Neden Altını Çizdim?
Sarsıcı bir rüya...
Babamdan bahsederken, dersini hazırlamadığı için amcamdan azar işiten Cemil Efendi'nin de zikri geçmişti. Bu Cemil Hoca'mın ders arkadaşı, dedemden, amcamdan ve akranı olmakla beraber bilhassa babamdan fıkıh okuyan bir de İpekli Hacı Mehmed Efendi vardı. Cemil Hoca birkaç defa hacca gelmişti; görüşmüştük. Bir keresinde İpek Hoca da gelmiş, üçümüz Medine'de birleşmiştik. Hacdan sonra bir gün kahvaltı yapıyorduk. İpek Hoca dedi ki:
Bazı rüyalar vardır. Ömür boyu insana tesir eder. Benim de müstesna rüyalarım vardır. Bana daima mürşidlik etmişlerdir. Bu sene Mina'da, o rüyalardan birisini daha gördüm. Mina'da iknci gece idi. Bayramın ikinci akşamı... O gece rüyamda kıyamet kopmuş. Ayet ve hadislerde görüp okuduğumuz Mahşer Meydanı, bütün azametiyle, heybetiyle, celâl ve dehşetiyle tecelli etaıiş. Bin ayak, bir ayak üzerinde.... Çekilen sıkıntıya, ızdıraba, feryâd ü figâna pâyan yok. Tarif edilmez bir silonu içindeyim. Bütün insanlar da öyle. Tanıdığım kimse yok. İnsanlar yığılmış...
Ciheti malum olmayan bir yerden, bir ses geldi: "Ahir zaman peygamberi Muhammed Mustafa'nın havz-ı kevserine gidin!" Millet susuzluktan yanıyor... Bu nida gelince, o kalabalıktan bir grup kendiliğinden ayrıldı. Sanki gizli bir el onları seçiyor gibi... Diğerleri orta yerde, telâş, heyecan ve ızdırap içinde kaldı. Bunlar kendiliğinden bir kafile oldular. Muazzam bir kervan hâlinde yola çıkıldı.
Ufukta, engin bir deniz görünüyor. Bu denizin mavi gümüş rengindeki ufku, avizeler, kristal lâmbalar, yıldızlar yanıyor gibi pırıltılar saçıyor. Deniz, kristal gibi, billur gibi parlak şeffaf...
Meğer Peygamber-i Zîşân'ın havz-ı kevseri oymuş.
Ben de o kafilenin arasındayım. Fakat nasıl yanaşacağım, nasıl içeceğim telâşı içindeyim. Yaklaştım, baktım: Peygamber-i Zîşan, gelenlere taslarla su veriyor. Nasıl ulaştırıyor, bu kadar suyu, bütün insanlara! Bütün insanlar su içiyor. Melekler de yardım ediyorlar. Kalabalık içinde sıramı bekliyorum. Bana da sıra
gelecek... O sıra dedeniz geliverdi... Peygamber-i Zîşan, tası bıraktı, avucuyla verdi, dedenize suyu...
Uyandım. Uzun zaman kendime gelemedim. Uzun zaman kendime gelemedim...
İpek Hoca, ikinci bayram gecesi Mina'da gördüğü rüyayı, işte böyle anlatmıştı.
Rüyalar, hakikaten, insanın hayatına hedef ve istikamet verici müjdeler ve tesirler taşıyabiliyor.
Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar-1 -
Sayfa 194
-
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN
Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228
Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.