Diriliş

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
637
Baskı Tarihi
haziran 2009
ISBN
978-9944-88-666-6
Baskı Sayısı
1
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İş bankası
Editörü
Ali Alkan İnal
Mütercimi
Ayşe Hacıhasanoğlu
Orijinal Adı
Воскресение
Diriliş büyük Rus yazar Lev Tolstoy tarafından, geçirdiği ruh ve inanç buhranın ortasındayken yazılır. Kurumsallaşmış "modern" kilisenin ikiyüzlülüğü ve gerçek Hıristiyan ruhundan uzaklaştığını düşünen yazar, bu fikirlerini romanın temelinin bir kısmını oluşturmak için kullanmıştır. Romanın temelinin diğer kısmını ise hayatının sonlarına doğru daha çok inanmaya ve savunmaya başladığı, insan yapımı yasaların asla hakkâni ve adîl olamayacağı fikri oluşturuyordu. Roman birçok çevrelerce insan ruhunun, vicdanın, inancın ve konu aldığı dönemin toplumunun gerçekçi ve iyi bir resmi olarak ün toplamıştır. Ruha, vicdan azabına, insan fıtratına dair; dirilip doğruları yapmanın mümkün olup olmadığı, fıtri olarak kötülüğü barındıran insanın kötülüğü düzeltip düzeltemeyeceği gibi sorular soran ve bunlara harika bir kurgu içinde farklı ve devrimsel cevaplar veren bir kitap, Diriliş. Ruhani bir "diriliş"i konu almasına rağmen, Tolstoy'un sürekli hakikâtten uzaklaşmakla suçladığı kilise romanının bazı bölümlerini suçlamış ve Tolstoy'u tanrıtanımaz (ateist) ilan etmiştir. Eser 1901 yılında kilise tarafından aforoz edilmiştir.

