Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Bir Facianın Hikayesi Cemil Meriç`in artık basılmayacak bir eseridir. Kitabın basılan
ve basılacak olan diger kitaplara dercedildigi, edilecegi söylenmektedir. Meriç`in mirasının
eksiksiz ve aslına uygun olarak okuruna ulastırılabilmesi için internetin sundugu imkanları
kullanmak zaruri hale gelmistir. Kitabı bilgisayara aktardıktan sonra orjinalinde bulunan imla,
gramer ve tüm baskı, dizgi hataları editörümüz tarafından kitabın aslıyla karsılastırılarak
yeniden tashih edilmis, düzeltilmistir. Editörümüzün hassasiyeti ve titizligi kitabın
yayımlanma sürecini geciktirmistir.
Ol veya Öl
Anarşizm başarıya ulaşamaz, hele modern dünyada. İnsana Don Kişot'un trajik asaletini hatırlatır ister istemez. Yel değirmenlerinin toprağa fırlattığı Don Kişot'un. Bu değirmenler makineleşen bir dünyanın sembolü. Hayata da insana da aldırmazlar.
Geçen asrın sonlarında bir Fransız hukukçusu şöyle yazıyordu: “Bugün başrolde üç aktör var: parababası, politikacı, anarşist. Makinalaşan realite, gemi azıya alan üretim, politikacı ile iş adamını eritti; artık güçleri sadece görünüşte. Modern dünya belli bir insan tipi doğuruyor hep, Janus'a benzeyen bir insan: bir yüzü ile robot, bir yüzü ile manda! Reklâmın ve propagandanın biçimlendirdiği, Pavlov'un köpekleri gibi şartlı reflekslerle harekete geçen bu insan karşısında isyan ediyor anarşist. Ve öfke ile haykırıyor çağdaşlarına: “Ol veya öl.”
Sayfa Sayısı
339
Baskı Tarihi
1997
Yazılış Tarihi
1974
ISBN
975-470-281-0
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Mahmut Ali Meriç
Türkiye'de son zamanda yetişmiş en önemli aydınlardan, büyük filozof Cemil Meriç'in belki de en önemli eseridir. Binlerce sayfanın bilgisini küçük bir kitaba sığdırabilecek kadar usta yazarın ilmek ilmek örgülediği eşsiz bir dantela... Avrupayı, Osmanlıyı, Hind'i ,Çin'i motiflediği bir kanaviçe resmi.. "Bu ülke" de Tagore'dan Kemal Tahir'e..Oradan Said Nursi'ye.. ve oradan da İbn Haldun'a kadar onlarca ismi bulabilirsiniz. (http://www.itusozluk.com/goster.php/bu+%FClke)
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
159
Baskı Tarihi
1995
ISBN
975-406-357-5
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Mütercimi
Sabahattin Eyuboğlu-Vedat Günyol
Thomas More tarafından, Yunanca “olmayan yer” sözcüğünden "yaratılmış" kelime ve aynı ismi taşıyan kitap.
More, Yunanca yer anlamına gelen sözcüğün önüne iyi anlamına gelen "eu" ve yok anlamına gelen "ou" takılarını birlikte çağrıştıran bir hece getirmiş, böylece aynı anda "iyi yer" ve "yok yer", yani "olmayan yer" anlamını taşıyan bir tür cinas yapmıştır.
More'un 1516'da yazdığı aynı isimdeki kitap, var olmayan bir hayali adada geçmektedir. More kitabında ütopyalıları ve onların yaşam biçimlerini anlatarak, döneminin İngilteresi'ne bir eleştiri getirir.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!
