Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
Neden Altını Çizdim?
Hatıratlarda, satır aralarından öğrendiğimiz zulümlerin bir envanteri yapılmalı belki de.. Onlarca sene de geçse üzerinden, hatta yüzlerce sene, faili malum olduğu halde faili meçhul görünen hadiselerin gün yüzüne çıkması, deşifre olması, hiç olmazsa gelecek adına ümit veriyor.

Cemil Efendi Hoca'nın Sözleri

O günlerde hakikaten büyük bir ihtiyaç içinde idim. Babanızın söylediği gibi, derse bakmak için lâmba yakmak lâzımdı, ama gazyağı alacak param yoktu. Tenha yerlerden gazete kâğıdı, karton toplardım. Konya vak'ası sırasında, babamı, hükumet aleyhtarı diye astıkları gibi, evimizi de yakmışlardı. O zaman Ilgın kazasında oturuyorduk. Hâdiseden sonra Konya'ya göçmek zorunda kalmıştık. Hafız idim. Annem merhum: Oğlum babayın mesleğinde kal, çalış âlim ol, dedi. Fakat burada tanıyanımız yoktu.

Öğle Uykusu

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
177
Baskı Tarihi
2002
ISBN
975-8456-22-9
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Birun
Efkarlı dervişin anlattıklarından müteşekkil.

Cik cik cik

Allah'ım,rekabet etmekten korkanlardan eyle,zarif erkeklerden ve kadınlardan eyle. -cik cik cik

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
128
Baskı Tarihi
2007
ISBN
9759960834
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Profil Yayıncılık
"Önceden söyleyebilecek bir sözüm yok... Söylenmesi gereken ne varsa söylemeye çalıştım. Bu benim gibi biri için çok kolay değil. Bir çırpıda anlatmaya çalıştım her şeyi. Durup düşünürsem anlatmaktan vazgeçebilirdim. Bazı şeyleri, anlatmaktan ötürü de pişman olacağımın farkındayım. İnsan, duygularının apaçık bir biçimde başkalarınca bilinmesini istemez sonuçta. Bir öykü kahramanı olmanın rahatlığına bırakıyorum kendimi...Samimi bir dille yazılan ve ruhlarınızı okşayacak "Ve Sen Kuş Olur Gidersin" kusursuz bir eser."

Arayışlar insanı yorar.

Arayışlar insanı yorar. Hele aradıkların, kendi içinde gizlediğin şeylerse yorgunluğun kat kat artar. Bir daha onlarla karşılaşmamak için, bulabildiğin en uzak köşelere gizlediğin şeyleri bir gün yeniden ortaya çıkarmak zorunda kaldığında, onları gizlemek için sarfettiğin çabanın iki kat fazlasını harcamalısın. Bir de ayak diremeler işin cabası. Önüne çıkması muhtemel şeylerle karşılaşmaya hazır değilsen, endişeyle bekliyorsan, o vakit aramak gürültü kopararak gelen bir ölümü beklemek kadar zorludur. Yürek yordamıyla bulabildiğin bir kapıya elini uzattığında, karşına çıkabilecek şeylerin tedirginliği etrafı koyu bir sessizliğe boğar. Kapının arkasında asla yüzleşmek istemeyeceğin şeylerin varlığı aklına takılmıştır bir kere. Kapıyı açmak için elini uzattığında korku, endişe, utanç, merak hepsi bir araya gelip titreme olmuştur. Her şey susmuştur böyle zamanlarda.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
136
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2002
ISBN
9759960513
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Profil Yayıncılık
"Modern yaşam ölümü unutturur" der Ahmet Hamdi Tanpınar. Bu söz herhalde en çok 1980 sonrası kuşak için geçerli. Sadece ölümü unuttursa iyi, tüm değerleri de yapboz haline getirdi. Popüler kültürün hızlı yayılışı ve modern yaşam tasarımları birçok hayatı ve duyarlılığı kapitalizmin çöp kutularına yuvarladı. Artık neredeyse hemen her şeyin bir "bedeli" ya da "fiyatı" vardı. Bu hızlı yaşamda kendini içlerine hapsedenler İslamcı söylemin tarafında yer alanlardı. Elinizdeki kitap 1990-2000 yılları arasında İslamcılık söyleminin bir tarafında yer tutmuş kuşağın içinde biriktirdiklerini "dikkafalı" bir söylemle dışavurumu; bu koronun çocuklarına ulşabilmiş, kimi zaman bağıra çağıra, kimi zaman da dudak ucuyla söylediklerini anlayan kitlenin kitabıdır. Kekeme Çocuklar Korosu içinde barındırdığı insanlar ve onların öyküleriyle kocaman bir duygu dünyasına karşılık geliyor.