Kaynaktan Diğer Alıntılar

Başlık Altı Çizili Satır Sayfa Azalan sıralama
Bahar Küçük bir yerde birkaç yüz bini bir araya gelmiş insanlar ,üzerinde toplandığı toprağı ne kadar bozmaya çalışmış, hiçbir şey yetişmesin diye taşlarla doldurmuş, taşların arasında uç veren otları yolmu 3
Suç ve Suçlu Üzerine Patron, işçilerle arasında geçen tatsız bir olay yüzünden bu yıl işine son vermiş, o da işsiz, yersiz yurtsuz kalnnca kentte başıboş dolaşmaya, elindeki son birkaç rublesiyle, içmeye baslamis. Meyhanede, kendisi gibi işinden atılmış, ayyaş bir çilingirle tanışmış, bir gece sarhoşken asma kilidi kırıp, ellerine ilk geçen şeyi çalmışlar. Yakayı ele vermişler tabiî. Suçlarını itiraf etmişler. Ceza evine koymuşlar onları, duruşma gününü beklerken ölmüs çilingir. Simdi de çocugu, toplumdan uzaklastirilmasi gereken tehlikeli bir yaratik gibi yargiliyorlardi. Nehlüdof çevresinde olup bitenleri izlerken düsünüyordu: «Dünkü sanik gibi tehlikeli... Onlar tehlikeli de biz degil miyiz sanki?.. Rezil, yalanci, alçak bir insanim ben, hepimiz öyleyiz. Beni oldugum gibi taniyanlar, küçük görmedikleri gibi, sevip sayanlar da benim gibi degil midirler? Bu çocuk toplum için su salonda bulunan insanlarin en zararlisi olsa bile, söyle bir düsünecek olsak, düstügü durumda elinden baska ne gelirdi zavallinin, ne yapabilirdi? Bu çocugun hiç de öyle tehlikeli bir suçlu olmadigi, —herkes farkinda bunun— kisiyi suç islemeye iten kosullarin içine düstügü için suçlu oldugu apaçik ortada aslinda. Sonra su da apaçik ortada: Toplumumuzda bu çesit çocuklarin görülmesini istemiyorsak, böyle zavalli yaratiklari olusturan kosullari ortadan kaldirmaliyiz önce. Oysa biz ne yapiyoruz? Elimize rastlantiyla geçen böyle bir çocugu yakaliyor -yakalayamadigimiz böyle binlerce çocugun daha oldugunu bile bile- ceza evine tikiyoruz. Onun gibi zavalli, hayatta yolunu sasirmis bir sürü insanla bombos oturtuyoruz onu da, ya da sagliga zararli, anlamsiz isler yaptiriyoruz; sonra da en ahlâksiz, tehlikeli insanlarin arasina katip, devlet parasiyla Moskova'dan Irkuts iline yolluyoruz. 174
Mahkemeler Bu arada jüri üyesi olarak artık duruşmaya katılamayacağımı söylemek zorundayım'', dedi Nehlüdov. ''Bildiğiniz gibi,mahkemeye geçerli nedenler bildirmeniz gerekiyor.'' ''Her türlü mahkemeyi sadece y 179
Çok düşündürücü satırlar Genellikle bir hırsızın, katilin, hafiyenin, fahişenin yaptıkları işin kötülüğünü kabul ederek bu işten utanacakları düşünülür.Oysa tam tersi olur.Kaderin ve işledikleri günahlarla yaptıkları hataları 216
Türk flimi repliği gibi Tamam, öğrenir bir şeyler yaparım. Fakat ben sizinle kendi işimizi konuşmak istiyordum. Size geçen sefer söylediklerimi anımsıyor musunuz?'' dedi. Maslova gülümsemeye devam ederek ve başını iki yana sallayarak: ''Pek çok şey söylemiştiniz. O defa ne söylemiştiniz ki?'' dedi. ''Sizden beni bağışlamanız için yalvarmaya geldiğimi söylemiştim'' dedi ''Bağışlasam ne fark eder neye yarar...Siz en iyisi...'' ''Yaptığım hatayı düzeltmek istediğimi söylemiştim'' diye devam etti Nehlüdov, ''hem sırf sözde değil,fiilen de düzelteceğimi söylemiştim. Sizinle evlenmeye karar verdim.'' Katyuşa'nın yüzünü bir anda korku ifadesi kapladı. Şehla gözleri durmuş,bakıyordu ama Nehlüdov'a mı ,başka bir yere mi baktığı belli değildi. ''Bu da nerden çıktı şimdi?''dedi kaşlarını çatarak. ''Tanrının huzurunda bunu yapmak zorunda olduğumu hissediyorum.'' ''Hangi Tanrı'dan söz ediyorsunuz? Ne dediğinizi bilmiyorsunuz siz. Tanrı mı? Hangi Tanrı? Tanrı'yı o zamanlar aklınıza getirseydiniz keşke,'' dedi ve ağzı açık öylece kaldı. Nehlüdov onun ağzından yayılan güçlü votka kokusunu daha yeni hissediyor ve canlılığının nedenini şimdi anlıyordu. ''Sakin olun'' dedi Nehlüdov. ''Ne sakin olacağım sarhoş mu sanıyorsun beni? Sarhoş olsam da ne söylediğimin farkındayım,'' dedi birden çok hızlı bir şekilde ve yüzü kıpkırmızı oldu. ''Ben bir kürek mahkumuyum,bir orospuyum,siz bir beyfendisiniz, prenssiniz, benimle elini kirletmeye ne gerek var. Sen prensselerine git, benim fiyatıma gelince benim fiyatım sadece bir yüzlüktür.'' Nehlüdov alçak sesle ve zangır zangır titreyerek: ''Ne kadar acı konuşursan konuş benim hissettiklerimi dile getiremezsin, karşında kendimi ne kadar suçlu hissettiğimi tassavur edemezsin!..''dedi ''Suçumu hissediyorum...'' diye öfkeyle taklit etti Katyuşa ''O zaman hissetmiyordun,elime yüz ruble tutuşturmuştun . İşte senin fiyatın der gibi...'' 236