Rahmi düğümü çözmeye çabalarken, birden bire., babasını., daha doğrusu, baba susuzluğunu hatırlayıverdi:
Rıza Efendi, yalnız elden tutması ile değil, sevgisi ile de -bir ikinci ne kadar giderebilirse- gidermişti o susuzluğu. Rahmi bunu, ömrü oldukça minnetle, şükranla, gönül bağlılığı ile hatırlayacaktı. Kesindi bu. Ama baba'da sevgiden, yardımcı olmadan, desteklemeden başka bir şeyler de olmalıydı., vardı. Ve, Rahmi, bunu ilk defa sezinliyordu.
Ne idi o başka şeyler? Veya şey? Kenan Bey'in ağır basmasını sağlayan şey?
Zorluyordu kafasını. Kenan Bey'i çeşitli durumlarda, çeşitli ilişkilerde; duruşmalarda, sokakta, parkta, esnafla, Kaymakam Bey'le, belediye başkanıyla, esnafla, enişte ile., kendisi ile konuşur, sohbet eder, tartışırken canlandırdı:
Hafızayı., her şeyden önce, o dev yapı kaplıyordu., kuvvet!
Ama hepsi o kadar değildi; dürüstlük., iyilik., bilgi, akıl ve mantık üstünlüğü., bir kelime ile büyüklük!
Kuvvet ve büyüklük!
Ve bunların uyandırdığı, çekingenlik ile korku ve beğenme ile hayranlık arasında sallanan duygular!
Bulmuştu Rahmi: Baha'nın, bir ikinci tarafından dolduru-lamayacak boşluğu bu idi. Ve, bu dedirtivermişti Rahmi'ye; "Babam gibi severdim," sözünü.
Yağmur Beklerken -
Sayfa 170
-
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
227
Baskı Tarihi
Mayıs 2010
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminin ilk safhasını noktalayan Serbest Fırka denemesi... 1929 büyük ekonomik buhranı ve buna eşlik eden ağır kuraklık tehlikesi. Şeyh Sait ve ilk Dersim isyanları bastırılmış, Takrir-i Sükûn yasaları ile her tür muhalefet ezilmiş, dağıtılmış, “Atatürk devrimleri” yürürlüğe girmiştir. Yağmur Beklerken’de Tarık Buğra Serbest Fırka denemesi/girişimi ekseninde bütün bu gelişmelerin Anadolu taşrasındaki sonuç ve yansımalarını konu edinirken aslında on yıllık Cumhuriyet’in bir bilançosunu da yapmaktadır. 1946-50’de DP’yi zafere taşıyacak hareketin ipuçları, bu hareketin odağında yer alan sağ/muhafazakâr zihniyetin devlet, demokrasi, parti... kavramlarının sosyo-politiği, psikolojisi, Yağmur Beklerken’in o alabildiğine gerçekçi, canlı taşra tipleri ve diyalogları içerisine gayet ustaca serpiştirilmiştir. Bu haliyle bu kitap, sadece Serbest Fırka’nın kapatılması öncesi Türkiye taşrasının değil, darbeler öncesi Türkiye’nin sağ/muhafazakâr gözden görünümü olarak da okunabilir.