O sene Hüseyin Siret Bey de Ada’ya geliyordu. Fahreddin Efendi bir gün Siret Bey, her şey için şiir yazıyorsun, bu defa da Peygamber Efendimiz için yazsana” demiş. O da “Ama efendim, görmedim ki, bilmiyorum nasıl yazayım” diye cevap verince, “İnşallah görürsün” demiş. Fahreddin Efendi’nin istenen rüyayı göstermek kabiliyeti vardı. Hakikaten bir zaman sonra Siret Bey rüyayı gördü ve şiiri yazdı, şimdi o şiir ilahi olarak okunuyor.
(Ey mihr-i layezalin mehtab-ı müsteniri
Envar-ı kibriyaye sensin yegane mazhar
Zatinla zat-ı akdes olmuşdu zarf u mazruf
Dillerde ism-i pakin Allah ile beraber
Sensin nebi-i ümmi arif kemal-i Hakkı
Arif kemal-i zatın yalniz Hûda-yi enver
Mir'at-ı Hakk-nümasın tevhid ile mücella
Kim anda hüsn-i mutlak nurunla cilve eyler
Uşşak-ı zârı varken bî-had o Kibriyanın
Mâşuk-ı münferidsin Mevla'ye ey Peygamber
Asr-ı seadetinde gelmek nasib olaydi
Görmüş olurdu billah Allah'i görmeyenler
Hakk'ın yaninda mehtab sonmüş çerağa benzer
Leyla misali hubân payinde zıll-i kemter
Ey yâr-ı kâinata şâmil füyûz-i sevda
Aşkınla müncelidir bizzat ilâh-i ekber
Bin yıl çalışsa âbid, ma'buduna erişmez
Vuslat-saray-ı Hakk'a aşkın yegane rehber
Encüm ile mâh gökte bir levha-i mualla
Kim (......) ihtar ederdi manzar
Nam-ı bülendin ey yar menkûş-ı arş-ı izzet
Âyât-ı zü'l-celâlin çepçevre hale-küster
Munkirlerin yüzünde nar-ı cahim alev-riz
Vechinde mü'minînin tâbende nûr-i akmer
Vahdetgehimde her şeb sensin enîs-i ruhum
Tenha seninle kalmak bir zevk-i vuslat-âver
Miracım oldu cânân rüyada iltifatın
Lutfet cemâl-i pâkin bîdâr iken de göster
Olsam gubâr-i pâyin Mevlâ'ya yol bulurdum
Derdim habibinin ben, pâmâliyim ser-a-ser
Maşuk-ı bî-rakîbin müştakıyım ki ben de
Pây-i saadetinden vardır mübarek izler
Ben hâkisar-ı aşkı dûr etme devletinden
Senden budur ilahi maksud-u abd-i ahkar
Boynum bükük yüzümde ağlardı seyyiatım
Takbil ederdi pâyin gözler yaşım mükerrer
Mahbub-u müctebâsın sultan-ı enbiyâsın
Uşşâka reh-nümâsın sen ey şefi-i mahşer
Siyret! Ne söyleyeyim, meddâhı kibriyâdır
Tavsife muktedir mi mehtâbı kirm-i ahter.)
Dindar Bir Doktor Hanım -
Sayfa 82
-
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2011
Yazılış Tarihi
Ocak, 2011
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Zeynep Berktaş
Nevin Meriç'in, Ayşe hanım ile yaptığı söyleşi kitabı...
Bu kitap, Cumhuriyet'in ilk döneminde tıp eğitimi alıp doktor olan Ayşe Hümeyra Ökten'in günümüz gençlerine örnek niteliğindeki hayat hikayesidir. Doktor Ayşe Hümeyra Ökten, 85 yıllık yaşamının yarım asrını hastalarına adar ve tek başına bir vakıf gibi hizmet verir. 1959'dan beri İslam dünyasının da çok yakından tanıdığı Ayşe Hümeyra Hanım birçok alim ve devlet adamının da doktorluğunu yaparak herkesin sevgisini kazanır. 1953'te Kızılay'ın teklifiyle Medine'ye görevli ilk kadın doktor olarak gider. Bu gidiş onun için bir dönüm noktası olur ve bir daha o kutsal topraklardan bağını koparamaz. Artık evi de Mekke ve Medine olur.
Kaynak: webhatti.com: Dindar Bir Doktor Hanım - Ayşe Hümeyra Ökten
Türkiye'de geleceğin başbakanlarının yetişeceği İmam Hatip Liseleri'nin kurulması için insanüstü gayretler gösteren Mahmud Celaleddin Ökten'in kızı olan Ayşe Hümeyra Ökten, kendisiyle yapılan bu söyleşide, babasını ve çevresini özel olarak anlatıyor, Mehmed Zahid Kotku, Babanzade Ahmed Naim, yahirü'l-Mevlevi, Mehmed Ali Ayni, Mahir İz, Nurettin Topçu, Orhan Okay, İsmail Fenni Ertuğrul, Mustafa Şekip Tunç, Küçük Hüseyin Efendi ve Mehmed Akif Ersoy gibi bir döneme damgasını vurmuş ilim adamlarının hayatına dair şimdiye kadar hiç bilinmeyen birçok anekdot aktarıyor.