Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
126
Baskı Tarihi
2004
ISBN
9756446250
Baskı Sayısı
0. Baskı
Şair Ali Ayçil 'in ilk hikaye kitabı. sule yayinlarindan cikmistir.
Gürültüsüz patirtısiz cikan ama son zamanlarda yayimlanan saglam bir hikaye kitabi. okurken insani dede korkut'tan italo calvino'ya; hazdan burukluga;bozkirdan sehrayinlere götüren bir ritmi var.
Sakine'nin mil çekilmiş gözleri
Dünyanın en güzel iki ülkesine sahip olduğumu da, karanlık bir han odasından başka bir yer olmadığımı da bugün anladım.
Gözlerine mil çekilmiş bir tek gün, gözlerine sürmeler çekilmiş yılların öcünü fazlasıyla aldı benden.
Türü
Şiir
Sayfa Sayısı
180
Baskı Tarihi
2006
ISBN
978-975-995-048-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Dergâh Şiir Güldestesi'nin amacı, 16 yıllık Dergâh dergisinin serüvenin şiir açısından bir özetini çıkarmaktır.
Güldeste incelendiğinde görülecektir ki, bugün artık epey bir mesafe katetmiş birçok genç şair ilk ürünlerini Dergâh dergisinde yayınlamış, buraya temayüz etmiştir. Gene, bütün kesimlerce ilgiyle izlenen bazı şairlerimiz çoğumuzun artık ezbere bildiği bazı şiirlerini ilk bu dergide yayımlamıştır.
naat (ismet özel)
canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız
yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça
üstü başı kükürtlü bir dünyadan
kancıklık
sıçradı çevirdiğimiz sayfalara
artık kimse bize haber vermeyecek
hemen şu tepenin ardında
saldırmaya hazır ve müsellah
bir düşman taburu durduğunu
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
107
Baskı Tarihi
1986
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü?...
bir kimsenin gerçek mabudunun, mutlaka görünürde yapmacık olarak ibadet ettiği Tanrı olduğu sanılmamalıdır. kendisine teslim olduğumuz, uğrunda çalışıp çabaladığımız, bütün hayatımızı içten bir yönelişle kendisine vakfettiğimiz kim ise, ne ise, bizim mabudumuz da odur. eğer heva ve heves ise (olağan sınırlarını aşmış ve tek egemen hale gelmiş hayvanlarla ortak içgüdüler ise _h.h. ) mabudumuz odur. gerçek Tanrı ise, herşeyimizi Gerçek Tanrı'ya vakfetmiş isek, o zaman mabudumuz Tanrı'dır.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
107
Baskı Tarihi
1986
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
dar ve değersiz
emperyalistlerin en büyük ve en etkili düzenlerinden birisi; insanlarının evrenini daha da daraltmak, hiç değilse bu evrenlerin coğrafi anlamdaki dış Dünya'nın, yeryüzü'nün boyutlarına ulaşmasını engellemektedir. insanlar arasında duyarlıklar, huzursuzluklar meydana getirirler, böylece onların evrenlerinin öylesine dar ve değersiz hale gelmesine çalışırlar ki büyük dünya olaylarının birçoğu bu kişisel evrenlere sığmasın.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
107
Baskı Tarihi
1986
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
ölmeden önce ölünüz
gerçekte, yeniden doğuşlar, isteğe bağlı(ihtiyari, seçilmiş), ve yazgılı ölümden (ecel-i mevud) önceki ölümler... bütün bunlar bir evrenden başka bir evrene geçişin ifadesidir. evrenimiz sadece üzerinde yaşadığımız fiziki dünya'dan ibaret olsa idi, ikinci doğuşun anlamı olmazdı. bize 'ölmeden önce ölün'!' denmesinin ve Hazreti İsa'nın sözleri arasında ''ikinci kez doğun!'' denmiş olmasının anlamı da budur: içinde yaşadığınız evrenden başka evrene ayak basın.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
103
Baskı Tarihi
2010
Yazılış Tarihi
1972
ISBN
9789757013020
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Kuşluğa doğru, uçak Ankara'dan kalktı. Hala, alandaki arkadaşlarımın ellerini tutuyormuşum, sanıyorum. Yolcuların çoğunluğu Türk.
Aşağısı Trakya ve Balkanlar. Buralar da bizim yurdumuzdu, Türkiye'nin toprakları içindeydi. Üç yüz yıldan artık bir süre bizim olan, uygarlığımızın bir parçası olan buraları kolay kolay bırakmamalıydık. Trakya, tarihi bir soru olarak yeni kuşaklara öğretilmeli, yeni kuşaklardan, bu sorunun mutlaka cevabını bulmaya uğraşmaları istenmilidir. Trakya'yı nasıl yitirdik? Sorusu uçağın içinde durmadan çınlıyor. Batı üstüne, şimdiye değin çok okuduk.
bir inancın hangi yöntemlerle gerçekleştirilebildiği
Peygamberin hayatı ''bir inancın hangi yöntemlerle gerçekleştirilebildiğinin'' somut örneğidir.
bunalımlarımızdan, O'nun hayatını iyice öğrendiğimiz vakit kurtulacağız. hiç bir sorun, çözümsüz bırakılmamıştı. O, hiç bir güçlük önünde yılgıya düşmemişti. sürekli umutlu olmuştu.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
103
Baskı Tarihi
2010
Yazılış Tarihi
1972
ISBN
9789757013020
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Kuşluğa doğru, uçak Ankara'dan kalktı. Hala, alandaki arkadaşlarımın ellerini tutuyormuşum, sanıyorum. Yolcuların çoğunluğu Türk.
