Per genus et differentiam specificae

Neden Altını Çizdim?
Tanım meselesi o kadar önemli ki! Medeniyetler tanımlar üzerine ve sistemler üzerine kuruluyor. Herşeyin yüzergezer olduğu, her nesnenin, her fikrin insan sayısınca tanımı olduğu yerde medeniyet olamaz!
Romalı hukukçular, kavramları birbirinden ayırmış, onları kendi sınırları içinde yerli yerine oturtmuşlardır. Romalı hukukçuların Antik Yunan Felsefesinden, özellikle de Aristoteles'ten yararlandıkları söylenebilir. Bilindiği gibi, Aristoteles, herhangi bir kavramın tanımlanmasına ilişkin bir ilke ortaya koyar: 'Per genus et differentiam specificae', eş deyişle, cins ve özgül fark. Bunu şöyle açıklamak mümkün: Örneğin, memeliler grubundan olan insanın, aynı cinsten olan balina ve maymuna bakıldığında farklı olduğu görülür. İnsan akıllıdır ve bu onun 'differentiam specificae'si (özgül fark'ı), 'genus'u (cins'i) ise memeli oluşudur. Romalı hukukçuların yaptıkları da budur. Mülkiyet, tasarruf, intifa hakları bir 'genus' içindeyken, 'differentiam specificae'yi belirtme yoluna gitmişlerdir. Geleneksel hukuk, bu bağlamda düşünüldüğünde, sadece bir 'genus' hukukudur. Dolayısıyla Romalı hukukçuların yaptığı, önemli bir devrimdir: Kavramlar arası farklılıkları ortaya koymak ve bu farklılıkları adlandırarak yeni kavramlar üretmek. Yapılan, 'genus' içinde ayrımlaştırma ve farklı durumların söz konusu olması halinde yeni kavramlar önerme ve son olarak da, tüm bunları sistemli bir hiyerarşi içerisinde kodifiye etmektir. Bu sistemde, hukukun en temelinden, "Hukuk nedir?" sorusundan başlayarak yukarıdan aşağıya doğru bir sistemleştirme söz konusu. Yöntem, en genel ve en soyuttan başlanıp, 'differentiam'ların belirlenmesi.
Hilmi Yavuz - Avrupa'nın Zihin Tarihi - Sayfa 120

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
192
Baskı Tarihi
Ocak 2013
ISBN
978-605-08-0273-3
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Timaş
Editörü
Sakine Korkmaz