"Yeni Lisan","Milli Edebiyat"

(açılan davanın düşmesiyle) Fecr-i Ati adalet ve hukukça temize çıkmıştı ama, halk arasında yeni bir dedikodu konusu olmaktan kurtulamamıştı sanırım. Fakat, ben o dedikodular üzerinde durmağa hiç lüzum görmüyorum. Zira, bunlar çok geçmeden birer sabun köpüğü gibi dağılıp gitmişti. Lakin, o sıralarda Selanik'te Ziya Gökalp'in yöneticiliği altında çıkmakta olan Genç Kalemler dergisinin aleyhimize açtığı kampanya bu neviden değildi. Zira, bu kampanyanın, bence, fikri bir değeri olduğu kadar, ciddiye almamız lazım gelen bir politik karakteri de vardı. Genç Kalemler yazarları bizi Edebiyat-ı Cedide'nin kozmopolit çığırını devam ettirmek ve onun melez dilini kullanmakla itham ediyorlardı. Bundan başka, ortaya bir "Yeni Lisan", bir "Milli Edebiyat" bahsi atmışlardı. Oysa, biz, tam bunların istediklerini yapmakta olduğumuz kanaatinde idik. Nitekim, hepimiz değilse bile, Refik Halit'le ben hikayelerimizi gittikçe sadeleşen bir Türkçe ile yazmakta ve hikayelerin konularını İstanbul şehrinin dar ve kozmopolit çevresine inhisar ettirmeyip bütün memleket hayatından almakta idik. Evet, Refik Halit -ki halis bir İstanbul çocuğudur- ilk yayınlanan hikayesinde bize bir köylü kızının örneğini vermişti ve bunu, günün birinde Memleket Hikayeleri adı altında topladığı Anadolu kasabalarının canlı ve realist tabloları takibedecekti. Ben ise, İstanbul'a ilk defa on yedi yaşında ayak basmış bir genç olmam itibariyle ancak Anadolu'dan bahsedebilirdim. Nitekim, hikayeciliğe birinci ve ikinci adımımı teşkil eden Baskın ve Bir Kadın Meselesi eserlerimin konusunu hep Manisa'da görüp işittiğim olaylardan almışımdır. 'Dil meseleslne gelince, biraz yukarıda söylediğim gibi, gerek Refik Halit'in gerek benim üslübum daima sadeliğe doğru gelişmekte idi ve bir gün gelecek, Genç Kalemler dergisinde "Yeni Lisan" denilen ağdasız ve temiz Türkçenin en munis örneklerini vermek -en az o derginin başyazarı Ömer Seyfettin kadar- bize nasip olacaktı ve yine günün birinde, bu cereyanın büyük önderi Ziya Gökalp, eski edebiyatçıların da bulunduğu bir mecliste, kendisine: "Üstadım, lisanımızdan Farisî ve Arabi kaidelerine göre yapılan terkipleri çıkarıp atalım, mütalaasında bulunuyorsunuz. Fakat, şimdiye kadar genç ediplerimiz arasında bu şekilde yazı yazmağa kim muvaffak olabilmiştir?" sualini soran Cenap Şahabettin'e, parmağının ucuyla beni göstererek: "İşte bu!" diyecekti. Bundan birkaç yıl sonra çıkardığı Yeni Mecmua'da başyazarlık vazifesini Refik Halit'e verecekti. Lakin, ne yazık ki, iş bu sonuca varıncaya kadar Genç Kalemler'le Fecr-i Ati'nin organı olan Servet-i Fünün arasındaki polemikler çok çirkin bir şekil almıştı. Bu polemikler esnasında benim en çok hucum ettiğim "Yeni Lisan" tabiri idi. Muarızlarımız maksatlarını "Sade Türkçe" veya şimdiki deyimiyle "Öz Türkçe" şeklinde ifade etselerdi bu hücumlara belki de hiç Iüzum görmeyecektim. Benim nazarımda "Yeni Lisan", yeniden bir dil icat etmek manasını taşıyor ve böyle bir hareket bana tabiat-i eşyaya, mantığa, sağduyuya aykırı görünüyordu. Demek oluyor ki, dil davası ortaya yanlış bir formülle konulmuş bulunuyor ve bu yüzden onlarla bizim aramızda bir kördöğüşüdür alıp yürüyordu. Bereket versin ki, Fecr-i Ati'nin o zamanki başkanı Hamdullah Suphi'nin tavsiye ve telkinleriyle, çok sürmeden, Selanik'ten gelen ve neredeyse politik tehditler mahiyetini almak istidadını göstermekte olan sesleri cevapsız bırakmağa karar vermiştik.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Gençlik ve Edebiyat Hatıraları - Sayfa 39

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
284
Baskı Tarihi
2010
Yazılış Tarihi
1969
ISBN
978-975-470-056-5
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim Yayınları
Editörü
Bahriye Çeri
Arka Kapak: Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir, öykü, makale ve eleştri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları ve anılarıyla, en önemli edebiyatçılarımız arasında yer alır. Üslüp özellikleri bakımından Yakup Kadri´nin 1910´dan 1974´e dek verdiği eserler Türkçe´nin geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz.