Bu çalışmanın asıl konusu, postmodern perspektifin kendisidir.
Bu kitabın temel savı, modern çağın özeleştirel, sık sık kendini karalayıcı ve birçok açıdan kendini yıkıcı evresine ulaşmasının sonucunda (postmodemlik kavramının kavramaya ve ifade etmeye çalıştığı süreç), daha önceki etik teorilerin (ama modern çağın ahlâki kaygılarının değil) izlediği birçok yolun, çıkmaz bir sokak gibi görünmeye başladığı; öte yandan ahlâki fenomenlere ilişkin tamamen yeni bir anlayışın yolunun açıldığıdır.
Yıllardır modern sanayi uygarlığını tartışıyoruz. İlk günahı kimin işlediğini, insanın bir zamanlar doğayla barışık bir halde yaşadığı o güzel günlere kimin son verdiğini, bizi fırtınaların orta yerinde kimin çırılçıplak bıraktığını bulmak için daha çok tartışacağız. Çünkü “Tanrı(nın) öldü”ğünü bilmek, geleneğin zincirlerini parçalamak yetmedi; bu kez özgürlük ciğerlerimizi yakmaya başladı. Özgürlük kendinin, ayrıca ötekinin sorumluluğunu üstlenmek, belirsizliklerle, çözülmez çelişkilerle sarmaş dolaş yaşamak, yani, modern bireyler olmak demekti.Ama ağır geldi özgürlük. Taşıyamadık.