İnsanların kalplerini yağmalıyorlar
"Bir çocuk görmüştüm, Afganistan'da bombalanan evinin önünde ağlıyordu. Anası-babası ölmüş ve elinde yanmış bir Kur'an. Kur'an'a ağlıyordu. Başka bir şey bu... Allahlarını yağmalıyorlar. Ama mesela Allah değil. İnsanların kalplerini tarif edecek başka bir sözcüğü kalmadı. İnsanların kalplerini yağmalıyorlar. Onlar da kalplerini kapatıyorlar. Hikayelerimizi yağmalıyorlar.Kıra döke Asur tabletlerini nasıl kaçırıyorlarsa, hikayelerimizi de bizden öyle kıra döke alıyorlar. Sonra geri kalan döküntüleri bize veriyorlar. "Alın siz busunuz!..." New York Times Bestseller listelerine giriyor döküntülerimiz. Döküntülerimizi Kızılderililerie renkli camlar verir gibi bize geri gönderiyorlar. "
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
159
Baskı Tarihi
1995
ISBN
975-406-357-5
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Mütercimi
Sabahattin Eyuboğlu-Vedat Günyol
Thomas More tarafından, Yunanca “olmayan yer” sözcüğünden "yaratılmış" kelime ve aynı ismi taşıyan kitap.
More, Yunanca yer anlamına gelen sözcüğün önüne iyi anlamına gelen "eu" ve yok anlamına gelen "ou" takılarını birlikte çağrıştıran bir hece getirmiş, böylece aynı anda "iyi yer" ve "yok yer", yani "olmayan yer" anlamını taşıyan bir tür cinas yapmıştır.
More'un 1516'da yazdığı aynı isimdeki kitap, var olmayan bir hayali adada geçmektedir. More kitabında ütopyalıları ve onların yaşam biçimlerini anlatarak, döneminin İngilteresi'ne bir eleştiri getirir.
Yönetim
Yüksek kurultayın uyduğu şu kural da anılmaya değer: Bir öneri geldiği zaman, hemen o gün üstünde tartışılmaz. Tartışma gelecek toplantıya bırakılır. Böylelikle, kimse ilk aklına gelen şeyleri gelişi güzel ortaya atmaz ve halkın yararını unutarak kendi düşüncesini savunmaya kalkışmaz. İnsan çok kez öne sürdüğü bir düşünceden vazgeçmeyi kendine yediremez. Yanıldığını açığa vuramaz. Kendi ününü kurtarmak için halkın yararını feda eder. Ayak üstü düşünmenin yarattığı bu büyük tehlike böylece önlenmiş ve kurultay üyelerine düşünmek için bol bol vakit bırakılmıştır.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Bir Facianın Hikayesi Cemil Meriç`in artık basılmayacak bir eseridir. Kitabın basılan
ve basılacak olan diger kitaplara dercedildigi, edilecegi söylenmektedir. Meriç`in mirasının
eksiksiz ve aslına uygun olarak okuruna ulastırılabilmesi için internetin sundugu imkanları
kullanmak zaruri hale gelmistir. Kitabı bilgisayara aktardıktan sonra orjinalinde bulunan imla,
gramer ve tüm baskı, dizgi hataları editörümüz tarafından kitabın aslıyla karsılastırılarak
yeniden tashih edilmis, düzeltilmistir. Editörümüzün hassasiyeti ve titizligi kitabın
yayımlanma sürecini geciktirmistir.
Neden Altını Çizdim?
Cemil Meriç - Bir Facianın Hikayesi
http://cemilmeric.net/birfacianinhikayesi.html
http://cemilmeric.net/birfacianinhikayesi.html
Şimdi kan yerine altın, işkence yerine rüşvet
Sighele (1868 – 1913), çağımızın dertlerine ışık tutan bir yazar.
En ünlü eserlerinden biri: Örgüt Psikolojisi. Girişi okuyalım:
İranlı Mektupları'nın sevimli kahramanı Rica, Paris’e gelince tımarhaneleri görür, şöyle anlatır izlenimlerini:
“Dışarıdakiler kendini akıllı sansın diye, üç beş mecnunun içine tıkıldığı evler.” Yerinde bir hüküm. Aynı şeyi hapishaneler için de söyleyemez miyiz? Dışarıdakiler kendini namuslu sansın diye üç beş haytanın içine tıkıldığı binalar.
