Her yıl düzenlenen ve tek bir ikişiye verilen en büyük para ödülü olan Tempteton Ödülü bu sene , "hayatın en büyük sorusu" yani Tanrı'nın varlığının matematiksel yolla ispatı üzerinde yürüttüğü çalışması nedeniyle Polonyalı teolog ve matematik profesörü Michael Heller'e verilmiş.. Tanrı ve matematik ! Matematik ve Tanrı ! Olmuyor, bir türlü yanyana gelmiyor zihnimde. Matematiği zayıf adamlardan biriyim çünkü ben. Modern akıl, Tanrı'yı hesaplanabilir bir obje hâline dönüştürme çabası içinde. Modern hayat, modern akıl, bir türlü insanın kalbinden silemediği "inanmak" duygusunu, matematiksel bir problem hâline dönüştürüp,bilimsel teoriler yığınının içindeki sıradan yerine fırlatmayı hesaplıyor. Yüzyıllardır bunun için denemediği şey kalmadı ve fakat Tanrı,merhametli yüzünü üzerimizden eksik etmediğindenbilim denen ateşli silahın boşalttığı mermiler yüreğimize değip başka yere sekiyor. Siz bakmayın matematikle, bilimle Tanrı'yı arama çabalarına.Bir hakikatin peşinde değiller. "Hesaplanabilir bir tanrı" icat ederek kendi hurafelerinin, yoz ahlâklarının,sömürü saldırganlıklarının yaydığı pis havayı tamizlemeye çalışacaklar. Kendi tanrısallıklarını, icat ettikleri bu "modern tanrı" ile gizlemeye çalışacaklar.. ben sizin matematiğinizin hesaplayabildiği bir Tanrı'ya inanmıyorum !
Bir Adam Girdi Şehre Koşarak -
Sayfa 51
-
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
117
Baskı Tarihi
Eylül 2011
Yazılış Tarihi
2010
ISBN
978-975-996-281-4
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerleri.
Şehrin ötekileri yani.
Biraz Raif Efendi, biraz Maria Puder, Sartre, Bachelard, Anna ve biraz Kudüs.
Karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir şehirde hayatta kalabilmek için her şey.
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulabilmek için yani. Tarık Tufan, “Bir Adam Girdi Şehre Koşarak” kitabında her şey hızla akarken, yavaş gidenleri, yorulanları, rekabete güç yetiremeyenleri ve onların mekanlarını anlatıyor.