Devlet Ana

Yazarı
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
651
Baskı Tarihi
Kasım 2009
Yazılış Tarihi
1968
ISBN
975-273-133-3
Baskı Sayısı
7
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İthaki
Editörü
Sevengül Sönmez

Kaynaktan Diğer Alıntılar

Başlık Altı Çizili Satır Sayfa Artan sıralama
Yüreksiz Molla'nın Yaraladığı Kalpler Söğüt'ün gelinleri, kızları Kara Osman Bey'in hasta babasına söylemeden ünlü Edebâli'nin kızı, ünlü güzel, Bal Hatun'u, üç yıl önce istediğini, Şeyh'in de on dördündeki koskoca kızı, "yaşı küçük" diye vermediğini biliyorlardı. Laf altında kalmadığıyla övünen Aslıhan'a bakarak, ne diyeceğini merakla beklediler. -Alacak Ertuğrul Bey'imiz... Hemi Şeyh'imizin kızını alacak, hemi de kara Vasil'in Liya kızı... Niyeti, çifte düğün kurmak ve de Söğüt'ün eylül panayrına denk getirmek... Rum düğününün kasap horonundan çıkılacak da Türkmen düğününün halayına girilecek! -Pınar başlarında el düğünlerini ballandıracağına, evde kalmışlığının derdine yan! -Suç bende mi? Ana gibi, ana olup beşik kertmesi yavuklumun önüne geçemedin! Çenesiyle Çerkez gelinini gösterdi. Gitti, bunun Yahşi imam'ı yanına molla girdi, yüreksiz oğlun... Bacıbeylik böyle midir? -Sen mollaya da varırsın ya, hani dileyip alan? -Şimdi yanıldın Bacıbey! Silah ustası Kaplan Çavuşun kızıyım ben, Tanrı tanık, beli kılıçlı olmayan, bizim eşiğimizi aşabilemez. Çünkü bizim soyumuzda, kılıç taşımayanı erkek saymak yoktur. Aslıhan, son sözleri şakadan biraz çıkarmıştı. Ötekiler ürkek Bacıbey'in kızıp köpürmesini beklediler. Küçük oğlu Kerim'in, molla olmak istemesini önlemek için, ne kadar çabaladığını hepsi biliyordu. Demircan'ın bir Rum kızına tutulmasından daha çok üzülüyordu buna... Babasının savaşçılık ününe, Kerim'in sürdüğü lekeyi önlemekte Demircan'ın gereği kadar kendisini arkalamadığı içindi, Liya kızın Müslüman olmasını şart koşması... Bacıbey, karıların bekledikleri gibi Aslıhan'a kızmadı, tersine sert bakışlarından acımaya benzer bir yumuşaklık geçti. Kerim yüreksizliği mollalığa sapınca, bu edepsiz Aslıhan'ın ne kadar şaşırdığını, nasıl gizli gizli ağladığını biliyordu. "Savaşçı olmayana varmam" demişti bir kez, el kadar bebeyken... Hem inatçıydı, hem de sözünü geri yutmayacak kadar onurlu... Bacıbey, belli etmek istemiyor ama, seviyordu inadın her çeşidini... Karşısında, meydan okur gibi duran bu on beş yaşındaki güçlü kadının yanağını okşamamak için kendini zorlarken, kurtulmalık toplayan ayağı zincirli esirin köşeyi dönmesi imdadına yetişti. 121
Türk'tür, aklı başına gelir ama, bereket, biraz geç gelir Sür Çelebi... Deli Balta Türk'tür, aklı başına gelir ama, bereket, biraz geç gelir. 103
Ahilik İmtihanı - Ey can, kulağını aç! Yola girmek dileğindesin. Şöyle bil ki, ahilik ince yoldur ve de çetin yoldur ve de gayet sarp yoldur. Yüreğine, bileğine güvenmeyen girmemek gerekir. Çünkü yüceleyim derken batağa batmak vardır. Yolumuz anlamaklık yoludur ve de inanmaklık yoludur ve de tutmaklık yoludur. Töreleri tutmaya gücün yeter mi? Yüreğin ne demekte? -Beliii... -Sınavlanmaya da beli mi? -Beliii... -Beli dedin, günah gitti bizden... Yallah bismillah! De bakalım, Ahiliğin açığı kaçtır? -Dörttür. -Say gelsin! -Eli, yüzü, gönlü, sofrası... -Kapalısı kaçtır? -Üçtür. -Say gelsin! -Gözü, beli, dili... -Gözü kapalılıktan murat nedir? -Kimsenin suçunu, ayıbını görmemektir. 93