Hapsedilenler, faili meçhul kalmış suçlarla, dışarıda kalan büyük suçlu ordusunun küçücük bir bölümüdür, talihsizler bölümü.
Polis, suçluları bulamıyor; adalet, cezalandıramıyor. Bence bunun sebebi şu olsa gerek: Suçun şekli başkalaştı. Bir zamanlar suç kaba kuvvete dayanırken, şimdi ince ve medenî oldu; gaddarlığın yerini hile aldı, şiddetin yerini dalavere. Modern suçlu, adalelerinden çok beyni ile iş görür, büyük bir avantaj...
Biz hâlâ delileri de şerirleri de peşin hükümlerle ele alıyoruz. Halk, delilik deyince, ya hezeyanı anlar ya budalalığı. Mantık kurallarını çiğnemeden ve hiçbir hataya düşmeden akıl yürüten bir insan, deli olamaz ona göre.
Suçluları da tanımıyoruz. Avama sorarsanız, suçlu ya hırsızdır, ya katil. Hırsızlık yapan veya adam öldüren deyince de gözünün önüne kılıksız kıyafetsiz, çirkin bir insan gelir.
Toplum ilerledi. Şimdi kan yerine altın, işkence yerine rüşvet geçerlidir.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Bir Facianın Hikayesi Cemil Meriç`in artık basılmayacak bir eseridir. Kitabın basılan
ve basılacak olan diger kitaplara dercedildigi, edilecegi söylenmektedir. Meriç`in mirasının
eksiksiz ve aslına uygun olarak okuruna ulastırılabilmesi için internetin sundugu imkanları
kullanmak zaruri hale gelmistir. Kitabı bilgisayara aktardıktan sonra orjinalinde bulunan imla,
gramer ve tüm baskı, dizgi hataları editörümüz tarafından kitabın aslıyla karsılastırılarak
yeniden tashih edilmis, düzeltilmistir. Editörümüzün hassasiyeti ve titizligi kitabın
yayımlanma sürecini geciktirmistir.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
88
ISBN
975-07-0628-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Işık Ergüden
20. yüzyıl edebiyatının en ilginç kişiliklerinden Fernando Pessoa, kendi adının yanı sıra kendisinin farklı yanlarını yansıtan hayalî şairlerin adlarıyla yazdığı yapıtlarıyla dünyanın en gizemli şairlerinden, yazarlarından biridir. 1935 yılında ölen Pessoa, ancak ölümünden bir yıl sonra, olağanüstü zengin düş dünyasıyla üne erişti. Yazarın şiirleri dışında sağlığında yayınlanan biricik anlatısı olan Anarşist Banker'de, iki arkadaşın bir yemek sonrasında başlayan sohbeti, okuru 'burjuva toplumu'nun derinliklerine sürükler. İki arkadaştan biri, hem banker, hem de anarşist olduğunu söyler.
Anarşist Banker
Doğanın adaletsizliklerini bir tarafa bırakabiliriz, çünkü bunlardan kaçamayız. Ama toplumdan ve toplumsal uzlaşmalardan kaynaklanan adaletsizliklerden kaçınmaya niçin çalışmayalım? Bir insanın yetenek, güç enerji gibi doğadan aldığı kabul edilen yetilerle benden üstün olmasını kabul ederim (zaten mecburum kabul etmeye!) ama annesinin karnından çıktığında sahip olmadığı ,ama mutlu bir rastlantı sonucu burnunu dışarı çıkarır çıkarmaz gökten zembille inen zenginlik, toplumsal konum, rahat yaşam gibi sonradan edinilen niteliklerle benden üstün olmasını kabullenemem. benim o dönemdeki anarşizmim bu isyandan doğdu.
