Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
144
Baskı Tarihi
Şubat 2009
ISBN
978-975-263-924-9
Hayatın biricik anlamı olacak kadar derinden duyulan bir aşkın trajediye dönüştüğü bu romanda asıl sorgulanan, erdeme giden yolun zorluğudur. Erdeme giden yolda, insanın içinden hiç dinmeyen bir sızı gibi varlığını daima hissettiren yalnızlıklar, bekleyişler, ayrılıklardan doğan ve tahammülü trajediler doğuran çatışmalar yaşanacaktır.
André Gide, insanı düşünmeye ve kendi hayatını tartmaya iten bu romanıyla, aşk ve aşk yüzünden çekilen acıyı merkeze alarak, insan ruhunun en derinlerine inmeyi bir kez daha başarır.
Tercihlerini zor olandan yana kullananların yaşadığı iç fırtınaları gözler önüne seren, yazarın çarpıcı üslubuyla okuru silkeleyen Dar Kapı, unutulmayacak kitaplardan…
Sadece onun yaşattığı bu mutluluğu Sana borçlu olmamı sağla
Hissediyorum, üzüntümde öyle bir hissediyorum ki fedakarlığımı kalbime sindirememişim. Sadece onun yaşattığı bu mutluluğu Sana borçlu olmamı sağla.
Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
144
Baskı Tarihi
Şubat 2009
ISBN
978-975-263-924-9
Hayatın biricik anlamı olacak kadar derinden duyulan bir aşkın trajediye dönüştüğü bu romanda asıl sorgulanan, erdeme giden yolun zorluğudur. Erdeme giden yolda, insanın içinden hiç dinmeyen bir sızı gibi varlığını daima hissettiren yalnızlıklar, bekleyişler, ayrılıklardan doğan ve tahammülü trajediler doğuran çatışmalar yaşanacaktır.
André Gide, insanı düşünmeye ve kendi hayatını tartmaya iten bu romanıyla, aşk ve aşk yüzünden çekilen acıyı merkeze alarak, insan ruhunun en derinlerine inmeyi bir kez daha başarır.
Tercihlerini zor olandan yana kullananların yaşadığı iç fırtınaları gözler önüne seren, yazarın çarpıcı üslubuyla okuru silkeleyen Dar Kapı, unutulmayacak kitaplardan…
Mutluluk mu, yoksa mutluluğa giden yol mu??
Juliette mutlu, öyle söylüyor, öyle görünüyor, bundan şüphelenmeye hakkım yok, neden de yok... Şimdi onun yanındayken, bu tatminsizlik, bu rahatsızlık duygusu nereden geliyor? Belki bu kusursuz mutluluğun bu kadar pratik bir yolla bu kadar kolay elde edildiğini, ruhu sıkıp boğacak kadar kusursuz bir şekilde üstüne oturduğunu hissetmekten...
Şimdi kendi kendime istediğim şeyin mutluluk mu, yoksa daha çok mutluluğa giden yol mu olduğunu soruyorum. Oh Tanrım! Beni çok çabuk erişebileceğim bir mutluluktan koru! Mutluluğumu uzaklaştırmayı, sana kadar götürmeyi öğret.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
505
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2005
ISBN
9752892019
Baskı Sayısı
3. Baskı
Dünya Nöbeti romanı, Türk yazar Alev Alatlı'nın Gogol'un İzinde serisinin ikinci kitabıdır. Yazarın farklı anlatım akışı nedeniyle, zaman zaman ilk kitabın öncesi zaman ve mekanlarda geçenleri zaman zamansa sonrasında geçenleri anlatır. Yazar serinin bu romanında, kurgusal açıdan baş kadın kahramanın Rusya'daki deneyimlerine devam ederken Rusya'nın düşünsel, tarihi ve kültürel bir analizini yapar ve Rusya üzerinden genel bir modernite eleştirisini ortaya koymaya devam eder.