Tuttuğu uzar tutamak olur, bastığı düzelir basamak olur Şeyh Edebâlî başkadır. Tuttuğu uzar tutamak olur, bastığı düzelir basamak olurdu. 53
Kervan geçmezlenince yollar silinir Aklı ermeyenler "Yollar silindiğinden kervan geçmez oldu" demekte... Hayır, kervan geçmezlenince yollar silinir. Neden geçmezlenir kervan? Güven ister çünkü tüccar takımı... Ülke, soyguncusuz olmaz ve de.olmamıştır. Ama, sultanı güçlüyse soyguncuyu bulur, tutar, keser başını, yağmaladığı malı tüccara geri verir. Bacını alır, yığar hazinesine, bakar keyfine... Soyguncu ele geçmezse, burdan öder tüccarın zararını, güveni korur. 51
Yaşadığı çağa çok dışardan, çok uzaktan bakıyor gibiydi. Yanık yüzlüydü. Ağzının ucunda, yumuşak bir gülümseme vardı. Gözlerindeki garip dalgınlıkla, yaşadığı çağa çok dışardan, çok uzaktan bakıyor gibiydi. 42
Döşek nedir ermişlere -Buyrun... Yağımız balımız yoksa da bir kaşık çorbamız vardır. Atlas döşeğimiz yoksa, yumuşak otumuz var! Herif dümbeleği bir iki gümletip türküyle karşılık verdi: Döşek nedir ermişlere Yerden gelen yata yere Cehennemden beter nire Anda bile safadayız! Hudur Allah, safadayız! 39
Türkmen'in işine akıl erebilemez! - Akıl ermez bu Türkmen'in işine, hiç ermez şövalyem... Yiyecek ekmeği yoktur, kapısına varsan yol sormaya, çabalar ki sofra kursun! Şövalye, çok keyifli bir şey duymuş gibi, hi hi hi diye güldü: - Ne yedirecek ekmeği olmayan zibidi? - Koşar hemen konuya komşuya... Hiçbir şey uydurmasa, ekmekle turşu çıkarır!.. "Demin yedim!" diyerek yalan söyler, hep sana yedirmek için... Değerli silahları kalmıştır ellerinde bir... Bunları ölseler satmazlar! Bir de savaş atı olan yemez yedirir, giymez giydirir, bakar gözü gibi... Evet, şövalyem, Türkmen'in işine akıl erebilemez! 35
Rum bacıları Karıları bile dövüşkendir Ertuğrul Bey'in... Bunlara "Rum bacıları" derler, başkanları, Demircan eniştemin anası Bacıbey'dir. Bunların töreleri de, gaziler, savaşçı dervişler töresi gibi, din yayma üstünedir. Anladın mı neden razılık vermemekte Bacıbey, Demircan enişteme? Bunlar Hıristiyanları tenhada tuttular mı, kılıcı kafalarında çevirip "imana gel yaa kâfir, bitiyorsun" demeden, geçemezler. Aslında bunlar dur durak bilmeyecek, kitaplarının kavlince, hiç at sırtından inmeyecek, boyuna seğirtecek... 26
Yiğitlik nerde biter, kahpelik nerde başlar bilinmez... Mavro içini çekti. (babam) "Adam öldürmeyi zanaat edinmekte adamlık yok!" derdi, "Akıllı adam ömrü boyu kılıç taşımaz" derdi, "Hamallıktır" diye gülüverirdi. "Kılıç hamallarının çoğu kancık olur, oğlum Mavro, zartına zurtuna bakma sen," derdi. "Kılıç kılıcı çeker üstüne... 'Ölmeyeyim' dersen, atik davranıp karşısındaki öldüreceksin... Atik davranıp öldürmeninse çizgisi çok bulanıktır... Yiğitlik nerde biter, kahpelik nerde başlar, bilinmez!" derdi. "Silahşörlükte Kahpelikle adam vurmaya da bir kez başlayan, hiç iflah olmaz!" derdi rahmetli... 16