Oğul, bu muydu sadıklığın! |
Çıktım, ama kapısının önünden ayrılamadım. Öyle duruyordum ki, inlemeye benzer bir sesle irkildim. Kulak kabarttım, Günay'ın sesiydi. |
527 |
|
Mahremiyetime tecavüz edilmişcesine mahcubum! |
Meriç haklı, kavga insanla kader arasında değil artık, insanla kelime arasında. Memduh Amca'nın kaderini de, Şırnaklı Melo'nun kaderini de kelimeler belirliyor. |
315 |
|
Tao |
Arnavut kaldırımı döşeli Tao'da yürüyoruz. 'Tao' Tabiatın Yolu, dirayetli yaşamanın yolu. Bir düşünme, daha doğrusu, düşünmeme biçimi. Düşünce yapay bir düzenlemedir. Sadece tartışmaya yarar. Hayata yarardan çok zarar getirir. 'Yol' aklın yapay düzenlemelerini ve avadanlıklarını reddederek bulunur. Alçak gönüllü bir geri çekiliş, kırsallık, doğanın sözcüklere dökülmeyen idraki. Malumat dirayet değildir, tersine, öğrenim arttıkça sahtekarların sayısı da artar. Malumat erdem değildir, hiç kimse bilgelikten bir aydının uzak olduğu kadar uzak olamaz. Ustalar tartışmazlar, tartışmacılar usta değildir.
[...]
Düşünülebilecek en kötü irade şekli filozofların iradesidir, çünkü her doğal oluşumu teori ve kanunlar çerçevesinde düşünür, toplumu geometri gibi yapılandırmaya kalkarlar. Kuralların, yaşama özgürlüğünü, parçaların hayatiyetini öldürdüğünü idrak etmezler. Özgürce kavradığı, serbestçe yürttüğü işin hazzını ve verimliliğini bilen sade insan, daha iyi bir yöneticidir, çünkü kanunların tehlikeli olduklarını, faydadan çok zarar getirdiklerini bilir. Böyle bir idareci, insanlara olabildiğince az kural getiren idarecidir.
|
312 |
|
Zarf ile Mazruf |
Kültür sömürüsüne karşı durmaya sıvandığım zaman önüme çıkan en büyük tuzak zarf ile mazrufu ayırt edemez olmaktır. |
240 |
|
Barzani |
Örenlerin çevresiyle yakınlaştıkça, Türkiye sosyalist hareketinin aslında ve ta o zamandan ve neredeyse bütünüyle ikiye ayrılmış olduğunu idrak etmeye başladım. Ve anladım ki, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi sosyalist sola damgasını vurmuş olduğunu sandığımız isimler, Kürtlere uzun boylu bir şeyler ifade etmiyordu. Bu, Kızıldere'de Mahir'le birlikte öldürülenlerin arasında Kazım Özüdoğru gibi Kürt devrimcilerin olmasına rağmen böyleydi. Onların cenahında bir tek isim vardı: Barzani.
|
206 |
|
"Çünkü sen..." |
Anlamazsın, bacım anlamazsın. Çünkü sen devrimci değilsen...
"Bak şimdi" dedi, Günay, yine o şaşırtıcı sukunetiyle, "Devrimci değilsen'den kastın, bu düzenin devamını istiyor, o yönde mücadele veriyor olmamsa, yanılıyorsun. Muhayyel bir gelecek için mutlak bir şimdiyi feda etmekten yana olmadığımı kastediyorsan, haklısın. Orman kanununu, sömürüyü, zulmü karşı çıkmamak suretiyle zımnen de olsa savunduğumu düşünüyorsan, yanılıyorsun. Dünyada hiçbir ussal düzenlemenin, insan hayatına, adam öldürmeye değmeyeceğine inandığımı düşünüyorsan, haklısın. Bir babanın yaşama hakkının çocuğununkinden daha az olmadığını düşündüğümü hissediyorsan, yine haklısın." dedi.
"Billah, kıvırtiyrsen!" dedi, Binali yine.
|
175 |
|
Billah kıvırtiyrsen! |
Kitabını aldım, baktım, "Bu Ülke". "Cemil Meriç" diye birisi tarafından yazılmıştı, 1974, Ötüken Yayınevi. |
174 |
|
Doğu'da ölüm |
Ölümün, Ankara'da, benim ailemde keyfini sürdüğü korkutucu gücünü burada kaybettiğini gördüm ben. Şurası muhakkak ki, onlar kendi kayıplarını bizim kadar abartmıyorlardı. |
129 |
|
Kelimelerin Karşılığı |
O geceye geri dönecek olursak, sersemlemiş olduğumu söyleyebilirim. "Burjuvazi", "proleterya", "komprador", hatta "turancı" ve "faşist" kelimelerinin bende karşılığı yoktu. |
69 |
|
Bilim Despotizmi |
"Laboratuvarlar, elektronik aletler, burunlarından kıl aldırmayan kimyagerler vs. vs. Hoşgeldin aydın despotizmi."
Ben artık buna "aydın despotizmi" değil, "bilim despotizmi" demeyi yeğliyorum. |
64 |
|