Kanun!

- Efendimiz kanunu getirdim. - Ne kanunu? - Bir mesele için emir buyurmuştunuz. Halbuki elimizdeki kanun sarihtir, bu mesele emriniz gibi halledilemez. Yaverine dönerek: - Bana bir müsvedde kâğıdı getiriniz! Ve hemen Harbiye Nazırlığı'na müstacel bir telgraf: "Şu numaralı kanunu hemen bu şekilde değiştirerek bana metnini müstacel telgrafla bildiriniz." Bir kumaş bile bu kadar kolay ısmarlanmaz. Yukarıda bürokrasiden şikâyet etmiştim. Bütün şikâyetler doğru olabilir: Fakat Büyük Harp'in kanun kafası, bürokrasi kadar zararlı idi. Meşhur Kavur: - En fena chambre, en iyi antichambre'dan daha iyidir, demiş. En fena kanun, en iyi kanunsuzluktan daha iyidir, denebilir. En doğrusu kanunun iyi yapılması olduğuna şüphe yoktur. Kanuna güvenlik ve saygısı olmayan yerde zarar o kadar büyüktür ki, hiçbir fena kanun, memlekete o kadar ziyan vermez. Cemal Paşa Boyacıköyü'ndeki yalısındaki son günlerinden birinde: - Bir şey yapmak istiyorum, kanun karşıma çıkıyor. Kanun nedir? Ben yaptım, ben bozarım. Bu Enver'in bir sözünü hatırlatır: - Yok kanun, yap kanun! Der ve anlamayanlara izah ederdi: - Yaparım olur, bozarım olmaz!
Falih Rıfkı Atay - Zeytindağı - Sayfa 102