Bilal'in Bedri

Rasulun müezzini, herkesten daha çok, gururla hareket ediyordu. Sanki bugün onun günüydü. Ömür boyu kölelik yapıp, horlanan bu habeşli, İslam'a girdikten sorna, Mekke'de korkunç işkencelere göğüs germişti. Şimdiyse fikirdaşlarıyla birlikte kılıç sallayan, hür bir mücahit olarak görüyordu kendini. O bütün patronlar, özellikle acımasız eski patronu Umeyye bin Halef karşısında, hür bir mücahit olarak dikilmişti. Bedir savaşı, Sâ'd BinMu'az, Ebû Bekir, Ömer ve diğerleri için itikadi ve düşünsel bir savaş niteliğindeydi. Fakat Bilal için bu savaş hem itikadi, hem de intikam alma ve kurtuluşcu bir savaş idi. Ona göre, bu savaş, köleliğe ve insanın esaretine karşı vücuduyla (deri ve kemiğiyle) somut olarak hissettiği bir şeydi. Ebû Bekir'in tevhit anlayışı, hakkı gören, bilimsel bir görüştür. Doğru bir dünya görüşü ve anlayış tarzıdır.Bilal'in tevhid anlayışı, onun çarşı ve pazardaki hareketini , bireysel ve grup ilişkilerin, sınıfsal ilişkilerini ve hatta özel hayatını bile içine alıp etkilemekteydi. Bu iki tevhid anlayışı arasındaki fark, Bedir'de iyice kendini gösterdi. Onun ve müslümanların Bedir savaşındaki sloganları, savaşçının soyluluk, ailevi asalet ve korkusuzluğuyla ilgili recezler yerine sadece; "Ahâd, Ahâd, Ahâd" dan ibaretti. Bunun Bilal için çok özel bir anlamı vardı. Mekke'de Umeyye bin Halef'in bu cılız, çaresiz, güçsüz ve savunmasız kölesi Muhammed'e bağlanmıştı. Bu nedenle şehir dışındaki bir vadide, Ebu Cehil ve diğer Kureyş başkanları onu çırılçıplak soyup, su dolu büyük bir kovanın içine sokuyor, boğulma derecesine gelince kafasını sudan çıkarıyorlardı. Bilal ise kafasını sudan çıkarır çıkarmaz "Ahâd, Ahâd" diyordu...
Ali Şeriati - Muhammed Kimdir - Sayfa 39

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Fecr Yayınevi