Mağara İstiaresi |
Bir mağara düşün dostum.. Girişi boydan boya gün ışığına açık bir yeraltı mağarası. İnsanlar düşün bu mağarada. Çocukluktan beri zincire vurulmuş hepsi; ne yerlerinden kıpırdamaları, ne başlarını çevirmeleri kabil, yalnız karşılarını görüyorlar. Arkalarından bir ışık geliyor., uzaktan, tepede yakılan bir ateşten. Ateşle aralarında bir yol var, yol boyunca alçak bir duvar. Gözbağcıları seyircilerden ayıran setleri bilirsin, üzerlerinde kuklalarını sergilerler, öyle bir duvar işte... Ve insanlar düşün, ellerinde eşyalar: Tahtadan, taştan insan veya hayvan heykelcikleri, boy boy, biçim biçim. Bu insanlar duvar boyunca yürümektedirler, kimi konuşarak, kimi susarak. Garip bir tablo diyeceksin, hele esirler daha da garip. Doğru.. O esirler ki ömür boyu başlarım çevire-meyecek, kendilerini de, arkadaşlarını da, arkalarından geçen nesneleri de duvara vuran gölgelerinden izleyecekler. Şimdi de mağarada seslerin yankılandığını düşün.. Dışarıdan biri konuştu mu, esirler gölgelerin konuştuğunu sanır, öyle değil mi? Kısaca, onlar için tek gerçek var: Gölgeler.
|
11 |
|
Bir mağara düşün dostum... |
Bir mağara düşün dostum. Girişi boydan boya gün ışığına açık bir yeraltı mağarası. İnsanlar düşün bu mağarada. |
11 |
|
Entelektüel |
Sartre, ortalama Fransız aydınının entelektüel anlayışını şöyle belirtir: Entelektüel, zeka ile ilgili bir faaliyet (müspet ilimler, tatbikî ilimler,tıp, edebiyat v.s.) sayesinde az veya çok isim yapa |
20 |
|
Türk entelektüelinin işi yeni bir şey üretmeden tekrarlamaktır |
Toker Dereli'nin Aydınlar, Sendika Hareketi ve Endüstriyel İlişkiler Sistemi (1975) adını taşıyan kitabı, İngilizce neşriyatı büyük bir titizlikle tarayan, oldukça ciddi bir araştırmadır. |
22 |
|
Entelektüel bilgi hamalı değildir |
Sağın temsilcileri için entelektüel, ya karışıklık çıkarmaktan hoşlanan, huysuz, hırçın, ukalâ bir "deklase"; vekâletnamesi olmayan bir avukat; şarkı söyleyeceğine bildiriler imzalayan bir ağustos böc |
24 |
|
Rahipler ve Kilise |
Taine der ki: "1789 Fransa'sında, üç nevi insan, devletin en yüksek makamlarını işgal ediyordu: Rahipler, soylular, kral.
Bütün nimetler onlarındı: iktidar, servet, itibar, yahut hiç değilse, imtiyaz |
29 |
|
Cübbesi yaldızlı piskopos veya posta bürünen sıska, sarı, pasaklı keşiş önünde, Hıristiyanlığı kabul eden Germen... |
Cübbesi yaldızlı piskopos veya posta bürünen sıska, sarı, pasaklı keşiş önünde, Hıristiyanlığı kabul eden Germen, bir sihirbaz karşısındaymış gibi korku duyar. |
30 |
|
Namuslu aydın, kucağında yaşadığı çevreye uymayandır! |
Kitaplardakilerle, yaşanan gerçek arasındaki uçurum entelektüeli yaralamaktadır. Artık o, kutsiyetine inandığı bir dâvanın alemdarı değil, muzdarip bir vicdandır. |
38 |
|
Neden Avrupa aydınının ayırıcı vasfı kapitalizme düşmanlıktır? |
Avrupa aydınının ayırıcı vasfı kapitalizme düşmanlık. Nereden geliyor bu düşmanlık? Kaynaklar artmış, hayat seviyesi yükselmiş, boş zamanlar fazlalaşmıştır. |
44 |
|
Bürokrasinin gözünde burjuvazi yönetilmesi gereken bir alacaklıdır |
Kapitalizmin gelişmesi bir işçi hareketi yaratır. Aydının hiçbir payı yok bu hareketin doğuşunda. |
44 |
|