Patron, işçilerle arasında geçen tatsız bir olay yüzünden bu yıl işine son vermiş, o da işsiz, yersiz yurtsuz kalnnca kentte başıboş dolaşmaya, elindeki son birkaç rublesiyle, içmeye baslamis. Meyhanede, kendisi gibi işinden atılmış, ayyaş bir çilingirle tanışmış, bir gece sarhoşken asma kilidi kırıp, ellerine ilk geçen şeyi çalmışlar. Yakayı ele vermişler tabiî. Suçlarını itiraf etmişler. Ceza evine koymuşlar onları, duruşma gününü beklerken ölmüs çilingir. Simdi de çocugu, toplumdan uzaklastirilmasi gereken tehlikeli bir yaratik
gibi yargiliyorlardi.
Nehlüdof çevresinde olup bitenleri izlerken düsünüyordu: «Dünkü sanik gibi tehlikeli... Onlar tehlikeli de biz degil miyiz sanki?.. Rezil, yalanci, alçak bir insanim ben, hepimiz öyleyiz. Beni oldugum gibi taniyanlar, küçük görmedikleri gibi, sevip sayanlar da benim gibi degil midirler? Bu çocuk toplum için su salonda bulunan insanlarin en zararlisi olsa bile, söyle bir düsünecek olsak, düstügü durumda elinden baska ne gelirdi zavallinin, ne yapabilirdi?
Bu çocugun hiç de öyle tehlikeli bir suçlu olmadigi, —herkes farkinda bunun— kisiyi suç islemeye iten kosullarin içine düstügü için suçlu oldugu apaçik ortada aslinda. Sonra su da apaçik ortada:
Toplumumuzda bu çesit çocuklarin görülmesini istemiyorsak, böyle zavalli yaratiklari olusturan kosullari ortadan kaldirmaliyiz önce. Oysa biz ne yapiyoruz? Elimize rastlantiyla geçen böyle bir çocugu yakaliyor -yakalayamadigimiz böyle binlerce çocugun daha oldugunu bile bile- ceza evine tikiyoruz. Onun gibi zavalli, hayatta yolunu sasirmis bir sürü insanla bombos oturtuyoruz onu da, ya da sagliga zararli, anlamsiz isler yaptiriyoruz; sonra da en ahlâksiz, tehlikeli insanlarin arasina katip, devlet parasiyla Moskova'dan Irkuts iline yolluyoruz.
Bu çesit insanlarin ortaya çikmasina yardim eden kosullari yok etmeye çalisacak yerde, bos durmaktan, hiç bir sey yapmamaktan da öte, bu kosullarin dogdugu kuruluslari destekliyoruz. Bu kuruluslar bellidir:
Fabrikalar, atelyeler, meyhaneler, içkili yerler, genelevler. Bunlari ortadan kaldirmadigimiz gibi gerekli olduklarina inaniyor, daha iyi islemeleri için elimizden geleni yapiyoruz.
Böyle milyonlarca insan yetisiyor, sonra bunlarin bir tanesini yakaliyor; bir sey yaptigimizi, tehlikeyi uzaklastirdigimizi, onu Moskova'dan Irkuts iline sürmekle görevimizi tam olarak yerine getirdigimizi saniyoruz... (Nehlüdof, albayin yaninda, sandalyesinde oturuyor, savunma avukatini, savci yardimcisini,baskani dinler, onlarin kendine güven dolu tavirlarina bakarken büyük bir açiklikla düsünüyordu bunlari.
Bu kocaman salona, duvardaki portrelere, lâmbalara, koltuklara, resmî giysilere, kalin duvarlara, pencerelere bakti söyle bir: içinde bulundugu yapinin büyüklügünü, adlî örgütün çok daha büyük oldugunu; yalniz burada degil, bütün Rusya'da, bu, hiç kimseye bir yarari dokunmayan komedi için aylik alan memur, yazici, bekçi, hademe ordusunu düsündü). Bu göz boyama ne çok çaba gerektiriyor böyle...
Bu çabanin hiç degilse yüzde birini, huzurumuz için birer araç gibi gördügümüz, toplumdan atilmis su zavallilara yardim etmeye harcasaydik ne olurdu acaba? (Nehlüdof, çocugun ürkek, soluk yüzüne bakti).
Yoksullugun zorlamasiyla köyden kente gönderildiginde ona aciyan, yardim elini uzatan biri çiksaydi karsisina... kente geldikten sonra bile, on iki saat çalistiktan sonra gece fabrikadan çikip, kötü arkadaslariyla meyhaneye gittigi zamanlar ona, «Gitme öyle kötü yerlere Vanya,» diyecek birine rastlasaydi gitmezdi çocuk, serseri olmazdi, düsmezdi bu duruma...
Ama aciyan çikmadi ona; bitlenmesin diye saçlarini sifir numaraya vurdurtmus, ustalarin ayak islerine kosar, kentte küçük bir yabani hayvan gibi yasarken bir iyi yürekli insanla karsilasmadi; tam tersine, kente indikten sonra ustalarindan, arkadaslarindan hep ayni seyi isitti: Yaman delikanli olmak için iyi dolap çevirmesini bilmenin, çok içmenin, iyi küfür etmenin, iyi dogusmenin, rezalet çikarmanin gerektigini.
Agir çalisma kosullarinin hasta ettigi, bozdugu, sarhoslugun, ahlâksizligin, serserilige sürükledigi, sersemlestirdigi bu çocugu, issiz güçsüz sokaklarda dolasirken, akilsizligindan, bir ambara girdi, hiç kimsenin isine yaramayacak iki üç yolluk kilim asirdi diye bizler, bütün bu okumus, zengin, geleceklerine güvenle bakan insanlar yakalamisiz; onu bu duruma düsüren nedenleri ortadan kaldirmaya çalisacagimiza, bu çocugu cezalandirmakla her seyi düzeltmek istiyoruz.
Korkunç bir sey bu! Bu canavarlik midir yoksa aptallik mi, anlamak güç dogrusu. Sanirim ikisinin de en asirisi.»
Nehlüdof önünde konusulanlari duymuyordu artik, hep düsünüyordu. Bu gerçek onu bile dehsete düsürmüstü. Bunu simdiye kadar nasil sezinleyemedigine, baskalarinin bu gerçegi nasıl göremedigine sasiyordu.
Diriliş -
Sayfa 174
-
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
637
Baskı Tarihi
haziran 2009
ISBN
978-9944-88-666-6
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Ali Alkan İnal
Mütercimi
Ayşe Hacıhasanoğlu
Orijinal Adı
Воскресение
Diriliş büyük Rus yazar Lev Tolstoy tarafından, geçirdiği ruh ve inanç buhranın ortasındayken yazılır. Kurumsallaşmış "modern" kilisenin ikiyüzlülüğü ve gerçek Hıristiyan ruhundan uzaklaştığını düşünen yazar, bu fikirlerini romanın temelinin bir kısmını oluşturmak için kullanmıştır. Romanın temelinin diğer kısmını ise hayatının sonlarına doğru daha çok inanmaya ve savunmaya başladığı, insan yapımı yasaların asla hakkâni ve adîl olamayacağı fikri oluşturuyordu.