Sayfa Sayısı
339
Baskı Tarihi
1997
Yazılış Tarihi
1974
ISBN
975-470-281-0
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Mahmut Ali Meriç
Türkiye'de son zamanda yetişmiş en önemli aydınlardan, büyük filozof Cemil Meriç'in belki de en önemli eseridir. Binlerce sayfanın bilgisini küçük bir kitaba sığdırabilecek kadar usta yazarın ilmek ilmek örgülediği eşsiz bir dantela... Avrupayı, Osmanlıyı, Hind'i ,Çin'i motiflediği bir kanaviçe resmi.. "Bu ülke" de Tagore'dan Kemal Tahir'e..Oradan Said Nursi'ye.. ve oradan da İbn Haldun'a kadar onlarca ismi bulabilirsiniz. (http://www.itusozluk.com/goster.php/bu+%FClke)
Avrupa Yarım
Batı'dan pozitivizmin döküntüsü almışız. Avrupa insanı hiç değilse Aristo mantığına inanmış. Belki ruhunu öldürmüş, maveraya sırtını çevirmiş, büyük, ebedi ve mutlak hakikate yabancı kalmış. Bir kelime ile ruhunu satmış şeytana. Ama madde dünyasında zaferler kazanmış. Kıtalara ferman dinletmiş. Ve dinletiyor. Avrupa, yarım. Biz yarım bile değiliz.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
795
Baskı Tarihi
13.Baskı Ekim 2009, İstanbul (1.Baskı Haziran 2001, İstanbul)
ISBN
975-470-890-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Ergin Altay
Dünya edebiyatının en büyük üç eserinin Sophokles’in Oedipus Rex’inin, Shakespeare’in Hamlet’inin ve Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’inin aynı konuyu, yani “baba katilliğini” ele alması rastlantı olarak açıklanamaz.
Üstelik, bu üç eserde de sözkonusu davranışın kaynağı, yani bir kadın yüzünden doğan cinsel düşmanlık açıkça ortaya konulmuştur.
Sigmund Freud
Neden Altını Çizdim?
İnsanoğlu inanmak için dağların yürümesini, denizin ikiye ayrılmasını, ölülerin dirilmesini bekliyor. Bütün dağların yerlerinde öylece duruyor olmaları yeterince mucize değilmiş gibi...Yalın bir bakış gözlerimde, Allah'ın varlığını anlatırken neden bu yollara da başvurduğunu düşünüyorum. Yapmasa nasıl olurdu hani diye düşünüyorum. İsa peygamber hastaları iyileştirmeseydi ya da Süleyman a.s. kuşların dilini bilmeseydi... Merhamet olsa gerek bunun adı, "anlasınlar" diye iki suyu birbirine karışmadan aynı denizde tutmak da, aynı suyu ikiye ayırıp firavunu boğmak da. Firavun'un en büyük küfrü o sudan Musa as. gibi geçebileceğine inanması olsa gerek. Kibir bu denli büyük bir inkara da neden oluyor demek...
Sonra Hz Muhammed s.a.v. verilen aklıma geliyor. Galiba O da artık mucizelerin inancı değil, inancımızın mucizeleri doğurmasını istedi. "Hiç akletmez misiniz?" diye defalarca soruşu da bundan olmalı.
Suyun üstünde yürümeye gerek yok, su da batıyor olmak da Allah'tan...
Sonra Hz Muhammed s.a.v. verilen aklıma geliyor. Galiba O da artık mucizelerin inancı değil, inancımızın mucizeleri doğurmasını istedi. "Hiç akletmez misiniz?" diye defalarca soruşu da bundan olmalı.
Suyun üstünde yürümeye gerek yok, su da batıyor olmak da Allah'tan...
Mucize ve inanç
Mucize gerçekçi bir insanı hiçbir zaman şaşırtmaz.Gerçekçiyi dine yaklaştıran mucizeler değildir. Tanrutanımaz gerçek bir gerçekçi, mucizeye inanmasını sağlayacak gücü, yeteneği her zaman bulur içinde; mucizeyi açık seçik kabul etmektense duygularına inanmaz. Gerçekçide mucize inancı doğurmaz, inanç mucizeyi doğurur.