Bilet alıp içeri girenler; sahnede birbirlerine hakaretler savuran, türlü düzenbazlıklar, kalleşlikler yapan, saldıran, kıyan, nefret, kin veya sevgi besleyen oyuncular görürdü; perde kapandıktan, oyun bittikten sonra, aynı oyuncuların kuliste birbirleri için ve birbirlerine karşı ne olduklarını, nasıl davrandıklarını bilemezlerdi., düşünmezlerdi bile. Sokağa çıkınca veya evlerinde, kahvelerde hep oyundan, oyuncuların rollerinden söz eder, onları buna göre değerlendirirlerdi. Oysa sahnedekiler, son perde de kapandıktan sonra, gişede toplanan paraları paylaşacaklar, kaderlerinin o gelire bağlı olduğunu hiçbir zaman unutmayacaklardı. Bunun için de, her şeyden önce ve her şeye rağmen yöneticilerine uyacaklardı.
Yağmur Beklerken -
Sayfa 176
-
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
227
Baskı Tarihi
Mayıs 2010
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminin ilk safhasını noktalayan Serbest Fırka denemesi... 1929 büyük ekonomik buhranı ve buna eşlik eden ağır kuraklık tehlikesi. Şeyh Sait ve ilk Dersim isyanları bastırılmış, Takrir-i Sükûn yasaları ile her tür muhalefet ezilmiş, dağıtılmış, “Atatürk devrimleri” yürürlüğe girmiştir. Yağmur Beklerken’de Tarık Buğra Serbest Fırka denemesi/girişimi ekseninde bütün bu gelişmelerin Anadolu taşrasındaki sonuç ve yansımalarını konu edinirken aslında on yıllık Cumhuriyet’in bir bilançosunu da yapmaktadır. 1946-50’de DP’yi zafere taşıyacak hareketin ipuçları, bu hareketin odağında yer alan sağ/muhafazakâr zihniyetin devlet, demokrasi, parti... kavramlarının sosyo-politiği, psikolojisi, Yağmur Beklerken’in o alabildiğine gerçekçi, canlı taşra tipleri ve diyalogları içerisine gayet ustaca serpiştirilmiştir. Bu haliyle bu kitap, sadece Serbest Fırka’nın kapatılması öncesi Türkiye taşrasının değil, darbeler öncesi Türkiye’nin sağ/muhafazakâr gözden görünümü olarak da okunabilir.