İkdam gazetesi çevresinde toplanan bu Türkçülerden özellikle Fuad Raif Bey'in, Türkçe'yi yalınlaştırma konusunda yanlış bir görüşü izlemesi, Türkçülük akımının değerden düşmesine yol açtı; bu yanlış görüş, ''tasfiyecilik'' düşüncesiydi.
Tasviyecilik, dilimizden Arap, Acem köklerinden gelmiş bütün sözcükleri çıkararak, bunların yerine Türkçe köklerden türemiş eski sözcükleri ya da Türkçe kökten yeni edatlarla (Takılarla) yapılacak yeni Türkçe sözcükleri yerleştirmekten başka bir şey değildi. Bu kuramın uygulanmasını göstermek üzere yayımlanan kimi makaleler ve mektuplar, zevk sahibi olan okurları tiksindirmeye başladı. Halk dilince geçmiş olan Arapça ve Farsça sözcükleri Türkçe'den çıkarmak, bu dili en canlı sözcüklerden, dinsel, ahlaksal, felsefi terimlerden yoksun kılacaktı. Türkçe köklerden yeni yapılan sözcükler, dilbilgisi kurallarını alt üst edeceğinden başka, halk için yabancı sözcüklerden daha yabancı, daha bilinmezdi. Bundan dolayı, bu akım dilimizi yalınlığa, açıklığa doğru götüreceği yerde, anlaşılmazlık ve karanlığa doğru götürüyordu. undan başka, doğal sözcükleri atarak, onların yerine yapay bir Türk Esperantosu oluşturuyordu. Ülkenin ihtiyacı ise, böyle bir yapma Esperanto'ya değil, bildiği ve anladğı, alışılmış (olan) ve yapay olmayan sözcüklerin bileşiminden (oluşmuş) bir anlaşma aracına idi. İşte bundan dolayı, İkdam'daki tasfiyecilik akımından, yarar yerine zarar (ve) ziyan doğdu.
Türkçülüğün Esasları -
Sayfa 33
-