Eser 2005 yılında, Everest Yayınları tarafından yayımlanmıştır.
Neden Altını Çizdim?
Güzel mukayese...
Yeni dünya düzeninin gelişmişlik dogmaları
Teknik olarak Katoliklikte kurtuluş vaftiz ve yaklaşık 200 kilise dogmasına iman etmekle mümkündür. katoliklerinkilerin yerine yeni dünya düzeninin gelişmişlik dogmalarını koy, BM'nin kalkınma indekslerini koy, ruhunu kurtarırsın!
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
520
Baskı Tarihi
Haziran 2006
Yazılış Tarihi
2006
ISBN
975-293-478-1
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
İpek Çalışlar’ın yazmış olduğu “Latife Hanım” kitabı Doğan Kitap’dan çıkmış ve 520 sayfa. Nurten Şerbetçi'nin Haksöz-Haber için yaptığı değerlendirme:
Cumhuriyet’in Elit Kadın Modeli
Yazan: Nurten ŞERBETÇİ
Yazı Kaynağı: Haksözhaber
Dil bilmek dediğin...
Latife, okumaya, yazmaya, şiire, edebiyata meraklıydı. Kocaman bir kütüphanesi vardı. Özellikle Alman yazarlarını çok seviyor, pek çoğunu ezbere okuyordu. Arapça, Farsça, Latince, ingilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Rumca'ya hâkimdi. Bildiği yabancı diller onun dünyaya daha çabuk açılmasını sağladı.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
142
Baskı Tarihi
2011
ISBN
6054322060
Basım Yeri
İstanbul
Var Eşref oğlu Rumî bil hakikat Vücûdu fâni etmektir adı aşk Varlığa gelen her âdemin kendini varlığa getirene ihtiyacı iki cihettendir;
ilki varlığa getirdiği için, ikincisi varlığını sürdürmesini sağladığı için. Evet, varlığa gelmenin bir sebebi olduğu gibi, var kalmanın, varlıklı olmanın da bir sebebi vardır. İki farklı sebepten değil, bir sebebin iki cihetinden söz ediyoruz aslında. Varolabilmemiz için muhtaç olduğumuza varlığımızı sürdürmek için de muhtaç olmaktan... Böylelikle varolanlarm tümü iki sıfatla muttasıf olmak zorunda: vücûd ve beka.
Demek ki aş k vücûdu baki kılmak için çırpınanların değil, vücûdu fâni kılmak için çabalayanların mesleği.
O halde Cenab-ı Aşk yâriniz ve yardımcınız olsun efendim!
Kendine kendinde yer açmalısın
......yapan eden ,yaptığı ettiği seyredilmeye değer olan hep dışarısıdır.Seyreden hep dışarısını seyreder. Göz hep başkalarını görür.Göz bir tek kendini göremez.Evet kendi dışında (var)olanları görür ve fakat kendini göremez. Modern insan kendisi dışında ne varsa onları düşünmek zorunda. Kendilik artık yasak bölgenin adı;yani üzerinde konuşulmayan. Kişi kendinden uzak düştüğünü farketmemeli, kendini hatırlamamalı ve asla kendini özlememeli. Fark etmek , hatırlamak ve özlemek, hepsi de yasak bölgenin ihlali anlamına geliyor modern dünyada. Kafka'ya sorulur:"Niçin üzülüyorsun ki?"Hiçbir eksiğin yok!" "Haklısın !" diye cevap verir,"Hiçbir eksiğim yok kendimden gayrı!"
