Bir Facianın Hikayesi

Yazarı
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0
Bir Facianın Hikayesi Cemil Meriç`in artık basılmayacak bir eseridir. Kitabın basılan ve basılacak olan diger kitaplara dercedildigi, edilecegi söylenmektedir. Meriç`in mirasının eksiksiz ve aslına uygun olarak okuruna ulastırılabilmesi için internetin sundugu imkanları kullanmak zaruri hale gelmistir. Kitabı bilgisayara aktardıktan sonra orjinalinde bulunan imla, gramer ve tüm baskı, dizgi hataları editörümüz tarafından kitabın aslıyla karsılastırılarak yeniden tashih edilmis, düzeltilmistir. Editörümüzün hassasiyeti ve titizligi kitabın yayımlanma sürecini geciktirmistir. Kitaptaki hataları düzeltmekten bunalan editörümüz Zülfikar Kürüm`ün kitabı siteye yüklerken söyledigi bir cümle çok anlamlı oldugu için sizlerle paylasmak istiyorum: Neyse ki üstadın gözleri görmüyormus. Yoksa kâtiplerin hepsini kovarmıs... Emegimizin sadra sifa olmasını ümid ediyor ve dualarınızı bekliyoruz... www.cemilmeric.net http://www.birfacianinhikayesi.cemilmeric.net

