bozulma

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

Tekkeler ve Medreseler

Dedemin, tekkelerin ve medreselerin kapatılmasına dair şu sözlerini de hatırlarım: "Allahu Teâlâ zulm etmez. Kul, başına gelecekleri hak eder. Cenab-ı Hak, bir nefis kendisini değiştirmeden, onun hâlini değiştirmez. Ona ceza vermez. Çünkü Âdil-i Mudak'tır. Demek ki, yapılan bu inkılâplara, bu darbelere, bu millet müstehak olmuştur... Dergâhlar böyle lâubali oldu. Medreselerde, bir tulum peynir, bir teneke yağa, talebe sımf geçti... Çocuk babasının yanında köyde çalışır, ama rüşveti yiyen hoca çocuğu medreseye devam etmiş gösterir, sımf geçirir... İşte bu gibi lâubalilikler, lâkaydlıklar başımıza bu cezaları getirdi. Çektiklerimiz, amellerimizin cezasıdır..." Hakikaten tekkeler de medreseler de ne yazık ki, bozulan millî ahlâk ve zayıflayan devletie birlikte değişip asıl hizmet ve vazifelerini yapamaz olmuşlar. Bu yüzden Tanzimat'tan beri "medreselerin ıslâhı" meselesi konuşulur olmuş... Fakat umumî çöküş arasında bu müesseseler de bir türlü toparlanamamışlar. "Islâh-ı medâris" bahsi son zamanlara kadar gündemde kalmıştır. Hatta Konya'da Meşrutiyet devrinde kurulan ve Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi'nin, çok beğendiği için, oğlunu ta İstanbul'dan tahsil için gönderdiği yeni medrese teşkilâtının adı da bu sebeple "Islâh-ı Medâris" olarak seçilmiştir.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
400
Baskı Tarihi
1999
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Mütefekkir romancı bu eserde insan ruhunun derinliklerine büyük zekasının ışığını tutmaktadır. romanda asil bir ruhun insanın anlaşılmazlığı karşısındaki bunalımları, ikiyüzlülüğe ve bayağılıklara karşı isyanı verilmektedir. Harb yıllarının ahlâkı ve içtimâi hayanı verilmektedir. Harb yıllarının ahlâkı ve içtimâî hayatı perişan eden havası iinde dürüstlüğün ve ülkücülüğün savunması yapılmakta, kozmopolitliğe karşı milliyetçilik, materyalizme karşı maneviyatçılık bayraklaştırılmaktadır.

Inkıraz

Ben gıdım gıdım boğuluyorum niçin biliyor musunuz? Sade şimdi hatırınıza gelen şey değil; sade Vedia’yı sevmek meselesi değil. Orhan Bey! Sade şu yalıyı dolduran ecnebiler de değil;İstanbul ve bütün Türkiye işgal edilir de insan gene ümidini kesmez. Ben çok dik başlı ve mukavemetli bir insanım,Orhan Bey.Fakat beni boğan şey daha fecidir:İşgal başka şey,inkıraz gene başka şey.Ben bunu hissediyorum.Etrafımda herşey : “İnkıraz! İnkıraz!” diye haykırıyor.Ben askerim.Tarihe çok meraklıyım.Fakat tarih bunları yazmıyor.İnkırazın bir de içerisinden görülüşü var.Ruhların,kalplerin seciyelerin inkırazı.Ben belki iyi anlatamıyorum.Düşman şehre girmiş ne çıkar? Davranır,kovarız;fakat bir de fenalığın bin çeşidi ruhlarımızı işgal etmiş.Ahlakımız,faziletimiz işgal altında…Şu aşağıdaki ecnebiler bizim yalıya zorla girmediler ya…Biz çağırdık da geldiler.Çünkü ruhumuz esir.Bu da bir şey değil.Seciye yok bizde Orhan Bey.Bana her taraf bataklık gibi görünüyor.Elimi sık sık boynuma götürüyorum ya.Billahi,inanmazsanız,yakam bana gırtlağıma kadar çıkmış bir bataklık hissi veriyor.Geçen defa beni çok hasta gördünüz.Hastalık ne kelime!Vücudumda hiçbir şey yok.Amma keşke hasta olsam…İlletlerin en beteri nedir?Verem mi?Çoktan razıyım;kanser mi?Ona da razıyım.Tek etrafımda herkesi ahlâk veremine,seciye kanserine tutulmuş görmeyeyim.