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
520
Baskı Tarihi
Haziran 2006
Yazılış Tarihi
2006
ISBN
975-293-478-1
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
İpek Çalışlar’ın yazmış olduğu “Latife Hanım” kitabı Doğan Kitap’dan çıkmış ve 520 sayfa. Nurten Şerbetçi'nin Haksöz-Haber için yaptığı değerlendirme:
Cumhuriyet’in Elit Kadın Modeli
Yazan: Nurten ŞERBETÇİ
Yazı Kaynağı: Haksözhaber
İzmirli milyoner bir Türk tüccarın en büyük kızı
Latife'nin sanata, edebiyata ve müziğe özel bir yeteneği vardı. Büyükdedesi Salih Bey ona Londra'dan bir piyano getirtmişti. Ünlü Avusturyalı şair Rilke'nin yeğeni olan piyanist Anna Grosser-Rilke, ona üç sene piyano dersi verdi. Nie Venuehte Klaenge (Hiç Kaybolmayan Melodiler) adlı anı kitabında Latife'den de söz eder:
Tanıdığım Türk kadınları içinde en kayda değer olanı Latife Muammer'di. Onu ilk gördüğümde, 15 yaşındaydı. İzmirli milyoner bir Türk tüccarın en büyük kızıydı. İngiliz stilinde dekore edilmiş ve İngiliz stilinde bir yaşamın sürdüğü bir evde otururlardı. Bu şekilde, yabancı dilleri derinlemesine öğrenirlerdi. Her yıl birkaç ayı Londra veya Paris'te geçirirlerdi. Almanya'ya pek gitmedikleri halde Latife en baştan beri Alman diline, edebiyatına, sanatına ve özellikle de Alman müziğine olağanüstü bir ilgi duyuyordu. Çok güzel ve çok zeki gözleri, ifadeli bir ağzı vardı. Genç kız onunla tanıştığım andan itibaren beni fevkalade etkiledi. Annesi, hayatım boyunca tanıdığım en güzel Türk kadınlarından biriydi. Murillo'nun Madonna tablolarını andırıyordu. Latife annesine tercümanlık yapıyordu. Ziyaretlerinin amacı Latife'ye piyano dersi vermemi rica etmekti. Ben de Latife'den bana piyanoda bir şey çalmasını istedim. Ve Beethoven'in Ay Işığı Sonatı'nın nefis "Adaggio"sunu çalmaya başlayınca, şaşkınlığım büyüdü.
Çalışında bazı teknik yetersizlikler olsa da parçayı kavrayışı şaşırtıcı derecede iyiydi. Böylesine yetenekli bir öğrenciyle karşılaşmak beni çok mutlu etmişti. 1918 yılına kadar ona verdiğim piyano derslerinden büyük zevk aldım. Kusursuz bir Almanca konuşuyor, büyük Alman edebiyatçılarına karşı tutkulu bir hayranlık duyuyordu. Faust'un birinci bölümünü ezbere okuyabiliyordu. O benim için hep öğrencilerimin en yeteneklisi ve bütün varlığıyla en ilginci olarak kalacaktır.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
184
Baskı Tarihi
Kasım 2003
ISBN
975-8829-12-2
Baskı Sayısı
1. Baskı
Mütercimi
Osman Akınhay
Azizler ve Alimler, Edebiyat ve kültür kuramcısı Terry Eagleton'ın yazdığı tek romanıdır. Roman sıradışı bir hikâyeyi anlatmanın yanı sıra içerimleri itibariyle de felsefi bir nitelik taşımaktadır.İrlanda'nın batı kıyısında bir kulübede Ludwig Wittgenstein, Mikhail Bakhtin, İrlanda Kurtuluş Ordusu'nun lideri James Connolly ve bir roman kahramanı olan Leopold Bloom bir araya gelmişlerdir. Hikaye bu kişilerin ilişkileri ve devrim, iktidar, felsefe, yaşam üzerine konuşmalarıyla devam eder.Oldukca ironik ve bol küfürlü olan roman hem okur hem de elestirmenlerce ilgiyle karşılanmıştır. Bir yanda teorik kavramlar, bir yanda farklı kültürler, ve bir yandan da farklı şehirlerin üzerinden dolanır romanın atmosferi.Bu kitap, "oyuncul bir fikir romanı" olarak addedilmiştir.
Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Azizler_ve_Alimler_(roman)
Güzel tesbit!
Bütün etkili eylemler araya bir mesafe koyarak yapılır. Kayıtsızlıkla değil, yalnızca ironiyle.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
184
Baskı Tarihi
Kasım 2003
ISBN
975-8829-12-2
Baskı Sayısı
1. Baskı
Mütercimi
Osman Akınhay
Azizler ve Alimler, Edebiyat ve kültür kuramcısı Terry Eagleton'ın yazdığı tek romanıdır. Roman sıradışı bir hikâyeyi anlatmanın yanı sıra içerimleri itibariyle de felsefi bir nitelik taşımaktadır.İrlanda'nın batı kıyısında bir kulübede Ludwig Wittgenstein, Mikhail Bakhtin, İrlanda Kurtuluş Ordusu'nun lideri James Connolly ve bir roman kahramanı olan Leopold Bloom bir araya gelmişlerdir. Hikaye bu kişilerin ilişkileri ve devrim, iktidar, felsefe, yaşam üzerine konuşmalarıyla devam eder.Oldukca ironik ve bol küfürlü olan roman hem okur hem de elestirmenlerce ilgiyle karşılanmıştır. Bir yanda teorik kavramlar, bir yanda farklı kültürler, ve bir yandan da farklı şehirlerin üzerinden dolanır romanın atmosferi.Bu kitap, "oyuncul bir fikir romanı" olarak addedilmiştir.
Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Azizler_ve_Alimler_(roman)
İrlanda'nın İngiltere önündeki bu ahvali tanıdık geliyor!
Fatih olmanın güzelliği, kim olduğunuza kafa yormaya hiç ihtiyaç duymamanızda yatıyordu. Kafayı kendilerine takan İrlandalılar, narsizme gömülmüş, kendilerini kendi sırtlarında günlük bir yük gibi taşıyorlardı.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
431
Baskı Tarihi
2001
ISBN
975-316-952-3
Baskı Sayısı
1. Baskı
020'li yıllar. Postnişinde Yüce Pir'in oturduğu Yeni Dünya Düzeni tarikatı, iktidarını tüm hışmıyla güçlendirmeye devam etmektedir. Dünya halkları ya Kutsal Koalisyon'a biat edecekler ya da Sömürülmezler'in ve Lanetliler'in kaderlerini paylaşacak, yeryüzünden silineceklerdir. Rüya, gezegenimizde hayatın Kutsal Koalisyon'un dışında kalarak da sürdürülebileceğine inanan bir avuç insanın, Onarımcılar'ın öyküsüdür. Onarımcılar, kendilerine "gururlu oldukları kadar da utangaç olan" Turnaları örnek alırlar. Dünya görüşünden ödün vermeyen, dünya görüşünü bizim dünya görüşüne uyarlamayı reddeden, sınırsız çayırlıklardan başka özgürlük tanımayan, kendi yaşam biçiminden gayrısına boyun eğmeyen, yalakalığa tenezzül etmeyen, laubali olmayan vakur Turnaları. Seher Yıldızını rehber edip dağlara çıkarlar. Dünya halklarına çelik bir kapan kuran feodal oligarşinin mutlakmış gibi duran gücüne rağmen, Mucizeler Diyarı'nın kurmayı başarırlar. Mucizeler Diyarı vatandaşları "düşünülmesi imkansız olanı" düşünmeyi öğrenirler. Çünkü, Mucizeler Diyarı'nın "Asal Yassa"sı, Yeni Fizik'i temel almıştır ve o topraklarda "bir şey ne imkansızdır ne de kesin." Rüya bir ütopyadır. Kara Kalpaklı Adam'ın "eski" Türkiye'nin yangınının küllerinden yoğurduğu bir ütopya. "... Sadece kendi