Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
324
Baskı Tarihi
1999
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Bir sanat eseri, yaratıldığı devre göre ve o devrin hassasiyetini, zevkini ve anlayışını en iyi ifade ettiği için mi değer kazanır? Yoksa o devri aşan, her zaman için taze, hatta her zaman yeni güzelikleri keşfedilen ebedi değerlere mi sahiptir? Başka ve daha kestirme bir deyimle, bir eserin, bilhassa bir şaheserin değeri "tarihi" midir, "ebedi" mi?
Batıda bu mesele çok münakaşa edilmiştir. Geçen asrın büyük Fransız tarihçisi ve filozofu Ernest Renan "İlmin Geleceği" adlı meşhur eserinde tarihi görüşü savunur.
"Mutlak bir hayranlık daima sathidir.
Şiir Ve Nesir
Şiir ve Nesir
Hafta, 20 Şubat 1935
Bir manzume, içindeki nesir hamulesi çoğaldıkça hakikî şiir hüviyetinden uzaklaşır; çünkü şiirin koyu bir seyyale içine sıkışan gizli terkibi dağılır, hâlis cevheri sulanır ve bozulur. Hakikî bir manzumeyi nesre çevirmeğe özenmek, belki yıldırıma ağır yürümesini teklik etmek kadar tabiata zıt bir davete girişmektir. Nesre yakın şiirler, ki topal yıldırımlardır, yere inmeden evvel havada yorgun bir parıltı halinde sallanarak bir iki sektikten sonra hemen dağılıp giderler.
Tanzimattan beridir Türk şiiri bu anlayışın tam zıddına doğru yürüdü. O kadar ki Rebab-ı Şikeste'nin birçok şiirlerini nesre çevirmek için mısraları alt alta değil bir sıraya dizmekten başka hiç bir zahmete katlanmanıza lüzum yoktur: "Bu memlekette de bir gün sabah olursa Halûk, eğer bu memleketin sislenen şu nasiye-i mukadderatı kavi bir elin, kavi, muhyi bir ihtizazı temasiyle silkinip şu donuk, şu paslı çehre-i millet biraz gülerse, o gün, ben ölmemiş bile olsam hayata pek ölgün bir irtibatım olur..." Manzumesi gibi, hemen bütün şâirlerimizin hele Nazım Hikmet'in birçok şiirlerini nesre çevirmek için bir edebiyat talebesinin kalemine bile ihtiyaç yoktur; mısraları keserek yanyana yapıştırmak için okuma bilmeyen bir terzinin makası ve biraz da zamk yetişir: "Ufuklardan ufuklara ordu ordu köpüklü mor dalgalar koşuyordu. Hazer rüzgârların dilini konuşuyor, konuşup coşuyordu... ün..."