!!

"Afrika’nın bir bölümünde yaşayan kaplanlar arasında ilginç bir dayanışma örneği sergilenir. Güçlü yağmurlar beraberinde korkunç yıldırımlar taşırlar buralara. Adeta gökyüzünü yırtan yıldırımlar, yeryüzüne büyük bir gürültüyle inerler. Tarihin içinde tanrıların kavgası ya da öfkesiyle anılır yıldırımlar. Sahici bir öfkenin yansımasına benzer gerçekten de." İlginç olan bu şiddetli yağmurlar yağarken kaplanların birlikte gerçekleştirdikleri bir olaydır. Yoğun yağmurlar sırasında kaplanlar açık alanlara çıkarlar. Kısmen yıldırımlara karşı korunaklıdır açık alanlar. Çünkü ağaçların üzerine yıldırım düşmesi olasılığı fazladır. Büyük orman yangınlarına da neden olabilir bu yıldırım düşmeleri. Açık alana toplanan kaplanlar yere uzanırlar. Gruplar halinde yere uzanan kaplanlar kafalarını birbirlerinin kafalarına yaslarlar. Tek bir şey yüzünden! Eğer birinin üzerine yıldırım düşerse, diğerleri de onunla birlikte ölür. Yan yana, göğüs göğüse, kafa kafaya duran kaplanlar böylece ölüme birlikte gitme yemini ederler. Birisi öldüğü anda diğerleri de ölsün diye… Birbirlerine sahip çıkmak adına… Dost olduklarını ispatlamak için… Ölümü birlikte karşılayarak birlikte olmanın en onurlu yüzünü taşırlar. Kimse ihanet etmeden ve bir an olsun oradan kalkmayı düşünmeden öylece beklerler muhtemel bir ölümü Dostluğun ölümcül fedakârlığını paylaşırlar. Kimi zaman kentin içinde de böyle grupların içinde olduğunuzu düşünürsünüz. Omuz omuza bir yaşam paylaşımında bulunduğunuzu. Statüler önemli olmaksızın yan yana uzanmış insanlar olabileceğinizi düşünürken çıldırtıcı bir şüphenin esiri olursunuz. “Acaba kalkarlar mı birden?” Yıldırım düştüğü anda kalkabileceklerinin korkusu sarar bütün benliğinizi. Güvenemezsiniz. Herkes birbirinin yüzüne şüpheyle bakar… Kent, yıldırım düştüğünde yalnız kalanların acı hikayeleriyle doludur. Her bir sokağında, tek başına ölenlerin hazin izleri vardır kentin. Emeğini, geleceğini, gülümsemelerini paylaşan insanların, müthiş bir gürültüyle üzerlerine düşen yıldırımların altında, hiç umulmadıkları bir anda tek başına kalmanın çaresizliği okunur yüzlerinden. Asıl soru sona kalanın kim olacağı sorusudur. Kimin hangi mazeretle kalkacağı… Ya da kimin yakın durduğu halde, diğerlerine temas etmediği… Bu yüzden kentin düşüş hikayelerinde trajik bir yalnızlık vardır. Korkunun ve çıkarların, her şeye rağmen yaşamı kutsamanın verdiği bir ihanet duygusu. Her şeye rağmen, onursuz da olsa, yaşamı kutsamanın tiksindiren yüzleri Şimdi böyle bir tedirginlik duygusu taşıyorum kendi içimde. Kimseden emin olamıyorum sırf bu yüzden. Dahası gök gürültüleri duyulduğunda orada olabileceğimden bile kuşkuluyum… Bu lanet olası kuşkular tek tek tüketiyor hepimizi. Yağmur yağıyor… Gök gürlüyor… Birazdan yıldırımlar düşecek kentin sokaklarına…

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
163
Baskı Tarihi
ağustos 2008
Yazılış Tarihi
2008
ISBN
978-975-995-139-9
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Yayın Evi
dergah
Modern yaşam algımızın-yaşayışımızın ,adını koyamadığımız huzursuzluğumuzun nedenlerini bizlere hatırlatan, tanımı bizzat kendisi yapan müthiş hikaye.Lutfedip huzursuzluklarımıza merhem de yazıyor...

