Aşk ancak sır olarak kalırsa |
Hayır, hayır, kendisi Şehnaz’a olan aşkını kimseciklerle paylaşmayacaktı, paylaşmamalıydı. Eğer paylaşırsa içindeki aşkın azalacağına emindi. Okuduğu kitaplar bütün aşıklara sıkı sıkı bunu tembih ediyorlardı. “Aşk ancak sır olarak kalırsa kalpte çoğalırdı.” Böyle demişti annesi bir seferinde ve sonra da ona Leyla’nın sırlarla büyüyen aşkının hikayesini anlatmıştı. Eğer iki kişi arasındakiler sır olmaktan çıkarsa yalnızca dillerde çoğalır, dostluğun, vefanın değerini düşürürdü.
…
Leyla’ya sordular:
“Sen mi Kays’ı daha çok sevdin; yoksa o mu seni?”
Kara gözlü, kara saçlı, kara benli Leyla iç geçirdi, üzüldü:
“Dostlar, bu nasıl bir soru, bana böyle bir soruyu nasıl sorarsınız ki?!.. Elbette ben onu daha çok sevdim, onun beni sevdiğinden…”
“İyi ama Leyla, o senin için deliye döndü, çöllere düştü, adı Mecnuna çıktı ve kurtlarla, kuşlarla konuşur oldu…”
“İşte bakın, o gitti, bana olan aşkını ına buna anlattı, ben ise aha şuracığımda, kalbimin içinde onun aşkını saklayıp durdum, hiç kimse ile ne paylaştım, ne kimseye dert yandım. Şimdi siz kara verin, o mu beni daha çok sevmiş ben mi onu?!..”
|
79 |
|
Toprak Kokusu |
Taze toprak kokusunun ölüm kokusu da demek olduğunu ilk defa fark ediyorlardı. |
122 |
|
Yüzün Görme Bahtiyarlığı |
Sadi anlatıyordu:
Henüz toy bir delikanlı idim. Şiraz’da bir kızı sevmiştim. O da bana karşı ilgisiz değildi. Birkaç kez de buluşup konuştuk. Sonra araya ayrılık girdi. Ben gurbetlere gittim. |
137 |
|
Bir şey haddini aşınca zıddına dönüşür |
Eğer sevgiliden başkasına söylenemeyecek şeylere sahip olunmuşsa aşk kapıda demektir. |
237 |
|
Ben bir gelincik.. |
Efendim, beni de bahçende açan bir lale say artık. Hani anlattığın o atın terkisinde diyardan diyara dolanıp da sonra İstanbul’da vatan tutan lale gibi. Ben de o lale gibi şu şehirde kapıdan kapıya dolanıp senin eşiğinde kendime yurt edinmedim mi?.. İşte bak, onun bağrındaki yara gibi benim de bağrımda bir yara var artık. Onun ince dalı üzerindeki kadehte alevler, benim zavallı gönül kadehimde yangınlar… Onun ateşi renginden, benimkisi dumanından bilinir. Onun her yerde başka lakabı, benim her menzilde başka adım var. Binlerce adım olsaydı hiçbiri sizin şefkatli sesinizdeki “oğulcuğum!” gibi olamazdı. Tıpkı milyonlarca lale yetiştirenlerden hiçbirinin, sizin ‘katre-i matem’e verdiğiniz kıymeti veremediği gibi. Ama beni kaybettiğiniz vakit katre-i matem kadar üzülmeyiniz, beni bahçenizin dışında açılmış bir gelincik, bir şakayık sayınız. Gelinciğin ömrü laleden az olur ya, dalımın kırıldığını, yaprağımın dağıldığını…”
|
319 |
|
Bimarhanede Yangın |
Tam iki saat boyunca, çaresizlik içinde yanan ve yanarken gittikçe tonlamaları değişen çığlıkları dinlemek ruhunda derin bir yara oluşturmuştu. |
400 |
|