Padişah: Bilgelik dedin ha. Sen bilgin misin yoksa? Hangi bilginin peşindesin?”
Casus: Evet, çok şey bilirim. Limanlarınıza girip çıkan gemilerin ne yük taşıdığını, yaptığınız gizli anlaşmaları, idareniz altında olan milletlerin isyana eğilimlerini, depolarınızdaki barutun miktarını, toplarınızın sayısını, her şeyi, her şeyi bilirim.
Padişah: Bre melun, sen bana bilgin olduğunu söyledin. İnsan bu anlattıklarını bilmekle hiç bilgin olur mu?
Casus: Sizin bilginleriniz ne bilirler?
Padişah: Müneccimlerimiz ilanı harp ve sünnet için uygun zamanı bilirler. Şeyhler gayb âlemine mahsus sırları, medrese âlimlerimiz neyin günah neyin sevap olduğunu bilirler.
Casus: Yüce padişah, eğer bu saydığın bilginler sadece anlattığın şeyleri biliyorlarsa onların pek fazla bir şey bildikleri söylenemez. Çünkü bilgi tehlike ile ölçülür. Bilgi doğru olmak zorundadır. Bilgin, hata yapmaktan ölümden korkar gibi korkmalıdır, sizin bilginleriniz hata yapmaktan korkarlar mı?
Padişah: Doğrusu bundan pek emin değilim.
Casus: Müneccimleriniz ve hocalarınız bir hata yaptıklarında cezaya çarptırılırlar mı? Hata yapmaktan korkmuyorlarsa belki de hatanın cezasından korkuyorlardır.
Padişah: Hayır, onlar cezaya çarptırılmaz, onlara saygı duyarız.
Casus: Öyleyse onların doğru düşünmeleri için yeterli şart yok demektir. Çünkü onlar doğru düşünseler de düşünmeseler de nasıl olsa saygı göreceklerini, tehlikeye düşmeyeceklerini bildiklerinden hatadan korkmazlar. Ama mesela tüccarlar öyle mi? Tüccarlar doğru düşünmedikleri anda iflas ederler. Benim gibi casuslar da hata yaptığında yakalanıp asılırlar. İşte bu yüzden, hata yaptığı anda servetini ve canını kaybedebilecek olmayan insanların fikrine güvenilmez. Çünkü malı, canı, sevdikleri tehlikede olmayan biri doğru düşünemez. Bilgi tehlike ile ölçülür dediğimde kastettiklerim bunlardı.