Aşağısı Trakya ve Balkanlar. Buralar da bizim yurdumuzdu, Türkiye'nin toprakları içindeydi. Üç yüz yıldan artık bir süre bizim olan, uygarlığımızın bir parçası olan buraları kolay kolay bırakmamalıydık. Trakya, tarihi bir soru olarak yeni kuşaklara öğretilmeli, yeni kuşaklardan, bu sorunun mutlaka cevabını bulmaya uğraşmaları istenmilidir. Trakya'yı nasıl yitirdik? Sorusu uçağın içinde durmadan çınlıyor. Batı üstüne, şimdiye değin çok okuduk.
çağdaş insan olmanın gereği
Yahudi şimdi, Filistin topraklarını istila etmiş, Batı Emperyalizminin simgesi olarak duruyor. Yahudi, kendi adına doğrudan, Avrupa emperyalizmi adına vekaleten cürüm işliyor. vicdan aklığını koruyabilen her insan ortaklaşa işlenen cürümlerin canilerine karşı hiç birşey yapmıyorsa, en azından bir tavır alması, bunları içinden yargılayarak mahkum etmesi, çağdaş insan olmanın gereğidir.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
136
Baskı Tarihi
1999
ISBN
975-7013-12-9
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
Ankara
Lisedeyken, okuldan eve dönüşlerimde, Akbaşı dediğimiz kırsal bir yerden geçerdim. Öylesine çok su akardı oralarda ki, öğrendiğim yeni bir Fransızca sözcük varsa, eğilip su içerken onlar da arınırdı, yıkanırdı o soğuk sularla. Eve varır varmaz, o sözcükleri defterimin sayfalarında kurular, onları yeniden düzene koyarak yarınki savaşa hazırlardım. Kendilerine iyi baktığım için, bu sözcükler de hiç mi hiç bırakmazlardı beni. En iyi arkadaşlarım, bu öğrendiğim Fransızca sözcükler olurdu.
Kahvelerde okuduğum kitapların tadı bir başka oluyor.
insan gece, yorulmadan yürüse, yürüse, yürüse, yürüse.....
Gece, insan, yolda giderken, Tanrı'yı usuna getirmeden edemez sanıyorum. insani gece, yorulmadan yürüse, yürüse, yürüse, yürüse Tanrı'yı bulur. bir yürümemiz kalıyor O'nu bulmak için. Tanrı'sız ne eder, nasıl geçirir bir gecesini insan? insan O'na bağlanmadan, nasıl bulabilir sabahı? Tanrı olmasa kim kurtaracak geceye düşeni?
Beni O tutuyor: yoksa, düşerim boşluğa insansızlığa susuzluğa.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
136
Baskı Tarihi
1999
ISBN
975-7013-12-9
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
Ankara
Lisedeyken, okuldan eve dönüşlerimde, Akbaşı dediğimiz kırsal bir yerden geçerdim. Öylesine çok su akardı oralarda ki, öğrendiğim yeni bir Fransızca sözcük varsa, eğilip su içerken onlar da arınırdı, yıkanırdı o soğuk sularla. Eve varır varmaz, o sözcükleri defterimin sayfalarında kurular, onları yeniden düzene koyarak yarınki savaşa hazırlardım. Kendilerine iyi baktığım için, bu sözcükler de hiç mi hiç bırakmazlardı beni. En iyi arkadaşlarım, bu öğrendiğim Fransızca sözcükler olurdu.
Kahvelerde okuduğum kitapların tadı bir başka oluyor.
erken başlamak
Erkenden kalkıldı mı, önünde yürünüyor gün'ün. Zaman size egemen olacağı yerde, siz egemen oluyorsunuz ona. Bir duygu olsa da bu, en azından güzel değil midir bu da?
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
136
Baskı Tarihi
1999
ISBN
975-7013-12-9
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
Ankara
Lisedeyken, okuldan eve dönüşlerimde, Akbaşı dediğimiz kırsal bir yerden geçerdim. Öylesine çok su akardı oralarda ki, öğrendiğim yeni bir Fransızca sözcük varsa, eğilip su içerken onlar da arınırdı, yıkanırdı o soğuk sularla. Eve varır varmaz, o sözcükleri defterimin sayfalarında kurular, onları yeniden düzene koyarak yarınki savaşa hazırlardım. Kendilerine iyi baktığım için, bu sözcükler de hiç mi hiç bırakmazlardı beni. En iyi arkadaşlarım, bu öğrendiğim Fransızca sözcükler olurdu.
Kahvelerde okuduğum kitapların tadı bir başka oluyor.
insanın en çok kalbi temiz olmalıdır
İnsanın en çok kalbi temiz olmalıdır.
tüm organlarımıza buyuran bir güç var onda. Anlatmaya, yorumlamaya gücümüzün yetmediği bir giz birikimi bu. insanı kalbinden tutamadınız mı, görün, nasıl kayıp gidecek elinizden!
Kaygan, yabancı madde dolu birşey olup çıkacak sonunda.
kalbin gereksinmelerine, dikkat edilmedi mi emek de, ekmek de yitiriverir anlamını.
ne emek, ne ekmek; önce, kalbimiz bozuluyor çünkü.