Viva La Muerte!

Yazarı
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0

Kaynaktan Diğer Alıntılar

Başlık Altı Çizili Satır Sayfa Azalan sıralama
Bayburtlu Duran Kuran Bak, canım, SHP beni hiç ilgilendirmiyor. diye kestirip attı Günay. "Neden?!" "Çekincesiz özdeşleştirebileceğim hiçbir şey önermiyor da ondan. Beni temsil etmiyor senin Partin." Sözü fazla uzatmak istemedi. "Geçen gün yayınlanan araştırma sonuçlarını okudun mu? SHP'liler kendilerini nasıl tanımlıyorlardı? "Yok" dedi Şafak. "En az dindar, en çok laik, en az milliyetçi, en çok Atatürkçü, en çok sosyal adaletçi, en demokrat, en özgürlükçü, en muhafazakar, en az liberal... Bu da nasıl oluyorsa, yani, hem en demokrat hem de en az liberal nasıl olunuyorsa?" "Canım, işte, 'Batılı' nitelikleri olduğunu düşündükleri ne varsa sıralıyorlar" dedi Şafak, "Yoksa adamları gördün işte, Bayburtlu Duran Kuran, nereye 'batılı' oluyor?" 170
En az acıtan 'Mutlak' yok ki, 'mutlak doğru' olsun. O yüzden diyorum ya hiçbir ideoloji bir insanın bir damla gözyaşına değmez diye. Bence tek bir kural olmalı. Tek bir kural, tek bir ilke: En az acıtan neyse onu uygula!" Biyofilik ahlak ilkesinden bahsettiğini biliyordum. 171
kendine vekil ... ''öyle! oysa, islamiyet'in insanoğluna yüklediği sorumluluğun ima ettiği liyakat müthiş bir şeydir, arkadaşım. rönesans hümanizması filan bunun yanında çocuk oyuncağı kalır. 172
Vekil “Öyle! Oysa , İslamiyet’in insanoğluna yüklediği sorumluluğun ima ettiği liyakat müthiş bir şeydir, arkadaşım. Rönesans hümanizması filan bunun yanında çocuk oyuncağı kalır. 175
İnsan-Hiçlik Şöyle söyleyeyim, bugün artık insanın bir cisim gibi yaşayamadığı saptanmış bulunuyor. Herhangi bir Batılı psikoloğu oku, aynı şeyi söyleyecektir. 176
Bati Medeniyeti-Tv Unutma, insanlık tarihinin en acımasız sadistlerini, Hitler’i, Stalin’i yetiştiren verimli toprak Batı medeniyeti. 177
eşitlik değil adalet 'eşitlik'in ilkel bir paylaşım biçimi olduğunu düşündüğünü biliyordum, ''evet. eşitlik'e değil kardeşlik'e inanıyorum. 'eşitlik' fiilen mümkün olmayan bir kandırmacadır. 179
Süt ve Bal Akan Ülke Sömürgeciler, işe, göz diktikleri toprak parçasını överek, ona haniyse "ulvi" nitelikler yakıştırarak başlarlar. Mesela, daha onyedinci yüzyılda -İsrail'in kurulmasından 300 yıl önce!- George Sandys, İngiliz şair, Filistin'i "süt ve bal akan ülke; yaşama elverir bir dünyanın ortasında, ılıman bir iklimde; güzel dağlar, zengin vadilerle süslenmiş, mükemmel sular fışkırtan kayalar; hiçbir köşesi yok ki, esenlik ve servetten yoksun olsun!' diye anlatırdı. İkinci aşamada, tamah edilen toprak, üzerinde yaşayan insanlardan soyutlanır, sömürgecilerin gönlünde eski medeniyetleri, görkemli geçmişi -nasılsa bir yerlerde bir iki harabe vardır!- ve yerlilerden olmasa, "muhteşem!" olabilecek geleceği ile yer eder! Gel gör, o güzelim topraklardan o Allah'ın belası yerliler hiç eksik olmazlar! Bu durumda iki şey yapılabilir: Birincisi Golda Meir Örneği, ' Filistinliler diye birileri yoktur! diye kestirip atmaktır. Bu yutturulabilirse dünya kamuoyuna 'ülkesiz bir halk için, halksız bir ülke' gibi fevkalede akılcı ve haklı bir dilekçe ile başvurulabilinir! Ha, eğer bu pek bir kör kör parmağım gözüne bir iddia ise, bir ikinci yol daha vardır. O da, yerlilerin var olduğuklarını kabul etmekle birlikte, 'onlar sayılmaz'ı oynamaktır. Yerliler 'sayılmaz' çünkü ya Kızılderililer gibi 'vahşi' ya da Araplar gibi marjinal bir medeniyetin mensupları oldukları için o güzelim toprak parçasına layık değildirler! Sömürgecilerin yakıştırmalarının tutması ve sürmesi için 'yerliler'in kendilerini takdim etmeleri, çağdaşlarına bir özgeçmiş, bir niyet mektubu sunmaları önlenir. İlk aşamada 'takriri sükûn' kanunu türünden önlemler alınmak suretiyle yerlilerin gerçekliklerinin üstü örtülür. İkinci aşama biraz daha karmaşıktır; bir yandan yerlilere özgeçmişleri unutturulurken, öte yandan da onları sömürgecilerin çıkarları doğrultusunda yeniden biçimlendirmek geretirir ki, o doğrultuda düzenlenmiş eğitim sisteminin uygulamaya konulması demektir. 179
Türkün İçi Boşaldi “Roma imparatorları kullarını gladyatör dövüşleri ile eğlendirirlerdi.” dedi Günay, “Şimdi televizyonlar cinayet, savaş, terör, her türlü sapıklıkla eğlendiriyor. 180
Kardeşlik “Evet. ‘Eşitlik’e değil, ‘kardeşlik’e inanıyorum. ‘Eşitlik’ fiilen mümkün olmayan bir kandırmacadır. İnsanlar kardeştirler ama eşit değil! Küçük kardeşiyle boks yapmaya kalkan bir ağabey düşünsene! 182