Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
“Bütün diğer romanlardan sonra yazmak istediğim bir itiraf roman vardı…”“Bu romana bütün yüreğimi vereceğim, kanımı akıtacağım. Sürgün yıllarımda, yatağıma yatmış, iç çözümlemeler yaparken, hüznün altında ezildiğim anlarda bu kararı verdim…”“Bu roman benim için öyle değerli ki, benimle öyle bir bütünleşmiş ki… Onu başyapıtım yapmak istiyorum…”
(Fyodor Dostoyevski’nin kardeşine yazdığı mektuplardan.)
(Arka Kapak)
Vida
Oysa insanoğlunun tüm işi gücü, varlığının biricik anlamının vida değil insan olduğunu her an hatırlamasıdır.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
“Bütün diğer romanlardan sonra yazmak istediğim bir itiraf roman vardı…”“Bu romana bütün yüreğimi vereceğim, kanımı akıtacağım. Sürgün yıllarımda, yatağıma yatmış, iç çözümlemeler yaparken, hüznün altında ezildiğim anlarda bu kararı verdim…”“Bu roman benim için öyle değerli ki, benimle öyle bir bütünleşmiş ki… Onu başyapıtım yapmak istiyorum…”
(Fyodor Dostoyevski’nin kardeşine yazdığı mektuplardan.)
(Arka Kapak)
Neden Altını Çizdim?
Aklıma Suskunlar'daki Kabil'in yeğenleri ve yüzüğün halefliği anlatısı geldi. Eklemeden geçmek istemedim...
Vida
Medeniyet nedeniyle insanlar belki kan dökme oranını artırmadılar ancak şurası açık ki kan dökme yöntemlerini geliştirdiler, daha cani bir karakter oluşturdular.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
“Bütün diğer romanlardan sonra yazmak istediğim bir itiraf roman vardı…”“Bu romana bütün yüreğimi vereceğim, kanımı akıtacağım. Sürgün yıllarımda, yatağıma yatmış, iç çözümlemeler yaparken, hüznün altında ezildiğim anlarda bu kararı verdim…”“Bu roman benim için öyle değerli ki, benimle öyle bir bütünleşmiş ki… Onu başyapıtım yapmak istiyorum…”
(Fyodor Dostoyevski’nin kardeşine yazdığı mektuplardan.)
(Arka Kapak)
Hz. İsa ve Sokrates
Erasmus'a göre, Hazreti İsa ile Sokrates arasında, Hristiyan öğretisi ile antikçağ bilgeliği, iman ile ahlak arasında ne aşılması olanaksız ne de kökenlerini ahlakta bulan bir karşıtlık vardı.
Neden Altını Çizdim?
...
Sessizlik
“Her musiki, sesin değil de, aslında sessizliğin bir taklidi, musiki sessizliğe ne kadar yakınsa,o kadar da mükemmel olur.Kulakları hassas olduğu halde hiçbir şey işitmeyen kişi,O’nu dinliyordur.Sessizlik de bir perdedir.Sessizliği iştebilirsin.’Es’ bile bu perdeye kıyasla,ses’tir.İnsanlara neyi söylediğimi ve onlara neyi ve ondan üflenen nefesini anlatmış,hepsini neye davet etmiştim.Kulağı olan işitti.”
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
232
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2007
ISBN
978-9944-83-016-4
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
İnsanın iç dünyasında derin bir şekilde yaşadığı tezatlar, toplum hayatında da kendini gösterir. Bir taraftan îmânın kemâl ve huzuru içinde yaşayan gönül erleri, diğer taraftan da küfrün girdaplarında kaybolanlar aynı toplumda hayâtiyetlerini devam ettirirler.
Ölüm
Ölümün ürkütücü ağırlığını, kelimelerin zayıf omuzları taşıyamaz. Ölüm karşısında bütün fani güçler sona erer ve erir. Kabristanların öğüt vermekte olan sessiz feryatları karşısında, hassas gönüllerden gelen akisler, ancak gözyaşları ve kuru hıçkırıklardır.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
153
Baskı Tarihi
2005
ISBN
975-7462-81-0
Baskı Sayısı
7. Baskı
İmkansız mı?
