Viva La Muerte!

Yazarı
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0

Kaynaktan Diğer Alıntılar

Başlık Altı Çizili Satır Sayfa Azalan sıralama
Gidişatın Yüzü Yüzünde artık o çok iyi tanıdığım ifade vardı. Dünyanın kötüye gittiğini gören ama gidişatı durduramayan insanın hüzünlü ifadesiydi bu. Ama, tevekkülün uzlaşması yoktu bu yüzde. 7
Cenazelerin işlevi Şairin cenazesi, mart ayının ortalarında, yağmurlu, sis geniz yakan bir gün, öğle namazından sonra Şişli Camii'nden kalktı. Başta Emil Galip Sandalcı olmak üzere, herkes oradaydı. 7
Yabancılaşma farklı görüşlerin ortaya çıkışıyla, batı etkisindeki dünyayı hegemonyası altına almış pek çok değer ve ortak kanının sorgulanamaz durumlarının sona erdirilmesi, bir başka trajediyi beraberinde getirdi 10
Bunalım Çağı Kafka, Avrupa'nın Bunalım Çağı'nın ürünüdür. dediğini hayal ettim. İzleyecek diyaloğu da hayal tahmin edebiliyordum. "Nasıl yani?" "Basbayağı işte. Bunalım çağı. Malum, (bu malum, ayıp olmasın girizgahıydı, yoksa, nereden malumdu? Kime malumdu?) Yirminci yüzyılın başına gelindiğinde Batı Avrupalıların büyük çoğunluğu dünyada herşeyin yerli yerinde olduğu, ufak tefek aksaklıklar varsa, bunun da akılcılık ile bilimin yenilmez ittifakı sayesinde çözüleceği inancı içinde, rahat ve güvenliydiler. Ancak, bir elli yıl kadar sonra bu huzur yerini bunalıma benzer bir tedirginliğe bıraktı.Düşünce tarihçilerine göre, 1950'lerde yayınlanan üç roman, Orwell'in '1984'ü, Gheorghiu'nun '25 Saat'i -bildiğim kadarıyla, Türkçeye çevrilmedi, yerine saçma sapan bir filmini gördük Koestler'in 'Özlem Çağı' Batı dünyasının 'Bilim Çağı'nı geride bırakıp, bir tür dini intibah, yeniden doğuş çağına giriyor olmasının ilk kanıtlarıydı. Bu dinin, Luter ya da Aquinas zamanında olduğu gibi, kültüre egemen olması anlamında değildi ama kendi deyişleriyle, bilimin artık 'kutsal inek' olmaktan çıkması anlamındaydı. Bu bağlamda yirminci yüzyıl insanı geleceğine ilişkin, kendisinden önceki 'din çağı' ve 'bilim çağı' insanı gibi güvenli olmaktan çıkmıştı." "Nasıl güvenli?" "Senin dünya görüşüne, komünizme duyduğun gibi güven. Müslümanın şeriat düzenine duyduğu gibi güven. Geçen yüzyıl bu anlamda güvenli burjuvası gitti, onun yerine hayatı üzerindeki denetimini tamamen kaybetmiş olduğunu dehşetle farkeden insanalr geldi. Aynı şekilde, ülkeler ve uygarlıklar da siyasi ve ekonomik geleceklerine egemen olmaktan çıktılar. Bu durum özellikle Avrupa insanı için geçerlidir. ÇÜnkü Avrupalı kendisini "yaratıcılığın piri" bilip, yüzyıllar boyu dünya gündemini saptamıştır.. Oysa, bu yüzyılda iki süper gücün arasına sıkışıp kalmanın çaresizliğini yaşadı. Öte yandan, "Büyük Makine" dedikleri muazzamlar, yani devlet, siyasi parti, iş alemi, işçi sendikaları, atom bombası, bireyi her an ikame edilebilir bir hiçliğe indirgedi. Kafka, Huxley, Orwell, hatta Pink Floyd bu maazzamlar meselesini anlatırlar. Derler ki, bu yüzyılda insanların dünyası önceki yüzyılların 'güneş ışığının apaçık' dünyası değil, 'gece karanlığının'dünası yani 'Bunalım Çağı'dır. Önce doğaüstü, yani Hristiyanlık, sonra da burjuva yasalarını tepen Batı insanı, kendisini kabul gören bir değer sistemi olmadan yaşamaya yani bunalmaya, mahkum etmiştir. Bu durum bir taraftan da rejimlerin işlerini kolaylaştırır; işte Hitler, işte Franko gibi" "Ya sosyalizm?" "Hiç olmadı ki, canım. Sosyalizm İslamiyet kadar bile yaşayamadı!" 25
Malumat 'Malumat'ı, 'bilgi'den ayırırdır, Günay Rodoplu. 27
İnsan Günay Rodoplu'yu izlerken, doğaüstü birşeylere tanık olduğum duygusundan hiçbir zaman kurtulamadım. 28
Herkes kendini romanını yazar "Herkes kendi romanını yazar. İçinde, benimseyebileceğin bir şeye rastlarsan ne ala!" dedi Günay Rodoplu. 29
Kaybeden kim? 'Namus' doğaüstü bir ahlak kuralı değil, toplumun somut çıkarlarının dayattığı bir davranış biçimi, bir iletişim yöntemidir. 30
Kontrastı artırmak Resmi Tarih her türlü ilerici hareketi Cumhuriyet Türkiye'sine atfetmek istiyor. 31
Kadin-Toplum “Erkeksiz kadının efendice yaşaması gittikçe zorlaşıyor,” diye düşündü Günay. 45