Kafka, Avrupa'nın Bunalım Çağı'nın ürünüdür. dediğini hayal ettim. İzleyecek diyaloğu da hayal tahmin edebiliyordum.
"Nasıl yani?"
"Basbayağı işte. Bunalım çağı. Malum, (bu malum, ayıp olmasın girizgahıydı, yoksa, nereden malumdu? Kime malumdu?) Yirminci yüzyılın başına gelindiğinde Batı Avrupalıların büyük çoğunluğu dünyada herşeyin yerli yerinde olduğu, ufak tefek aksaklıklar varsa, bunun da akılcılık ile bilimin yenilmez ittifakı sayesinde çözüleceği inancı içinde, rahat ve güvenliydiler. Ancak, bir elli yıl kadar sonra bu huzur yerini bunalıma benzer bir tedirginliğe bıraktı.Düşünce tarihçilerine göre, 1950'lerde yayınlanan üç roman, Orwell'in '1984'ü, Gheorghiu'nun '25 Saat'i -bildiğim kadarıyla, Türkçeye çevrilmedi, yerine saçma sapan bir filmini gördük Koestler'in 'Özlem Çağı' Batı dünyasının 'Bilim Çağı'nı geride bırakıp, bir tür dini intibah, yeniden doğuş çağına giriyor olmasının ilk kanıtlarıydı. Bu dinin, Luter ya da Aquinas zamanında olduğu gibi, kültüre egemen olması anlamında değildi ama kendi deyişleriyle, bilimin artık 'kutsal inek' olmaktan çıkması anlamındaydı. Bu bağlamda yirminci yüzyıl insanı geleceğine ilişkin, kendisinden önceki 'din çağı' ve 'bilim çağı' insanı gibi güvenli olmaktan çıkmıştı."
"Nasıl güvenli?"
"Senin dünya görüşüne, komünizme duyduğun gibi güven. Müslümanın şeriat düzenine duyduğu gibi güven. Geçen yüzyıl bu anlamda güvenli burjuvası gitti, onun yerine hayatı üzerindeki denetimini tamamen kaybetmiş olduğunu dehşetle farkeden insanalr geldi. Aynı şekilde, ülkeler ve uygarlıklar da siyasi ve ekonomik geleceklerine egemen olmaktan çıktılar. Bu durum özellikle Avrupa insanı için geçerlidir. ÇÜnkü Avrupalı kendisini "yaratıcılığın piri" bilip, yüzyıllar boyu dünya gündemini saptamıştır.. Oysa, bu yüzyılda iki süper gücün arasına sıkışıp kalmanın çaresizliğini yaşadı. Öte yandan, "Büyük Makine" dedikleri muazzamlar, yani devlet, siyasi parti, iş alemi, işçi sendikaları, atom bombası, bireyi her an ikame edilebilir bir hiçliğe indirgedi. Kafka, Huxley, Orwell, hatta Pink Floyd bu maazzamlar meselesini anlatırlar. Derler ki, bu yüzyılda insanların dünyası önceki yüzyılların 'güneş ışığının apaçık' dünyası değil, 'gece karanlığının'dünası yani 'Bunalım Çağı'dır. Önce doğaüstü, yani Hristiyanlık, sonra da burjuva yasalarını tepen Batı insanı, kendisini kabul gören bir değer sistemi olmadan yaşamaya yani bunalmaya, mahkum etmiştir. Bu durum bir taraftan da rejimlerin işlerini kolaylaştırır; işte Hitler, işte Franko gibi"
"Ya sosyalizm?"
"Hiç olmadı ki, canım. Sosyalizm İslamiyet kadar bile yaşayamadı!"
Viva La Muerte! -
Sayfa 25
-