Oğulum Behçet, sen bir medeniyetin iflâsı nedir, bilir misin? dedi. İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı insan yapan manevî kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü?... Cahilsin okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur. Bizde insanoğlu şirazesiz kalmış. Hayat onun için âhenksiz, birbirini tutmayan, günün hayatına cevap vermeyen bir yığın ölü kıymetler tarafından idare ediliyor. Dünyaya baktığımız zaman ayrı görüyor, kendi kendimize kaldığımız zaman ayrı düşünüyoruz. Yığınlarca tezat içinde yaşıyoruz, bütün Şark dünyası ıstırap içinde. Muttasıl gömlek değiştiriyor, Hind’i, Çin’i, Efgan’ı, Arab’ı, Türk’ü hep soyunuyoruz; soyundukça üstümüzden attığımız şeylerin alelâde ekler olduğunu, daha derinden birtakım şeyler çıkarıp atmak lazım geldiğini görüyoruz. O zaman korkuyoruz; olduğumuz yerde imdat arar gibi sağa sola bakınıyoruz. Sonra tekrar başlıyoruz, gene tabaka tabaka soyunuyoruz, tırnaklarımızla derimizi yüzer gibi bir şeyler daha atıyoruz. Zaten biz soyunmaksak bile onlar üzerimizden liyme liyme dökülüyorlar. Fakat olmuyor; bize lazım olan, gömlek değiştirmek değil, içten değişmektir. Bu sadece dıştan yapılacak şey değil. Bunu olduğumuz yerden yapamayız. İçten, dıştan her ufuk, bir görüş zaviyesidir. Bütün cemiyet hayatı zihniyet etrafında döner. İnsanı yenibaştan, yeni esaslarla kurmamız lazım; yeni kıymetlerle yaşayan bir insan. Halbuki bu imkansız...
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
333
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2005
ISBN
975-468-497-9
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İSTANBUL
Editörü
Murat Batmankaya
Mütercimi
Nilüfer Epçeli
Orijinal Adı
The Yoga - The Birth Of The Individual
Gelecek
Yaşadığımız an, daima bir cehennemdir. Bunu sadece geleceğe yönlendirdiğin umutların sayesinde sürdürebiliyorsun. Bugün, bir yarın olduğu için yaşayabiliyorsun. Yarın bir şeylerin olacağını umut ediyorsun - yarın cennetin bazı kapıları açılacak sanıyorsun. Bugün hiçbir zaman açılmayacaklar ve yarın geldiğinde yarın olarak değil, bugün olarak gelecektir, ama zihnin bu arada tekrar ilerlemiş olacaktır. İleriye doğru gitmeye devam ediyorsun; işte hayale dalmanın anlamı budur. Şu anda yanında bulunan, burada ve şimdi olan gerçekle bir değilsin, başka bir yerdesin- ileri doğru hareket ediyor, ileri doğru zıplıyorsun.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
99
Baskı Tarihi
2009
ISBN
978-975-570-419-7
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Sır, üstün yetenekli, uluslararası düzeyde üne kavuşmuş bir çalgıcı ile üstün yetenekli, ama hiç kimsenin tanımadığı, sanatını dört duvar arasında yapayalnız icra etmeyi seçmiş yaşıtı bir başka çalgıcı üzerine kurulmuş bir öykü.
Git Artık Kendin Uç
Bana öyle geliyor ki, olgun besteci genç öğrencisini "git artık kendin uç" diye gönderdiğinde sorunlu hizaya dayanmıştı. Ona kendisi gibi çalmayı öğretemezdi, kendi gibi çalabilmek için artık yola yalnız devam etmesi tek doğru çözümdü. Çıraklığın, kalfalığın bir kararı vardır, sonra gidip, düşekalka yolunda yolcu, gediğinde usta olmayı bilmek gerekir.