Ümmetteki siyasi temelli bölünmelerin genellikle Emevî iktidarı karşısında yer alacak şekilde gerçekleşmesi, Emevî sultanlarını belirli oranda tedirginliğe iter. Şia, halifelik hakkının Hz. Ali ve soyuna ait olduğunu iddia ederek Emevî muhalifliğini sürdürürken, Kaderiyye, kişinin yaptıklarından sorumlu olacağını, bu nedenle Emevî Sultanlarının, yaptıkları yanlışlardan sorumlu olduklarını belirterek Emevî muhalifliğini itikadi alana taşımaları, Haricîlerin ise aynı şekilde itikadî ve siyasi alanda Emevîlere muhalif durumda olmaları, Emevî yöneticilerine korkulu rüyalar gördürür.
Ümmetin Şia, Haricî, Kaderiyye, Cebriyye vs. isimler altında parçalanıp, her grubun sadece kendisini Müslüman (veya daha müslüman) kabul etmesi diğer bazı çevreleri de rahatsız eder ve bunlar Emevî yöneticilerinden yana destek verip, bu muhalifleri susturmanın yollarını ararlar.
Bu grupta olanlar, Allah ve Resûlüne imânın, kişiyi müslüman yapacağı ve günahın helâl kabul edilmediği sürece kişinin imanına zarar vermeyeceğini, sadece günahkâr kılacağını belirtirler. Günah işleyenin ise, toplumsal yapı gereği cezalandırılacağı ve cezalandırılmış bir günahkarın önceki suçundan dolayı suçlanamayacağını, imanla ilgili konuların Allah’a havale edilmesi gerektiğini belirtir. Bu inanç ve düşünceler, çoktandır korkulu rüyalar gören emevî yöneticilerinin işine gelir. Kendilerini savunma imkânı bulmuş olurlar. Günahkâr olsalar, yanlış uygulamalara sahip olsalar bile Ümmetin meşru yöneticileri olduklarını, bu nedenle kendilerine isyanın meşru olmayacağım halk arasında yayarlar. Bunun sonucunda Emevî yöneticilerinin destek ve kontrolünde bir fırka oluşmakta gecikmez. Bu Mürice hareketidir.
Allah ve Resûlüne inandığını söylediği sürece ne yaparsa yapsın yöneticiye isyanın meşru olmayacağı inancı Mürcie fırkası aracılığıyla İslâm’ın esası gibi yaygınlaştırılır. Halk deyimiyle suya sabuna dokunmayan ve yöneticiler karşısında kitleleri pasifize eden bu hareket, Emevî Sultanlarının, muhaliflerine karşı çıkardıkları karşı hareket niteliği kazanır. Böylelikle, Resûlüllah (sav)’ın ifadesiyle “ısırıcı krallı”ğı, Hz. Ali’nin ifadesiyle “zorba krallığı”, Muaviye’nin kendi ifadesi ve kabulüyle müslümanlar arasında “ilk Kral”lığı kuran Emevîler tarafından, Mürcie hareketi desteklenip devam ettirilir. Hilâfetten saltanata dönüştürdükleri yönetim içerisindeki haksızlık ve zulümlerini bu hareketle meşrulaştırmaya veya gizlemeye çalışırlar. Bu fırkanın istenilen amacını gerçekleştirmesi açısından mutasavvıf İbn Arabi’nin, Hz. Hüseyin’i meşru yönetime isyan ettiği için suçlayıp onun ölümünü normal karşılamasını, buna karşılık Yezid b. Muaviye’yi müslümanlarınmeşru ve takva sahibi imamı olarak nitelemesini hatırlayabiliriz.
Vahiyden Kültüre -
Sayfa 101
-
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
416
Baskı Tarihi
Nisan 2013
ISBN
978-975-352-011-9
Baskı Sayısı
9. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Allah (c.c), kendi yolunun küllenmiş işaretlerini hatırlatmak için zaman zaman peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler, mesajlarını yaymaya çalışırken hem kendilerini engellemek isteyenlerin, hem de taraftarlarının zulümlerine maruz kalmışlardır.
Bu taraftarlardan bir kısmı peygamberin getirdiği sahih inancı olduğu gibi yaşamaya çalışırken, bir diğer kısmı kitabı tahrif etmek, bidat ve hurafelere tâbi olmak ve peygamberlerini adeta ilahlaştırmak gibi durumlara düşmüşlerdir.