Ahlak Dersi I |
Talep şan değildir. Razı ol, şan da senin, nam da senin. Varlığını bilinmezlik toprağına göm. Gömülmeyen şey nabit olmaz. Dünya suretlerinin bulaştığı ayna nasıl parlar? Huzura girmeden önce tevbe sularıyla yıkan.
Kader, teneffüs ettiğin her nefeste seninle.
Eşyadan eşyaya seyahat edip durma. Kendine uzaktan bakmayı öğren. Bir dolap beygirine benziyorsun. Öyle ahmak öyle hüzün verici.
Hicret ve niyetin kimin için? Bir gece yarısı uyandığında yatağından kalk, şöyle yıldızlara bir bak. Düşün!.. Madem ki içinde bulunduğun yer, konuştuğun kimse sana feyz vermiyor, terke mani olan ne?
Ölüme ağlama. Kalbe bak. Hata ve isyan ile pişman, ibadet ve taat ile neşveli değilsen zaten ölüsün.
[...]
|
17 |
|
Ahlak Dersi II |
Nefsin karanlık orduları fevç fevç akıyorlar. Zaman ve mekanı dolduran et kokusu. Metin ol, vadedilen bir şeyin vuku bulmaması seni şüpheye sevketmesin. Basiretine güven. Dünya nimeti için zaaf haline düşersin. Ona doğru koşma, şükür ipi elinde ya. Her meseleye cevap veren, her gördüğünü kucaklayan, her bildiğini anlatan bir kimse mi gördün, derhal ondan uzaklaş.
Marifetin mukabili inkar, ilmin mukabili cehalettir.
Melal içindesin. Yoksul olduğunu düşünüyorsun. Ne ki senden alınmıştır o senin hayrınadır. İçindeki yoksulluğu hissediyor musun? İşte senin için en hayırlı vakit. Unutma ihtiyaç mütemadîdir.
|
17 |
|
Gönül eri garîb olmaz!.. |
Sözde hikmet çoktur. Birincisi, kimden geliyorsa onun kalbinin kisvesini taşır. Ne ki nefsine ağır geliyor, onu yap. Kaldırdığın ağırlık miktarınca sana ferah erecektir. Kederle dolusun. Merak ve endişe içindesin. Demek ki hakikati göremiyorsun. Karamsarlığın kaynağı ışıktan uzak durmaktır. Gayret atına bin, himmet dile ve ümid et. Bidayeti parlak olanın, nihayeti de parlaktır.
Gönül eri garîb olmaz!..
|
18 |
|
Kına ve limonlu çay ile ilgili olmayan şeyler.. |
İnsanların kadın-erkek öyle uluorta birarada oturamadıkları, yani haramın helalin açık seçik bilindiği bir yere, bir ikametgaha girmemişsin. Başını başörtüsü veya şal, ne bileyim şapka ile örtmek gibi bir şey değil bu. Hem sonra sadece başla, vücutla ilgili değil. İnanmakla ilgili doğrudan doğruya. Yani nasıl şu saksıda belli belirsiz seçilen çiçeğin Begonya olduğunu biliyorsun. İsterse karanlıkta olsun veya sen istersen bu evde bulunma da başka bir yerde bulun hep orada, o sedirle sehpa arasında bir Begonya'nın bulunduğunu biliyorsun onun gibi. Açık, aşikar.
Saçının bir tek teli bu açıdan kıymetli. Bunun için sana saç üzerine Framcolor, ne bileyim Blendaks, kına veya limonlu çay ile ilgili olmayan şeyler söylüyorum!..
|
26 |
|
Müslüman oldum! |
Ne zaman ki sokakta bir eski okul veya iş arkadaşına raslıyordu. Yerlere kadar uzanan geniş mantosu, alnını çevreleyen uzun başörtüsü ile gülerek yaklaşıyor, muhatabının şaşıran ve irileşen gözlerinin ta içerisine kadar keyifle bakıyordu.
- A.. Aaa.. Süheyla sen misin? Gözlerime inanamıyorum. Kız bu ne hal?
- Müslüman oldum!..
|
49 |
|
Miniminnacık bir yalnızlık daha.. |
Mesela dün saç tokalarımdan birini kaybettim. Bir süre telaşla arandım durdum. Odadan odaya, dolaptan dolaba gidip geliyorum.
Aman Allahım!..
Ne kadar çok saç tokam varmış benim.
Benim ne kadar çok el çantam, kol çantam varmış.
Bunların içinde, üzerinde küçük mavi-pembe mineli çiçekleri olan saç tokam kayboluvermiş.
Nedense ona pek önem verirmişim.
İşte bu küçük eşyanın beni yalnız bıraktığı gün. Onun benden, benim ondan kurtulduğum gün, böylesine miniminnacık bir yalnızlık daha edinmiş oldum. Kim bilir içinde daha nice saç tokaları, nice el-kol çantaları çöreklenmiş yatıyor.
|
56 |
|
Harama batmamış bir belde? |
- Kazandığın her şeyden vazgeç. Bırak onları.
.................
- Tövbe et.
- Nereden çıkarıyorsun şimdi bunları Süheyla. Biliyorsun ben yoksul bir ailenin çocuğuyum. Yıllarca didindim, bir yere geldim. Benden bunları isteme.
- Harama batmışsın. Mülevves bir ortamda çırpınıp duruyorsun.
- Peki tutalım ki sen haklısın. Ne olacak o zaman?
- Hayatımızı birleştiririz.
- Evet..
- Harama batmamış bir beldeye, hicret ederiz.
...............
- Hadi ne olur niyet et, içindeki ürpertiye kulak ver, hadi yalvarıyorum.
...............
- Bana bak, yüzüme bak, sana teslim olacağım. Seninle birlikte Hakk'a teslim olacağız.
...............
- Engin. Heyyy.. Yoksul ve temiz çocuk. Sana sesleniyorum.
...............
|
69 |
|
-Peki size bir şey sormak istiyorum. |
Buyurun
- Haram ne demek?
Kör kuyuya taş atmıştı. Adamın yüzü aniden duvar. Sesinde mütereddit bir ton bulunmamasına özellikle dikkat ederek;
- Ben ateistim Engin Bey.
Acaba bu cevap "uygun" düştü mü diye duyulan tedirginlik.
- Peki insan ateist olunca kavunun tadı değişiyor mu?
Sükût.
|
80 |
|
Ne mutlu bize! |
O yapışkan örümcek ağı. Gitar sesi, dudak boyası ve mikrofon. Ses seslikten, dudak dudaklıktan çıkmalıdır. Fitne vücuda adım adım yayılmalıdır. Toprağın üzeri asfaltla kaplanmalı, insanlar arabalara binmeli, ayakları yerden kesilmelidir. Sebzelere sun'î gübre verilmeli, tüpte çocuk üretilmelidir. Yeryüzü devasa bir tiyatro sahnesidir, herkes rolünü ezberlemeli.
- Siz hangi rolde oynuyorsunuz?
- Ben alçak rolündeyim.
- Ya siz?
- Aldatılmış koca.
- Peki sizin rolünüz nedir?
- Para yiyorum, küçük bir rol, ama mühim dedi rejisör.
- Aranızda Allah korkusu duyan var mı? Hep bir ağızdan ve çığlık çığlığa:
- Onu unuttuk. Ne mutlu bize onu unuttuk...
|
80 |
|