Kaynaktan Diğer Alıntılar

Başlık Altı Çizili Satır Sayfa Azalan sıralama
Manzara-i Umumiye Zavallı şair... Bülbül hamûş, havz tehî, gülsitan harab diye inliyordu. Ne bülbül kaldı, ne havz. Toplum zıvanadan çıkmış. Cinayet cinayeti kovalıyor. Akıl susmuş ve mefhumlar cehennem! 1
Vestiyer Üç ayrı yoldan aynı feci akıbete sürükleniyoruz: Entellektüalizasyon, materyalizasyon, egalizasyon. Entellektüalizasyon: Ruhun inisiyatifinin, hürriyetinin ve dilediğimiz gibi hareket etme kabiliyetinin bir yana itilişi. Karar muhtariyetini kaybettik. Karşılaştığımız her durumda ne yapacağımız önceden belli. Bir emirler ve yasaklar ağı ile kuşatılmışız. Bir sistemin parçasıyız. Ferde kılavuzluk eden gönül değil, kendi dışında bir kafa. Bir işletmeye giren herkes ruhunu vestiyere bırakıyor. İnsanın gerçekten insan olduğu bir medeniyet sona ermiştir artık. Emeğin mahiyeti değişmiştir. Materyalizasyon: Günümüz insanı bir makinadır, daha doğrusu makinanın bir parçasıdır. Egalizasyon: Yaşayış şekillerimiz baştanbaşa yeknesaklaşıyor. Çağımızın vebası, bu yeknesaklaşma. 9
Hırsızlar ve Bezirgânlar Ortak bir şuur yok artık. Herkesin konuştuğu dil başka. Hırsızlarla dolu bir panayırdayız. Bezirgânlar mallarını sürmek için sesleri çıktığı kadar bağırıyorlar. Tam bir yaygara. 10
Bu kavga yoktu eskiden... Ekonomik çağın en çarpıcı başkalığı: Sınıf kavgası. Marx, her zaman sınıflar ve sınıf kavgaları vardı, der. Yanlış. Bu kavga yoktu eskiden. Sınıflar da, sınıf kavgaları da ekonomi çağının ürünleri. Devlet, iktisadi çıkarların savunucusu. Hükümet şeklinin fazla önemi yok. Demokrasi dediğimiz, sınıflar arasındaki uzlaşmanın kanunileşmesi. Savaşın amacı da: Ya maddî çıkarları korumak yahut yeni kazançlar sağlamak. Düşman: Yoksul kalabalık. Kalabalığın her mel'ânete başvurması kabil, onun için dikkatle denetlenmesi şart. 10
Hümanizm Rönesans’ta ortaya atılan bir kelime, modern çağın bütün programını hülasa eder: Hümanizm... Her şeyi insan ölçüsüne irca etmek. Arzı fethetmek için arşdan vazgeçmek. 11
Bir Facianın Hikayesi Hayat, tanrısallığını kaybetmiştir. 14
Şimdi kan yerine altın, işkence yerine rüşvet Sighele (1868 – 1913), çağımızın dertlerine ışık tutan bir yazar. En ünlü eserlerinden biri: Örgüt Psikolojisi. 23
Ol veya Öl Anarşizm başarıya ulaşamaz, hele modern dünyada. İnsana Don Kişot'un trajik asaletini hatırlatır ister istemez. Yel değirmenlerinin toprağa fırlattığı Don Kişot'un. Bu değirmenler makineleşen bir dünyanın sembolü. Hayata da insana da aldırmazlar. Geçen asrın sonlarında bir Fransız hukukçusu şöyle yazıyordu: “Bugün başrolde üç aktör var: parababası, politikacı, anarşist. Makinalaşan realite, gemi azıya alan üretim, politikacı ile iş adamını eritti; artık güçleri sadece görünüşte. Modern dünya belli bir insan tipi doğuruyor hep, Janus'a benzeyen bir insan: bir yüzü ile robot, bir yüzü ile manda! Reklâmın ve propagandanın biçimlendirdiği, Pavlov'un köpekleri gibi şartlı reflekslerle harekete geçen bu insan karşısında isyan ediyor anarşist. Ve öfke ile haykırıyor çağdaşlarına: “Ol veya öl.” 36
İnsanoğlu Toplumda daha az yetenekli, daha az kurnaz, daha az güçlü olan, kuvvetli tarafından ya mahvedilir, ya köleleştirilir. İlkel klanların barbar şiddeti yerine otorite geçmiştir. Otoritenin ayırıcı vasfı: geniş bir mülkiyettir. Ayakta durmak için bir hukuk icad etmiştir, icra vasıtası da devlettir. Sosyalistin “iktisadi yapı değiştirilirse, her şey düzelir” iddiası anarşisti güldürüyor. Çünkü anlamıştır ki insanın biricik meselesi insandır. İktisadi münasebetler ne kadar değişirse değişsin, insan hep aynı kalacaktır. Bunun içindir ki anarşist insanın kucağında yaşıyacağı yeni liberter (hürriyetçi) toplumun nasıl bir toplum olacağını anlatırken, her şeyden önce insanoğlunun tekâmülü üzerinde durur. Bakunin'in teklif ettiği seçim karşısındayız: “Tanrı’yı kabul etmek, insanlığın köleliğine evet demektir. Tanrı, insanın hürriyetsizliğidir; insanın hürriyeti ilâhi heyulanın yok edilmesine bağlı. Dilemma bu, üçüncü yol yok ki tercih edelim.” Eski tanrılar iktidarlarını yeni bir puta aktardılar: devlete. 37
Egzistansiyalizm Batı düşüncesinin son armağanı Marksizm’den bu yana Avrupalı kafası tek felsefe mektebi kurabilmiştir: Egzistansiyalizm. Egzistansiyalizm’in edebiyat çevrelerinde en tanınmış temsilcisi: Albert Camus. Camus'un temel düşüncesi Sizif miti (1943) ile İsyan (1951)dadır. Hayatın içinde gelişen bir düşünce karşısındayız. Kendi de söylüyor : “Düşünce, bir ömrün tecrübesiyle kaynaşır ve bu tecrübeye göre biçimlenir.” Sizif masalı ile İsyan eden insanı ayrı ayrı inceleyelim. Camus önsözde uyarıyor bizi. Kitapta tasvirini yaptığı: Bir ruh hastalığı. Sorumluluğu yüklenmemektedir. Mit, kısa bir zaman için geçerli, nasıl bir geleceğe yöneliyor, kestiremeyiz. Sizif masalı'nın ana teması: İntihar. Kavramın imtiyazlı bir yeri var. Yazarın düşüncesi oradan fışkırıyor. Camus, intiharı incelemekten çok bir cevabı değerlendiriyor. Hayatın anlamı nedir sualine verilen cevap. Düzeyde kalan izahlara iltifat etmiyor Camus. 47