektedir”, kuşkusuz, sorumlu bürokratlardır. Öyleyse, Küçükömer’e göre, bunlara “ilerici” veya “solcu” demek, kesinlikle yanlış sayılmalıdır. Öte yandan, bu batıcı-solcu bürokratlar, son derece tutarsız da oluyorlar, işin bu yanını, Küçükömer şöyle analiz etmektedir: “Sait Halim Paşa, Mehmet Akif gibi İslamcılar, kendilerine ilerici denen batılılaşma yolunu seçenlere (Tanzimatçılara, Yeni Osmanlılara ya da Jön Türklere, CHP’ye vesaireye) daha tutarlı görünüyorlar. Ve bu bakımdan saygıdeğerdirler.” Herhalde bu saygıya değmez olanlar zincirine, CHP, Cumhuriyet’in kurucusu sıfatı nedeniyle girmektedir.