Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
163
Baskı Tarihi
2009
ISBN
9753638029
Baskı Sayısı
0. Baskı
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum "Kürk Mantolu Madonna"yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum." Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor.
Neden Altını Çizdim?
Eskiler der ki, "âlâmını kalbinde tut, ağyara izhar eyleme, zirâ elemin zikri de elem verir". İnsan, içini gönlünü açacak dost arar, lâkin sırrını ve gönlünü emanet edecek ehl-i vefâ zor bulunur.
Bende inanmak noksanmış!
"Şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum!" dedi. "Bu eksik sana değil, bana ait... Bende inanmak noksanmış... Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana âşık olmadığımı zannediyormuşum... Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kâbiliyetimi almışlar... Ama şimdi inanıyorum. Sen beni inandırdın..."
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
324
Baskı Tarihi
1999
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Bir sanat eseri, yaratıldığı devre göre ve o devrin hassasiyetini, zevkini ve anlayışını en iyi ifade ettiği için mi değer kazanır? Yoksa o devri aşan, her zaman için taze, hatta her zaman yeni güzelikleri keşfedilen ebedi değerlere mi sahiptir? Başka ve daha kestirme bir deyimle, bir eserin, bilhassa bir şaheserin değeri "tarihi" midir, "ebedi" mi?
Batıda bu mesele çok münakaşa edilmiştir. Geçen asrın büyük Fransız tarihçisi ve filozofu Ernest Renan "İlmin Geleceği" adlı meşhur eserinde tarihi görüşü savunur.
"Mutlak bir hayranlık daima sathidir.
Türk Romanı
Türk romanında hassasiyet ve hayal zenginliğine mukabil, halis fikir kıtlığının sebeplerine gelince görülecek şey, edebiyatımızda şiir nev'inin eski ve bütün nev'ilere hakim bir an'aneye sahip oluşudur. Bunun için bir şiir azmanı olan Türk romanı, felsefe ve ilim kültürü mahsulü ciddî bir tahlile kapılarını açmamıştır.
../
Geniş bir felsefe kültürü ile beslenerek iyice semirmedikçe Türk edebiyatının roman olarak da, tarih olarak da, tenkit olarak da, benzine kan gelmeyeceğinin anlamak için yalnız bir Paul Bourget'inin teşekkülünde ilim ve felsefenin büyük payına dikkat etmemiz lâzımdır. Muasır Türk edebiyatındaki yavanlığın cesur bir tahliline girişebilmemiz için kültürsüzlüğümüzü itiraf etmekten işe başlayalım.