ulusumuza yönelik günübirlik çözümler üreterek yaşayakalmak da mümkün değildi. Sunulacak alternatiflerin Roma Kulübü üyelerinin bile zihinlerini çelecek kadar sağlam basan alternatifler olması gerekiyordu. Ezeli ve Ebedi Gerçeklik'i yansıtan holistik alternatifler. Başka kısmi gerçekler. Direnişimizin bilimsel gerekçesi." "Kara Kalpaklı Adam da öyle dedi," dedi, İmre Kadızade. "Bize dokunmayan yılan bin yaşasın'nın bilimsel gerekçesi, Kutsal Koordinatlar'ımızın bilimsel gerekçesi, Reddi İlhak'ın bilimsel gerekçesi. Olmazsa olmazımız Murat'ımızın bilimsel gerekçesi. Bizim biz olarak yaşacak olmamızın bilimsel gerekçesi. Evrensel dolandırıcılığa karşı çıkmanın bilimsel gereçesi. Bozgunculuğun bilimsel gerekçesi. Mucizeler Diyarı'nın bilimsel gerekçesi. Bilimin apayrı bir kolundan yola çıkarak inşa edilen, Mucizeler Diyarı mağduranın! Irk ayrımının karşısına 'Potinbağı Teoremi' ile çıkan, soykırımın karşısına 'Birlikte Evrilme' ile dikilen, Yeni Dünya Düzeni doğrusallığını çokdeğişkenli mantık ile tahtından indiren Mucizeler Diyarı. Bin yıllık yalnızlığın sonu. Bin yıllık savrulmanın sonu. Bin yıllık ezikliğin sonu. Arabesk olmayan yeni bir dünya. Nafile olmayan yeni bir dünya."
Hiç, sen, o ...
Ezeli ve ebedi mavi iyonosfer 7.8 Hertz frekansta dalgalanır. Beyindeki elektriksel ve kimyasal değişimlerde öyle. Beyin dalgalarının bu frekansta sabit kalmaları sağlanırsa, yani beden, ezeli ve ebedi maviye morfolojik kimliği, daha doğrusu kimliksizliği, kendini oluşturan elektronların, protonların kimliksizliği gibi, kimliksizliği ile ittihad etmiş, fenafillah olmuşsa, insanı canlı yada cansız diğer varlıklardan ayırmak mümkün olmaz. Akil adamların bahsedegeldiği hiçlik... Herkes ve Herşeyle iç içe geçmişlik... Uzay ve zamanda bir baştan bir başa dalgalar gibi yayılmışlık.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Or’da Kimse Var mı?” dörtlüsünün üçüncü kitabı Valla Kurda Yedirdin Bern’de Türk solunun ve Kürt sorununun resmi çiziliyor. “Türküm…kendi insanımın manzaralarını seviyorum… Buna milliyetçilik diyorsan, öyle olsun!” diyor Günay Rodoplu, ve devam ediyor. “Milliyetçi’ olduğum içindir ki, Kürtlerin köken arayışlarını empatiyle izliyor, elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyorum. ‘Mızıka çalındı, düğün mü sandın?’ türküsü içimi titretirken, Şiran’ın ‘Hanımaı mın, bermaya mın’ feryadına kulak vermemem mümkün mü?
Hangi sömürgeci sömürdüğünün kendisinden biri olduğunu kanıtlamak ister?
... Bak ben bir Türküm. Ne Dersim'de ne de Şayh Said isyanında yaşadım. Daha doğmamıştım. Yine de .. Sana Dağ Türkü demişsem, kendimden ayırmamak için demiş olamaz mıyım? Hıyarca, aptalca, gayri bilimsel belki ama benden! Benim kardeşim, benim etim, benim kanım. Hangi sömürgeci sömürdüğünün kendisinden biri olduğunu kanıtlamak için böyle çırpınır. Dünyada başka örneği var mıdır? Ya da allternatifi?