Hürriyet

Fakir düşmüş bir ailede doğdum. Buna rağmen çoçukluğum epeyce mesut geçti. Fakirlik, içimizde etrafımızda ahenk bulmak şartıyla -ve şüphesisiz muayyen derecesinde-zannedildiği kadar korkunç ve tahammülsüz bir şey değildir. Onunda kendine göre imtiyazları vardır. Benim çoçukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti. Bu kelimeyi bugün sadece siyasi manasında kullanıyoruz. Ne yazık! Onu politikaya mahsus birşey addedenler korkarım ki, hiç bir zaman manasını anlamayacaklardır. Politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısıdır. Meğer ki dünyanın en kıt nimeti olsun; ve bir tek insan onunla şöyle iyice karnını doyurmak istedi mi etrafındakiler mutlak suretle aç kalsınlar. Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden , davul zurna, sokaklara fırladık. Nereden gelir ? Nasıl birdenbire gider? Veren mi tekrar elimizden alır ? Yoksa biz mi birdenbire bıkar, 'Buyrunuz efendim bendeniz artık hevesimi aldım. Sizin olsun belki bir işinize yarar!' diye hediye mi ederiz ? Yoksa masallarda, duvar diplerinde birdenbire parlayan, fakat yanına yaklaşıp avuçlayınca gene birdenbire kömür veya toprak yığını haline giren o büyülü hazinelere mi benzer ? Bir türlü anlayamadım. Nihayaet şu kanaata vardım ki, ona hiç kimsenin ihtiyacı yoktur. Hürriyet aşkı, -haydi Halit Ayarcı'nın sevdiği kelime ile söyleyeyim, nasıl olsa beni artık ayıplayamaz, kendine ait bir lugatı kullandığım için benimle alay edemez!- bir nevi snobizmden başka birşey değilidr. Hakikaten muhtaç olsaydık, hakikaten sevseydik, o sık sık gelişlerinden birinde adamakıllı yakalar,bir daha gözümüzün önünden ,dizimizin dibinden ayırmazdık. Ne gezer? daha geldiğinin ertesi günü ortada yoktur. Ve işin garibi bizde yokluğuna pek çabuk alışıyoruz. Kıraat kitaplarında birkaç manzume, resmi yazılarda adının anılması kafi geliyor.
Ahmet Hamdi Tanpınar - Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Sayfa 21

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
358
Baskı Tarihi
Nisan 2001
Yazılış Tarihi
1954
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Yapı Kredi
Editörü
Turan Alptekin