Ölümü, yüce bir amaca hizmet edenlere has o bakış..
Molla duasını bitiriyor. Amin. Uzun mutfak bıçağını alıyor. Geleneklere göre, koyun bıçağı görmemeli. Ali hayvana bir kesme şeker veriyor - ölümü tatlılaştırmak için, bir başka gelenek- Koyun biraz çırpınıyor, bir-iki tekme atıyor, ama fazla değil. Molla onu çenesinin altından sıkıca tutuyor, bıçağı boynuna dayıyor. Göz açıp kapayıncaya kadar da ustaca bir haraketle boğazı kesiyor. Koyunun gözlerine bakıyorum. Haftalarca rüyalarımdan gitmeyecek bir görüntü. Her yıl arka bahçede yinelenen bu ayini neden izlediğimi bilmiyorum; kabuslar otların üzerindeki kan kuruyup uçtuktan çok sonra bile peşimi bırakmıyor. Ama her seferinde izliyorum. İzliyorum, nedeniyse hayvanın gözlerindeki o kabulleniş. Saçma ama, hayvanın anladığını düşünüyorum. Hayvan bu korkunç ölümün çok yüce bir amaca hizmet ettiğini biliyor. İşte bu bakış...
Oğlunu Allah'a kurban etmesine ramak kalan İbrahim Peygamber'in anısına..
Yarın İslam takviminin son ayı, Dhul-Hijiah'ın onuncu günü; üç günlük bayramın, oğlunu Allah'a kurban etmesine ramak kalan İbrahim Peygamber'in anısına kutlanan Kurban Bayramı'nın ilk günü. Baba bu yılki kurbanı kendi eliyle seçti; kıvrık, kara kulaklı, pudra beyazı bir koyun.
Hep birlikte arka bahçedeyiz; Hasan Ali Baba ve ben. Molla duasını ediyor ve sakalını sıvazlıyor. Baba duyulur duyulmaz bir sesle mırıldanıyor: Hadi bitir şu işi. Bitmek bilmez dualar, eti helal etme töreni canını sıkmış. Bütün dini safsatalar gibi, bu kurban öyküsüyle de alay ediyor. Ama kurban kesme geleneğine saygı duyuyor. Geleneklere göre et üçe bölünüyor; biri aileye, biri dostlara, biri de fakirlere. Baba her yıl, etin tamamını yoksullara dağıtıyor. "Zenginler yeterince şişman!" diyor.
Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
154
Baskı Tarihi
2010
ISBN
978-975-6006-67-2
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Samed Karagöz
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
212
Baskı Tarihi
1963
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Abdülbaki Gölpınarlı
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mant%C4%B1ku't-Tayr
Kimde bu dert yoksa, toprak başına...
Bir adamın çevik bir kölesi vardı. Bu köle, bütün dünya işlerinden elini yumuş, arınmıştı. Geceleri ta sabah çağına kadar uyanık kalır, namaz kılar, dururdu. Efendisi köleye " Geceleyin kalkınca beni de uyandır da abtes alayım, seninle namaz kılayım." dedi. Köle efendiye şu cevabı verdi: "Kimde din derdi peydahlanırsa onu, kimse uyandırmasa da olur, uyandıran olmasa da uyanır. Sende de bir dert varsa zaten uyanıksın; gece gündüz ibadete koyulursun, aylak kalmazsın. Seni uyandıracak biri lazımsa senin için ibadet edecek başka bir adama da lüzum var demektir."Kimde bu tahassür, bu dert yoksa toprak başına. Çünkü o adam, adam değildir.
Kim bu gönül derdiyle yoğrulmuşsa cehennemden de kurtulmuştur, cennetten de; ikisi de gözünde yoktur.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
212
Baskı Tarihi
1963
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Abdülbaki Gölpınarlı
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mant%C4%B1ku't-Tayr
Gönül ehli, eri dağlarından tanır!
İbadet eden birisi Peygamberden seccade üstünde namaz kılmaya izin istedi. Peygamber izin vermedi dedi ki: Şimdi toprak da sıcaktır, kum da. Allah huzurunda sıcak kuma, sıcak toprağa yüz koy. Çünkü her yaralının yere yüz koyması, yarasını dağlamasıdır. Madem ki görüyorsun, canın yaralı, yaralıya dağlama iyi gelir. Burada gönlünü dağlamazsan sana hiç bakarlar, iltifat ederler mi?
Dert meydanında gönlünü dağla. Gönül ehli, eri dağlarından tanır!
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
342
Baskı Tarihi
2003
ISBN
975-8264-33-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
M. Nuri Gençosman
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
342
Baskı Tarihi
2003
ISBN
975-8264-33-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
M. Nuri Gençosman
İhsan dilemek..
