dante

Türü
Şiir
İlahi Komedya (İtalyanca: Commedia, Divina Commedia), Dante tarafından 14. yüzyılın ilk yarısında yazılmış, İtalyan edebiyatının en meşhur epik şiiri ve dünya edebiyatının önemli bir başyapıtı. Komedya'da Dante, ölüm sonrası sırasıyla Cehennem, Araf ve Cennette geçen seyahati, hikâyenin kahramanı da olan kendisinin ağzından anlatır. Orta Çağda "Komedya", "tragedya'nın" aksine sonu iyi biten hikâye anlamına gelirdi. Burda eserin adındaki "komedya" kelimesi, öyküsünün güldürü unsurları taşıdığı anlamına gelmez. Orta Çağ ile Rönesans arasındaki geçiş döneminde yazılmış ortaçağın döneminin bu şiiri, hayalgücü ve alegorik tasavvuru, ölüm sonrası hayatı anlattığı öyküsü ile Hristiyan batı kiliseleri tarafından benimsendi. Eserin orijinal adı "Komedya" olmakla birlikte daha sonra 1360 yılında Giovanni Boccaccio tarafından başına "İlahi" kelimesi eklenerek Hristiyanlaştırılmıştır. Toskana lehçesi ile yazılan eser, bu lehçenin modern İtalyan dili olarak gelişmesine yardım etmiştir. http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0lahi_Komedya

Dante ile Vergilius arasında cehennemde geçen konuşma

‎''Silkip at üstünden tembelliği'' dedi ustam, ''kuş tüyü üstünde, yorgan altında kavuşulmaz üne; üne kavuşmadan yaşamını tüketen kişi, dumanın havada, köpüğün suda bıraktığı iz gibi bir iz bırakır yeryüzünde.''

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
520
Baskı Tarihi
Mart 2010
ISBN
978-975-60047-89-0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Fecr Yayınevi
Mütercimi
Okan Sevinç
Orijinal Adı
Gofteguhayı Tenhayi
O, inançları uğruna bu yolu tercih etmişti. İnanç bütün hayatını kaplamış ve genç yaşta siyasi ve toplumsal olaylara karışmıştı. Onu bu yola inançları sürüklemişti. Bir an olsun yürümekten geri kalmadı, hiçbir engel ona mani olamadı. Hiçbir davet ve olay, onu bir an olsun tereddüde düşürmedi. Hikâyesi çok uzundur! Siyasi suçluları ya acı çeksin de teslim olsun diye gurbete sürgün ederler ya da canı yansın diye zindana atarlar. O her ikisine de maruz kalmıştı, gurbette zindana atılmıştı.

İnsan İklimi

Varlığımız, konuşmamız, düşüncemiz, tasa ve kıvancımız, bekleyişlerimiz, isteklerimiz, ihtiyaçlarımız, acılarımız ve hatta mutsuzluklarımız ve sövgülerimiz bile samimidir. Gönül samimiyeti, doğruluk samimiyeti, dürüstlük samimiyetidir. Sen kendi içinde, kendinle samimi ol! Sen de Buda'nın, Dekart'ı dolandırmasına izin verme. Okumadın mı: Herbirimizin içinde iki kişinin evi vardır. Her birimiz iki kişiyiz. Her Avrupalı bir Dekart ve bir Paskal'dan ibarettir. Her Doğulu bir Buda ile bir Konfüçyüs'ü içinde taşır. Her Müslüman bir İbni Sina ile bir Ebu Said'e sahiptir; özetle, her Dante'de bir Vergilius ile bir Beatrice yaşıyor. Yaşam mı? Hayır, savaş! İnsan bir tereddütten ibarettir, herkes bir "Ne yapmalı?"dır. İnsanın en doğru gerçeği bundan başka bir şey değildir. Bu tereddüt, ızdıraplar, dertler, taşkınlıklar, acılar ve canımızı bîzar eden bu ağır ve acımasız karanlıklar işte buradan, fıtratımızın derinliğinden, yaratılışımızın beyninden ve varlığımızın meçhul derunundan kaynaklanıyor. Benim felsefelerde, irfanlarda, dinlerde, ilimlerde, edebiyatlarda ve yaygın dillerde kullanılan bu kelimeleri sana hangi manada söylediğimi görüyorsun. Felsefemiz, irfanımız, dinimiz, edebiyatımız ve kullandığımız dil= ben+sen+o- kainat, bu akılsızlık diyarı, bu yeryüzü denilen kirli iklime yabancıdır.