İçimizde hala erkek kaldıysa

bu körler topluluğu neyse o olduğundan, her zaman ne olması gerekiyorsa o oldu, erkeklerden biri,

- Bildiğim tek şey, şefleri öldürülmüş olmasaydı bizim şu anda böyle bir zorluk içinde bulunmayacağımız, kadınlar ayda iki kez oraya gidip doğanın kendilerine verdiğini onlara verselerdi kıyamet mi kopardı, kendi kendime bunu soruyorum, dedi.

Kimi bu anımsatmayı hoş buldu, kimi dudaklarının ucundaki gülümsemeyi gizledi, protesto etmek için yükselen bir sesi de adamın midesinden gelen gurultular bastırdı, adam işin can alıcı noktasına gelerek,

- Bunu kimin yaptığını bilmeyi çok isterdim, dedi. Orada bulunan kadınlar kendilerinin yapmadığına yemin ettiler,

- Adaleti yerine getirmek için o kişiyi bizim cezalandırmamız gerekir,

- İyi ama önce kim olduğunu bilmek gerekir, O adamlara, Alın işte aradığınız kişi burada, haydi şimdi yiyecek verin bize, diyebilirdik,

- İyi de önce kim olduğunu bilmek gerekiyor.

Doktorun kansı başını önüne eğip düşündü, Hakkı var, burada birisi açlıktan ölecek olursa bu benim suçum olacak, ama sonra içinden yükselen öfkeye kulak vererek,

- Benim suçumun onlannkini ödemesi için önce onlann ölmesi gerekir, dedi kendi kendine. Sonra gözlerini kaldırarak düşündü, Onu öldüren kişinin ben olduğumu şimdi söylesem, kesin olarak ölüme gönderdiklerini bile bile beni onlara teslim ederler mi acaba. Açlığın etkisiyle ya da bu düşünce bir uçurum gibi başını döndürüp onu kendisine çektiğinden olacak, bir sersemlik dalgası kafasının içini silip süpürdü, bedeni öne eğildi, ağzı konuşmak için açıldı ama aynı anda biri kolunu tutup sıktı, gözü siyah bantlı yaşlı adamdı bu,

- Kendini ele verecek olanı kendi ellerimle öldürürdüm, dedi,

- Neden?, diye sordular hep birlikte,

- Çünkü cehennem içinde cehenneme çevirdiğimiz bu yerde utanç sözcüğünün hala bir anlamı kaldıysa bu, o sırtlanı gidip kendi ininde öldürmeyi göze alabilmiş olan o yürekli kişi sayesinde oldu,

- Buna bir diyeceğim yok ama tabaklanmızı da utanç sözcüğüyle dolduramayız,

- Kim olursan ol, sen haklısın, kursaklannı yeterince utanma duygusu ta­şımadıkları için doldurabilen insanlar şimdiye kadar her zaman çıkmıştır, ama bizlerin, şu ana kadar hak etmedi­ ğimiz o son onurdan başka elimizde hiçbir şey kalmamış olan bizlerin, işte hakkımız olan o onuru kurtarmak için hala savaşabileceğimizi kanıtlamamız gerekir,

- Ne demek istiyorsun,

- Kadınlarımızı gönderip taşra pezevenkleri gibi onların sırtından karınlarımızı doyurmakla işe baş layan bizlerin, oraya artık erkekleri gördermemizin zamanı geldi, demek istiyorum, tabii içimizde hala erkek kaldıysa

Jose Saramago - Körlük - Sayfa 217

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
339
Baskı Tarihi
1999
Yazılış Tarihi
1995
ISBN
978-975-510-928-2
Baskı Sayısı
11. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Aykut Derman
Orijinal Adı
Ensaio Sobre a Cegueira
Körlük, 1998 yılı 'Nobel Edebiyat Ödülü' sahibi Portekizli yazar Jose Saramago'nun son yıllarda yazdığı en etkileyici kitap. Araba kullanmakta olan bir adam, yeşil ışığın yanmasını beklerken ansızın körleşir. Körlüğü, başvurduğu doktora da bulaşır. Bu körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır; öldürücü olmasa da tüm ahlaki değerleri yok etmeyi başarır. Toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. Ayakta kalabilenler ancak güçlü olanlardır. Koca kentte körlükten kurtulan tek kişi, göz doktorunun karısıdır.