Allah'tan ihsan dileyenler iki sınıftır. Bir sınıf dileklerinde acele ederler. Çünkü insan aceleci yaratıldı. Diğer sınıf da isteklerini O'nun ilmine bağlı tutarlar. Bunlar bilirler ki Allah katında ancak bilinmiş olan şey zuhura gelir ve kul dilediğine ancak istedikten sonra kavuşur. Şu hale göre bunlar derler ki, umarız ki Hakk'tan istediğimiz şey bu çeşit dileklerden olsun. Böyle olunca onların dileği imkana bağlı olan bir ihtiyat olur. Halbuki Allah'ın bilgisinde mevcut olan şeyle onun istidadının kabulü için müsait zaman bilinmez. Çünkü herhangi bir zamanda her şahsın istidadını bilmek malumatın en çetin nevindendir. Eğer isteyen kimsenin istidadı bu dileği gerektirmeseydi o da talepte bulunmazdı.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
342
Baskı Tarihi
2003
ISBN
975-8264-33-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
M. Nuri Gençosman
Emzirmek yahut doğurmak!..
Hak, Musa hakkında başka süt nineleri haram kılmakla bu ciheti kinaye yoluyla belirtmiştir. Çünkü Musa'nın anası hakikatte onu emziren kadındır. Onu doğuran değil. Zira doğuran ana onu ancak emanet olarak karnında taşıdı. Bundan dolayı da o anadan doğdu. Onun rahminde kendi iradesi olmadan onun hayız kanıyla beslendi. Ta ki çocuk üzerine anasının rahminden çıkmasaydı anasını öldürürdü ve onu hasta ederdi. Şu halde çocuğun bu kanla beslenmesi dolayısıyla ancak annesinin ona minnet ve teşekkürde bulunması gereklidir. Zira çocuk, anasını kendi varlığı sayesinde öyle bir zarardan korudu ki, eğer onun gıdalandığı hayız kanı annesinin rahminde kalıp da dışarı çıkmasaydı, yavrusu bununla gıdalanmasaydı, o zarar kendi nefsinde kalırdı. Halbuki süt nine böyle değildir. Çünkü yavruyu emzirmekle onun hayatını ve bekasını diledi. Bu itibarla Yüce Allah bu mazhariyeti Musa için kendisini doğuran anaya verdi.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
342
Baskı Tarihi
2003
ISBN
975-8264-33-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
M. Nuri Gençosman
Çocuk, yağmur, Allaha yakınlık..
Çocuğu görmez misin ki bilhassa büyüklere tasarruf eder. Büyük kendi üstün mertebesinden inerek çocukla oynaşır, onunla çocuk gibi konuşur, çocuğun aklıyla düşünür. Şu halde o çocuğun teshiri altındadır. Fakat bunun farkında değildir. Sonra çocuk büyüdüğü vakit kendi terbiyesine ve himayesine alır, kendi işini yürütmeye, onu kendine alıştırmaya çalışır. Canı sıkılmamak için onunla oyalanır. İşte bu haraketlerin hepsi küçüğün büyüğe karşı yaptığı şeylerdir ve çocukluk makamının kuvvetinden ileri gelmektedir. Çünkü çocuğun Rabb'ına ilgisi daha yakındır. Halbuki büyük Rabb'ından daha uzaktır. Böyle olunca Allah'a en yakın olan kimse ondan en uzak olanı teshir eder. Nasıl ki sultana yakın olan kimseler de bu yakınlıkları dolayısıyla ondan uzak olanları teshir ederler. Allah Resulü Hazreti Muhammed, yağmur yağdığı zaman damlaları kendine isabet etsin diye mübarek başını açarak altında dururlardı. Sebebini soranlara, "yağmurun Allah ile ilgisi yenidir." buyururlardı. Peygamberin Allah'a olan marifetine bak ki, onu hangi sebep yüce, üstün ve parlak kılmıştı? Şu halde yağmur Allah'a yakın bulunmak dolayısıyla insanların en yücesi ve en faziletlisi olan Peygamber'i teshir etmiştir. Bu sebeple yağmurun getirdiği feyzden faydalanmak için kendilerini ona arz ederlerdi. Demek ki yağmurun getirdiği şeyden Peygamber için ilahi bir faide hasıl olmasaydı mübarek nefsini onun tesirine arzetmezdi. Yağmurun bu risalet ve aracılığı suyun risaletidir. Çünkü Allah "Canlı olan her şeyi sudan yarattık." buyurdu. Bunu iyi anla!..
Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
154
Baskı Tarihi
2010
ISBN
978-975-6006-67-2
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Samed Karagöz