Aş Bunları

-Ee,sen neler yapıyorsun? Hala aynı fikirlerde misin? Hiç duraksamadım: -Evet.Hala zenginlerin servetinden fakirlerin hakkını nasıl alabiliriz,bunun formülünü arıyorum. Sustu,bana sanki küçümseyerek baktı,sanki ''Aş bunları aş '' dedi.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
163
Baskı Tarihi
ağustos 2008
Yazılış Tarihi
2008
ISBN
978-975-995-139-9
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Yayın Evi
dergah
Modern yaşam algımızın-yaşayışımızın ,adını koyamadığımız huzursuzluğumuzun nedenlerini bizlere hatırlatan, tanımı bizzat kendisi yapan müthiş hikaye.Lutfedip huzursuzluklarımıza merhem de yazıyor...

Huzursuz

-Partinin politikası dediğin şey nedir? Sisteme nasıl entegre olabiliriz... Bundan ibaret. Oysa biliyorsunuz ki bu sistem dünya kaynaklarını nüfusun tuzu kuru olan yüzde birine veriyor.

Kral

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
184
Baskı Tarihi
2001
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Metis
Mütercimi
Müge Gürsoy Sökmen
Orijinal Adı
King: A Street Story
Bir sokak hikayesi

Bir Sonraki Saat

Evet, bir sonraki saat.Geçmişin yerini alıyor.Bir sonraki saat hiçbir ağırlık taşımıyor.Hiçbir yükü yok, belgeler,ad ve adresler,telefon numaraları yok içinde,sadece bekliyor. Ve ben, ben şimdiden bir sonraki saatte yapılması gerekeni yapmayacağımı biliyorum.O saati bitirmem lazım.O saati bitirerek başarısızlığıma bir imza atıyorum. Ve yapmayacağımı biliyorum,Kral.Bir sonraki saat içinde herhangi birşeyi bitirecek gücüm yok.En kötüsü bu.Tıpkı geçmiş gibi başarısızlık da geçip gidiyor,imzalanmadan uzaklaşıyor.Bense bir hiçle kalakalıyorum.Koca bir hiçle.Saat, bana bir saatin geçtiğini söylüyor. Bir sonraki saat sırasını bekliyor. Benimse hiçbir şeyim yok. Hiç, hiç...

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

Konyalı İşgali Bilmez

Konyalı, düşman işgaline uğramadığı için, Millî Mücadele'yi de bilmez. Ruhunu anlamaz ve bu sırada olan biteni, gereği gibi değerlendiremez. Medine-i Münevvere'de, Cihan Harbi'nde bulunmuş, Millî Mücadele'ye katılmış, çete savaşları yapmış, Adana, Antep, Maraş, Urfa taraflarında Fransızlarla mücadele etmiş, Balkan Bey adında bir subay vardı. Medine-i Münevvere'de bulunan Konyalı Molla Mehmed Efendi ile bazı hususlarda anlaşamaz, münakaşa ederlerdi. Balkan Bey'e "Molla Amca'yla iyi dostsunuz ama hep münakaşa ediyorsunuz, neden?" diye sorardım. Derdi ki: "Molla Amca da mazur, ben de mazurum. Konya istilâ görmediği için, Molla, düşman nedir, düşman işgali, düşman zulmü nedir bilmiyor. Biz gâvuru gördük, zulmünü, cana, ırza olan tecâvüzlerinin derecesini biliyoruz. O, buna inanamıyor: Bu kadarı da olur mu, düşmansa da insan değil mi? diyor... Yahu gâvur deyip geçme! İnsanın en mukaddes şey ırzı!"

Mühürlenmiş Zaman

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Sanat, acı, mutluluk

Gene insan varlığının anlamını mutlu olma hakkı olarak tanımlayan Korolenko’ya dönelim. Bu bana Eyüp’ün kitabını çağrıştırdı. Kitapta Elifaz şöyle der: “Çünkü dert topraktan çıkmaz ve zahmet yerden bitmez; fakat insan meşakkate doğar; kıvılcımlar yukarı uçar gibi” (Eski Ahit, Eyüp, 5;6). Acının kaynağı memnuniyetsizliktir, insanın o an içinde bulunduğu durumla ideal arasındaki çatışmadan doğar. İnsanın gerçek bir Tanrısal özgürlük uğruna mücadeleyle ruhunu güçlendirmesi, ‘mutluluk’ duygusundan çok daha önemlidir. Sanat, bir insanın muktedir olduğu en iyi şeyi, yani umudu, inancı, aşkı, güzelliği ya da istediği ve umduğu en iyi şeyi güçlendirir. Yüzme bilmeyen bir insan suya atladığında vücudu –kendisi değil- kendini kurtaracak içgüdüsel hareketler yapmaya başlar. İşte sanat da suya atılmış bir insan bedenine benzer, insanlığın manen boğulmasını engelleyecek bir içgüdüdür. Sanatçı, insanlığın manevi içgüdüsünün temsilcisidir.