Ekmek Ağacı II

Yoksullardan böyle tuhaf bir alayla bahsetmesine rağmen, pencereden endişeyle ekmekleri ve ekmekleri alanları izlemesine bir türlü anlam veremediği için bir gün asabı bozuk yüzüne aldırmadan sormuştu Setanik. "Zeynab hanım, niye ekmekleri insanlara doğrudan vermiyorsunuz?" Saçları kadar korkunç kaşlarının altından bakıp, "Onlara dokunmak istemiyorum" diye tıslamıştı. Vakit geceyarısını geçtikten sonra, Zeynab hanım elinde bir şişe vişne likörüyle Setanik'in kapsının önünde belirmiş ve "Konuşmak zorundayız." demişti. "Batı'da yoksullar zenginlerden nefret edebilir. Ama Doğu'da yoksullar kendilerini zenginlerin küçük kardeşi zannederler. Öfkelenseler bile söylemezler. Yoksullar Batı'da söyler, Doğu'da kendi kendilerine söylenirler." "Ben, benden nefret hakkı olmayanın minnetini istemiyorum. Herkesi onurlu bir yoksullukta eşitleme hayalimizden geriye bu kaldı. Bu zavallığımızdan tiksiniyorum. O yüzden dokunmak istemiyorum onlara. Bir kez dokundum ve pişmanım. Kedi evimle onlarınki arasında melez bir hayat kurmuştum. 90'lardaydı. Sovyetler yıkılmıştı ve dünyayı kurtaramayacağım için Aşrafıyya Mahallesinin yoksullarını kurtarıyordum. Değiştirmeyi başaramadıkları dünyaya küsmeyi hakları sayan arkadaşlarımı da örgütlüyordum bazen. Yeni yoksulları beğenmiyorlardı. Oysa eskisi gibi olmayan bizdik, bunu anlatamayacağım için sadece paralarını alıyordum. Birinin çocuğu için burs parası, ötekinin hastası için doktor parası, berikinin sakat kardeşi için tekerlekli sandalye parası... Sonra bir gün dünya için tek çözüm olduğuna inanmaya başladığım bu iyilik makinesine yoksul bir kadın çomak soktu."
Ece Temelkuran - Muz Sesleri - Sayfa 186

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!