Maddi refahın gönül zengiliği sağlayamayacağını göremez halde, kendine ve dünyaya karşı ikiyüzlü, dolayısıyla kendine ve dünyaya kızgın insanların sayısı giderek arttı. Bu durum mülkiyet dürtüsünde de değişikliklere neden oldu: Yalnızca sahip olma adına değil, başkalarını yoksun bırakmak amacıyla daha fazlasına sahip olmak. Zamanla, başkalarına tepeden bakabilmek için saygınlık kazanma gibi boyutlar da edinerek.
"Büyük kent insanının sık kullandığı uyuşturuculardan biri de hız. Aynı şey, telaşsız da aynı sürede yapılabilir. Üstelik yapılacak şeye ayrılan zaman ve enerjinin bir bölümü seferberlik sırasında tüketilmeden. Ama hız, insanın içindeki boşlukla yüzleşmemesi için çağdaş normların da pekiştirdiği ve uyuşturucu niteliği kazandığında yavaşlatılması zor bir araç. 'Yaşamın amacı ölümdür' ilkesi doğrultusunda, her anı, aslında ne olduğu da pek tanımlanmamış bir sona bir an önce ulaşmak istercisene yaşamak.